DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunan Avrupa Parlamentosu'nun 19'uncu "Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler" konferansında konuştu. Avrupa Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) tarafından organize edilen konferansın ikinci gününde "Türkiye'de yeni dönem; barış ve çözümün için engeller ve fırsatlar" başlıklı oturumda konuşan Bakırhan, Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeyi anlattı.
“ÖCALAN'IN 27 ŞUBAT TARİHLİ ÇAĞRISI ÇOK ÖNEMLİ”
Önceki çözüm sürecini hatırlatan ve sürecin akamete uğramasıyla ağır bir savaş sürecinin yaşandığını söyleyen Bakırhan "Yaşanan bu savaş ile birlikte toplumda çok ciddi bir kutuplaşma yaşandı. Hukuk araçsallaştı ve iktidarın elindeki bir sopa haline geldi. Ekonomi ciddi bir krize girdi. Partimize dönük baskılar arttı. Barış umutları da neredeyse yok edildi. Bu süreçte tüm toplamsal kesimler arasında fay hatları oluştu ve 10 yıllık süreç içinde bu kutuplaşma çok ciddi bir artış gösterdi. Fakat Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat tarihli çağrısı çok önemli. Bu 10 yılın çok önemli tecrübeler yarattı” dedi.
“KÜRT MESELESİ ARTIK KÜRESEL BOYUTA ULAŞMIŞ DURUMDA”
“Kürt meselesi artık bölgesel ve küresel boyuta ulaşmış durumda” diyen Bakırhan “Sadece Kürtlerin değil, diğer toplumsal yapılarında sorunları görünür hale geldi. Türkiye'nin demokratikleşmesi, ekonomik bağımsızlığı Kürt meselesinin çözümüne bağlı. Bu bir siyasi tercih değil, varoluşsal bir zorunluluk olarak görüyoruz. Geçmişten çıkarılacak dersler var. Önceki çözüm sürecini enine boyuna tartışıyoruz. Bu konuda eksik kaldığımız konulara ilişkin özeleştiri veren bir partiyiz. Tüm eksiklerine rağmen önceki çözüm süreci toplumsal güvenin, demokrasinin inşa edildiği bir süreç oldu. Ekonomik refah çok ciddi bir artış sağladı. Barış sürecinin ülkenin önünü açtığını görmüş olduk. Kürt sorununun çözümü birçok fırsatı beraberinde getiriyor” şeklinde konuştu.
“İMAMOĞLU'NUN TUTUKLANMASI, HUKUKUN ORTADAN KALDIRILDIĞININ SOMUT ÖRNEĞİDİR”
Meselenin önünde iç ve dış dengeler olduğunu kaydeden Bakırhan şunları söyledi: “Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması hukukun zedelendiği, hatta ortadan kaldırıldığının çok somut bir örneğidir. 16 milyonluk bir kentin belediye başkanı hukuk sopası ile terbiye edilmek isteniyor. Bildiğiniz gibi Kürtlerin kazandığı belediyelere kayyum atanıyor. Dışarıdan gelen bir memur belediyeyi gasp ederek, sosyal kültürel kurumların kapılarına kilit vuruyorlar.”
“TÜRKİYE’DE YAGIN SANSÜR VAR”
Türkiye'de yaygın sansür olduğunu söyleyen Bakırhan “Yandaş medyanın önü açılmış, muhalif medyaya dönük bir ciddi bir baskı var. Bugün yüzlerce kişi sanal medya paylaşımları sebebiyle gözaltına alındı. Sanal medya hesapları, haber siteleri kapatılıyor. Herkesi hizaya çekmek isteyen bir anlayış var. Bunlarla birlikte Türkiye'de birde anayasa problemi var. Anayasa ortak ve toplumsal değerleri esas almıyor. Merkeziyetçi anayasa gençleri kadınları ötekileri kapsayan bir anayasa değil” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ, AVRUPA'YI DA ETKİLEYECEK”
Sürecin önünde dış etkenlerin de olduğunu kaydeden Bakırhan şöyle devam etti: “Öngörülemez bir uluslararası ilişkiler sürecinden geçiyoruz. Anlık değişen kararlar, ilkesiz dış siyaset ülkeye çok ciddi etki ediyor. Bu sorun Avrupa'yı da doğrudan etkiliyor. Türkiye'nin demokratikleşmesi demek aynı zamanda Avrupa'yı da etkileyecektir. Ortadoğu'da Kürtlerin öncülüğünde yürütülen siyaset oldukça demokratik ve takdire şayan. Yine işçi emekçiler, kadınlar, gençler, ötekilerin faydasına bir siyaset yürütüyoruz. Demokrasi ve insan hakları alanındaki duruşumuz Avrupa içinde büyük bir fırsat sunuyor. Suriye'ye bakıldığında daha rahat görülüyor. Êzidîlerin, Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, kadınların gençlerin bir arada yaşadığı bir sistem kuruldu. Demokratik bir anlayış, demokratik bir yönetim uygulanıyor. AB-Türkiye ilişkileri de çalkantılı bir süreçten geçiyor. Bölgede istikrarlı bir Türkiye, Avrupa için de önemli ve faydalı olacaktır. Türkiye'nin iç barışı doğrudan Suriye'deki gelişmeleri, Irak'taki gelişmeleri etkileyecektir. Bu da doğrudan Avrupa'ya doğru göçü azaltacaktır. Barış ve demokrasi tarihi bir kazanım olacaktır, bunun için çalışıyoruz.”