Günaydın Türkiye.

Günaydın sevgili Okurlarım.

Şimdi deniyor ki AKP Genel Başkanı Erdoğan Hüseyin Gazi Cem Evini ziyarete gitmeden önce duvarda asılı olan Hz. Ali’nin, Hacı Bektaş ı Veli’nin ve Atatürk’ün resimlerini indirtmiş. Velev ki doğru kabul edelim. Ya da yağdanlıklarının işgüzarlığıdır, diyelim.

Ala bildiğine kınanıyor, eleştiriliyor, olmadık sözler bolca sıralanıyor. Bu bilerek ve kasıtla yapılmışsa söylenecek çok şey var. Söylenmeli de…

Bunu bir tarafa bırakalım.

Peki o cem evinin yöneticileri, yönetim kurulu üyeleri; hatta bir de dernek varmış aynı yerde. Bu dernek üyeleri hiç mi bir duyarlılık gösterememişler. Hal böyleyse ayıbın büyüğü kimdedir?

Bunların hiç biri;

“Hayır biz bunu kabul edemeyiz”, demek cesaretini gösterememişler mi?

Böyle olursa, biz bunu üyelerimize hatta kamuoyuna izah edemeyiz, diyememişler mi?

Biz bu kutsallarımızı asla indirmeyiz deme cesaretini gösterememişler mi?

Eğer ısrar ederseniz, biz bu etkinliğe katılmayız, diyememişler mi?

Diyememişlerse;

Ayıbın büyüğü onların.

Havanda su dövmek kolay.

Kendi eksiğimizi sümen altı yapıp, başkalarını suçlamayla kurtulmayı düşünmek kolay.

Girişte GBT isteniyor Ve buna da evet denmiş.

Kabullenmiş. Olacak iş mi Allah aşkına.

Hiç kimse kusura bakmasın. Ben öncelikle bu kutsalların, bu ritüellerin indirilmesini hoş görenleri, içine sindirenleri kınıyorum.

Bunlar yarın kendilerine güvenmiş, haklarını arayacaklarına inanmış, saf, temiz, masum, inanmış Alevilerin yüzüne nasıl bakacaklar, merak ediyorum.

Suçlu içimizde olmazsa, kimse kolay kolay suç işleyemez.

Üstelik doğruysa içeriye herkes alınmamış göstermelik olarak bir kaç kişinin dışında.

Sizin kimseyi eleştirmeye hakkınız yok beyler.

Alevilik ve Bektaşiliğin bü ülkenin bir aydınlığı olduğuna inanan biri olarak bu gelişmeleri üzülerek izliyorum.

Ve diyorum ki

Suç siz, başı çekenlerin.

&

Sayın Valim,

Diyarbekir’in tarihi köşklerine bir el atın.

Sahip çıkın.

&

Basından

Taksim'de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıtaları Kürtçe müzik söyleyen gençlere izin vermedi. Durumu protesto eden gençler, İstanbul Büyükşehir Belediye Binası önüne giderek Kürtçe ezgiler ile durumu protesto etti.

Bir haber daha;

İBB, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Okmeydanı’ndaki Anadolu Parkı’nda faaliyete soktuğu tuvaletlerde 8 dilli levha astı. İsveççe, Çince ve İspanyolcanın da yer aldığı levhada, Kürtçeye yer verilmedi.

Dilerim gözden kaçmıştır.

Bu acaba madem beni aday yapmıyorlar alın size anlamına mı geliyor?

&

Eşitlik ve kardeşlik

Hapisteydi Çevik Bir. Müebbet hapis cezası almıştı.

83 yaşındaki Bir, hayatını yalnız idame edemeyeceğine dair bir rapor almış ve ardından da tahliye edilmiş.

Buna bir şey dediğim yok. Hatta çok iyi yapmışlar derim.

Ancak ölüme ramak kalmış onlarca insan hapislerde çürütülüyor, ona yanarım.

Örmek mi?

Sanırım bir tane bile onca haksızlıkların dile gelmesine yeter.

Aysel Tuğluk demans teşhisine rağmen 518 gündür tahliye edilmiyor.

&

Bir bakalım kimler ne demiş.

Bunu yalnız ben söylemiyorum. Prof. Dr. Celal Şengör: Kürt yoktur demek bir cehaletin ifadesidir. Bu söylenemez. Kürt vardır, Kürt Dili vardır.

Güvenmek iyidir. Ama kontrol etmek daha iyidir. Alman atasözü

&

Bir söz de benden

Şimdiden yazayım da, ileride ülkemizin berbat halini inceleyecek olanlar "Kimse farkına varmamış, kimse uyarmamış" demesinler.

&

YAŞAMAN LAZIM;

MASKE TAK,

MESAFEYE ÖZEN GÖSTER,

KENDİNİ ve ÇEVRENİ TEMİZ TUT.

Hurafelere kulak asma.

MASKE TAKMA ALIŞKANLIĞINA

DEVAM ET.

&

Türkiye Ne Zaman düzelir?

Hep birlikte ”Artık bu ülkeyi düzeltmek için dil, din, ırk, mezhep ve siyasi görüş farkı gözetmeden el birliği ile dürüstçe çalışmalıyız.” dersek Türkiye düzelir.

&

Şimdi de sıra haftanın öğüdünde

Kirveme öğütler

Kirvem bak Cesare Pavese ne diyor.

“Hızlı ve uzun yol almak istiyorsanız, üstünüzdekileri çıkarıp hafifleyin. Tüm hınçlarınızı, kıskançlıklarınızı, hoşgörüsüzlüklerinizi, bencilliklerinizi ve korkularınızı atın üstünüzden.”

Kulak vermek gerek bu söze…

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.