Bakırhan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Diyarbakır’ın Çınar ve Mardin’in Mazıdağı ilçelerinde son yılların en büyük felaketlerini yaşadık. Bu yangında 15 değerli canımızı kaybettik. Ekilen araziler, hayvanlar, yetiştirilen ürünler yok oldu. Şimdi, yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Halkımızın başı sağ olsun.

İçimiz yandı, yıllardır bölge halkının işine, aşına el koyan DEDAŞ, elektriksiz, susuz bırakarak bize büyük zararlar verdi. Bu yangın felaketinin baş sorumlusu DEDAŞ’tır. Kırk yıl öncesinden kalma ağaç direkleri bile onarmayan bu kurum, adeta felakete davetiye çıkardı. DEDAŞ hizmet üretmiyor, toplumu cezalandırıyor.

Yıllardır bu zulme son verilmesi için çağrılar yapıyoruz ama bir düzelme yok! Başta Urfa ve Mardin olmak üzere, insanların hayatına kast ediliyor. Çiftçiye verilen hibelere bile el konuluyor. Hizmet etmeyerek, insanların hayatına mal olan bu zulmün son halkası, işte bu yüreklerimizi dağlayan yangındır.

Oksijen tüpüne bağlı yüzlerce insanın olduğu bölgede elektriği kesmek zulümdür. Halkın iradesine kayyım atayan ve DEDAŞ’a mahkûm eden anlayış, Kürt halkına siyasi ve ekonomik sömürüye dayanan ikili bir hukuk uyguluyor. Buradan bir kez daha sesleniyorum; bu zulme, bu adaletsizliğe bir son verilmesi şart!

Bu büyük felaketin sorumlularını açıkça ifade ediyorum; kaybettiğimiz canların sorumlusu işte bu şirkettir. Elektrik Mühendisleri Odası Amed Şubesi, yangın bölgesinde anız olmadığını belirtti. Ayrıca, Diyarbakır Başsavcılığı'nın soruşturması da yangının elektrik kaynaklı olduğunu ortaya koydu. Fakat bakalım gereken adımlar atılacak mı? Mardin Tabip Odası'nın raporuna göre, kentte yanık tedavi ünitesi yok. Bunun hesabını veremeyenler, yangının sorumlusu olarak köylüleri suçlamaya devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, ilk andan itibaren tüm belediyelerimiz ve olanaklarımızla sahadaydık. Halkımızın hizmetinde olmaya devam edeceğiz. Kürtçe ağıtlar olduğunda duymak istemeyenleri, zil takıp oynayanları, insanlıktan nasibini almayanları gördük. Yanan Kürt'ün evi olduğunda ise havadan müdahale etmeyip gözlerini kapayanları gördük. 2022'de yangınları söndürmek için alınan on adet gece görüşlü helikopterden tek bir tanesi bile Kürt kentlerindeki orman yangınlarına gönderilmedi. Bu nasıl bir düşmanlık değil de nedir?

Kayyım atamak için 7/24 tetikte olanlar, bölge yanarken hiçbir adım atmadı. Meclis çatısı altında tekrar çağrıda bulunuyoruz: Yangından etkilenen bölge hemen afet bölgesi ilan edilmeli. Bu, bir istek ya da rica değil, bu ülkenin yurttaşlarına olan borcumuzdur, bir zorunluluktur. Büyük yangın felaketinden zarar gören yurttaşlarımızın tüm mağduriyetleri derhal giderilmelidir.

Son olarak, birkaç önemli noktayı dile getirmek istiyorum. Partili Cumhurbaşkanı ve küçük ortağı, büyük bir felaket sırasında bilinçli ve isteyerek sessiz kaldı. Kimse bize kardeşlik edebiyatı yapmasın. Sessiz kalmak, bu büyük felaketin acılarını onaylamaktır. Bu halk, felaketi onaylayan bu sessizliği asla unutmayacaktır. Ayrıca, yangın sonrası sosyal medyada ırkçı paylaşımlarda bulunanlar bilmelidir ki, bizim acımızla eğlendikçe hiçbir zaman rahat olmayacaklar.

Bizler, ayrımcılığa, düşmanlığa ve ırkçılığa karşı, belediyelerimiz ve Türkiye halklarının dayanışmasıyla yaralarımızı birlikte saracağız."

Kaynak: Haber Merkezi