Diyarbakır

DİYARBAKIR BAROSU BAŞKANI AV. NAHİT EREN: Yasak kararları Kürtleri yaralıyor

Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, Kürtçe trafik uyarı yazılarının silinmesi ve düğünlerde halay çeken gençlerin tutuklanmasını gazetemize değerlendirdi.

Abone Ol

Faruk BALIKÇI - ÖZEL HABER

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, son dönemlerde Kürtçe müzik eşliğinde halay çekenlerin tutuklanması ve Diyarbakır, Batman, Van ve Mardin’de Kürtçe trafik uyarısı yazılmasının silinmesiyle ilgili olarak, “Şaşırtıcı, çok manidar ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konu” dedi. 

“ORTADA SUÇ YOK, AYM VE YARGITAY KARARLARI VAR”

Eren, yaşanan son gelişmelere dair gazetemiz Güneydoğu Ekspres’in sorularını yanıtladı. Sayın Eren’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: 
*Üniversitelerde Kürdoloji bölümü ve TRT’nin resmi Kürtçe kanalı bulunmasına rağmen Kürt diline yönelik yasaklamanın bu dönemde yeniden gündemleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Düğünlerin basılması Kürtçe türkü-marş eşliğinde halay çekilmesi ve söyleyenlerin tutuklanmasını kabul etmek mümkün değildir. 12 Eylül darbe sonrası ve 1990’lı yıllarda benzer uygulamalar Kürtçeye yönelik yasaklamalar söz konusu olmuştur. Sistematik bir şekilde yeniden düğünlerin kontrol altına alınması, müzisyenlerin tutuklanması şaşırtıcı bir durumdur. Birçok kentte aynı zamana denk gelmesi, merkezi bir karar görüntüsü ortaya koyuyor. Böylesi bir dönemde neden suç teşkil etmeyecek bu eylemler insanların tutuklanmasına gerekçe oluşturmaya başladı. Bu konuda birçok Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararı var. Slogan atmak, marş söylemek tek başına örgüt propagandası suçunu oluşturmaz. Çünkü Yargıtay da, Anayasa Mahkemesi de örgüt propagandası suçunun oluşması için kanuni tanıma uygun örgütün öğretilerini, düşüncesini ve inancını başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma gibi fiillerin yanı sıra örgütün şiddet, cebir ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek, övmek veya teşvik edecek gibi bir fiilinin oluşması lazım.

Örgüt propagandası cebir, şiddet yöntemlerinden birine yönelik meşru gösterici ya da teşvik edici bir içerik barındırmıyorsa siz örgüt propagandası suçu işlenmiş diyemezsiniz. Yargıtay da bunu bu şekilde tanımlıyor. Yargıtay kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ortadayken Abdullah Öcalan lehine slogan atılmış olması, ya da gerilla marşını söylenmiş olması tek başına bir örgüt propagandası suçunu oluşturmaz. Bununla ilgili onlarca Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararı vardır. Ama buna rağmen insanların gözaltına alınması ve yargı makamlarını en ağır koruma tedbiri olan tutuklama şeklinde kararları adeta cezalandırma amacı gütmektedir. Yargı makamların somut uygulamaya rağmen tutuklama kararları çok manidar ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konu başlığıdır.


“TOPLUMSAL SORUNLARI DERİNLEŞTİRİR”

*Belediyeler hedef gösterilmek mi isteniliyor?
Bence bu yazıların silinmesi aynı zamanda Kürtçe müzik ve halayı vs. konularından bağımsız görülmüyor. Belediyeler, bölgede yıllardır kamu hizmetlerinde Kürtçe dilini de tabelalarda kullanmakta ve kamu hizmeti vermektedir. Bu kayyumlar döneminde de devam etmiştir. Yaya geçişlerinde, okulların olduğu yerde öğrencilerin geçiş noktalarında, Kürtçe yavaş ve önce yaya anlamına gelecek trafik uyarı yazıları hep vardı. Peki, neden bu dönemde adeta bir sorun gibi gösterilip belediyeler hedefe oturtuluyor? Sosyal medyada bir kampanya başlatılıyor. Bu olay üzerinden farklı amaçlar mı hedefleniyor? Gerçekten buraya yoğunlaşmak gerekir. Kürtler dil konusunda hassastır. Ama, buna rağmen neden yapılıyor, ne amaçlanıyor? Cidden sorunlu bir alan ve toplumda ciddi bir kırılma ve toplumsal sorunlarında derinleşmesine neden olacak girişimlerdir. Bu yüzden bu meselelerin toplumsal sorun alanlarını daha da büyütecek ya da bu sorunları daha da içinden çıkılmaz bir noktaya getirecek bu tür hamlelerden yetkililerin uzak durması gerekir. 

