Dijital platformların bu yöntemlerle mahremiyetimizi de tehdit ettiğini belirten Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü Araştırma Görevlisi Kansu Özden ise, “Sosyal mecralara üye olurken hepimiz biliyoruz ki kullanıcı sözleşmeleri imzalıyoruz, bu sözleşmeler sayfalarca olduğu için birçoğumuz bunları okumaktan kaçıyor. O sözleşmelerin maddeleri arasında birçok şahsi verimizin işlenmesine ve kullanılmasına izin veriyoruz. Bu durum gelecek yıllarda daha problemli bir hal alabilir” dedi.
Dijital platformların varlığıyla algoritmaların bizim seyir deneyimimizi doğrudan etkileyen bir hale dönüştüğünü belirten Dr. Öğretim Üyesi Emre Aşılıoğlu, “Örneğin eskiden çok tercih edilen arama motorlarının algoritmalar sayesinde bizim arama sonuçlarımızı etkilediği veya bizim geçmiş aramalarımızdan kaynaklanan sonuçları daha çok çıkardığı bilinmekte. Dijital dizi ve film platformları bizden topladıkları verileri içeriklerin ne olacağı konusunda kullanıyor. Yani bu şu demek oluyor, biz bir içerik tükettiğimizde hangi içeriği ne kadar tükettiğimiz, hangi sahneleri ne kadar süre ve sıklıkla izlediğimiz gibi veriler çeşitli sunucularda depolanıyor ve bu büyük veri algoritmalar aracılığıyla işlenerek bilgiye dönüşüyor. Bu veriler ise bir sonraki üretilecek yapının niteliğini, niceliğini, hangi oyuncuların bu yapılarda oynayacağı, hangi yönetmenlerin hazırlayacağı gibi konularda belirleyici etkiye sahip oluyor” şeklinde konuştu.
Aşılıoğlu, içeriklerde sıklıkla karşılaştığımız görsellerin yapısının algoritmalarla değiştirildiğini belirterek, “Bu dijital afişler, her içeriği tükettiğimizde yenileniyor. Örneğin korku türünde filmleri sevenlerin karşısına komedi filmlerinin afişleri de korku filmlerinin afişlerinde olduğu gibi korku temasına bürünebiliyorlar. Bu tasarımın kişisel beğeniye uygun olarak dönüşmesini sağlamakla birlikte kullanıcılara yönelik platformların içerik havuzunda canlı ve yeni içerikler varmış gibi algı oluşturuluyor. Sadece içeriklerin afiş tasarımları değil aynı zamanda uygulamanın arayüz tasarımı da sıklıkla değişiyor ve bu durumda yenilikler yaşandığına dair hislerin oluşmasını sağlıyor. Algoritma temelli kişiselleştirilmiş uyaranların tek başına tercihlerimizi belirlediğini söylemek doğru olmayacaktır ancak pek çok araştırma bu etkinin küçümsenmeyecek boyutta olduğunu kanıtlamaktadır. Çünkü büyük verideki datalar sayesinde içerikler bize göre şekillendirildikten sonra bize sunulduğu için yenilenmiş ve bize oluşturulmuş oluyor. Bu durum hem üretici hem de tüketici olarak neyi nasıl izleyeceğimizin belirleyicisi olarak karşımıza çıkıyor diyebiliriz” ifadelerine yer verdi.
Özden, şöyle devam etti:
“Kişisel mahremiyet açısından değerlendirildiğinde birçok platforma üye olurken kullanıcı sözleşmeleri imzalıyoruz. Okumadığımız o sözleşmelerin maddelerin arasında birçok kişisel verimizin işlenmesine izin veriyoruz. Bu durum gelecek yıllarda daha ciddi sorunlara yol açabilir. Tam olarak platformların istediği şeyi bize izletiyor demesek de daha öncesinde yaptığımız çalışmalar ve araştırmalar platformların istediği içerikleri tüketmemizi sağlayabiliyor. İnsanların çoğunlukla tükettiği içeriklere benzer içerikler bize sunuluyor ve biz bunları tercih etme zorunda bırakılıyoruz. Örneğin aksiyon yapımları daha çok rağbet görüyorsa platform o tarz yapımları bize daha çok sunuyor ve belki de gerçekten izlemek istediğimiz temaya sahip film ve dizilerden uzaklaşmış olabiliyoruz.” (İHA)