“YETKİLİLERİ SORUMLU DAVRANMAYA DAVET EDİYORUM”

*Yasaklamalar çözüm mü?
Kürtçeye yönelik bu yasaklayıcı uygulamaların ülkede geçmişlerde sıklıkla uygulanmış ancak hiçbir zaman sorunlara çözüm getirmediği gibi sorunları daha da derinleştirdiği geçmiş pratikten önümüzde duruyor. Bu tür davranışlardan yetkililerin kaçınması gerekir. Kürt diline yönelik engelleyici müdahalelerin geçmişte hiçbir fayda sağlamadığı bilakis toplumsal soruların daha da derinleştirdiği halde neden yeniden gündemleştirilmek isteniliyor? Bu yüzden yetkililerin daha sorumlu davranmaya davet ediyorum. 

*Dili ve kültürü yasaklamak Kürtleri yaralamıyor mu?
Kürt diline yönelik engellemeler toplumsal sorunların derinleşmesine neden olur. Kürtler, dil ve kültürleri konusundan oldukça hassastır. Kürt toplumu en hassas olduğu dillerine, kültürlerine yönelik bu tür yasaklamaları asla kabul etmez. Hangi siyasi partiden olursa olsun tüm Kürtlerin Kürtçeye yönelik bu tür yasaklamalar ve saldırıları kabul etmeyeceği herkesin malumudur. Trafik uyarı yazılarının Kürtçe yazılması ne tür bir rahatsızlık yaratabilir? Her fırsatta bu ülkede Kürtçeye yönelik yasakları kaldırdığını söyleyen iktidar yetkilerinin bu durum karşısında sessizliği de oldukça düşündürücü. İktidar mensubu Kürt milletvekillerinden gelen tepkiler kıymetli, lakin bu duruma son verecek girişimler geliştirmeleri gerekir. Kürtlerin eşit yurttaşlık temelinde ortak bir yaşam talebi var.

Eşit yurttaşlık talebi benim kendi dilimde, kültürümde bu topraklar üzerinde yaşama hakkımın müdahale edilmemesidir. Düşünün devlet bir yandan üniversitelerde Kürdoloji bölümlerini açıyor, bir yandan TRT’de resmi bir kanalda Kürtçe yayın yaparken, Kürtlerin yoğun yaşadığı bir kentte yaya güvenliği açısından trafik uyarısı yazıların Kürtçe olması ne tür bir rahatsızlık yaratabilir ki? Bunu anlamak mümkün değil. Bu anlamda şunu söylüyorum. Biraz samimi olmak gerekir. Kürtçenin önündeki yasakların kaldırıldığını sürekli dile getiren bir iktidarın kendi döneminde bu tür yasaklamalara müsaade etmeleri de çok manidardır. 

“YASAKLAR KÜRTLERİ YARALIYOR”

*Yasağı uygulayanlara karşı bir çağrınız var mı?
Kürtçe yazılmış bir trafik uyarı yazısına politik anlamlar yüklemek doğru değildir. Bu tür yasaklardan vazgeçilmelidir. Son çağrım bu tür toplumun hassasiyet gösterdiği ve toplumun sinir uçlarına temas eden konu başlıklarındaki yanlış uygulamalarda ısrardan kaçınması gerekiyor. Yani caddeye Kürtçe yazı yazılması trafik güvenliği açısından fayda sağlayan bir durumdur. Bunun üzerinden tartışmalara zemin sunan ya da buna büyük politik anlam yüklemek sosyal medyadaki paylaşımlara kamu otoritelerinin itibar etmemesi gerekir. Bir dilin yaşaması için o dili kullananların o dilin gerektirdiği kamusal alanlarda da kullanımı önündeki yasaklayıcı uygulamalar Kürt toplumunu fazlasıyla yaralıyor. Ben bu anlamda çağrımı bir kez daha yineliyorum. Bu tür yasaklardan vazgeçin.