Zafer Tüzün /Özel Haber

Güneydoğu Ekspres- Dünya’da her 20 Kasım günü, 1989 tarihinden bu yana “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmesiyle, sözleşmeye imza atan ülkeler, çocukların yaşaması ve gelişmesi, ayrım gözetilmemesi, çocuğun yüksek yararının gözetilmesi ve çocuk katılımını temel alan tüm alanlarda taraf oldu ve önemli yükümlülükler üstlendi. Türkiye, bu sözleşmeye 2 Eylül 1990 tarihinde imza attı ancak 27 Ocak 1995’te yürürlüğe koydu.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Mehmet Işık, sözleşmenin önemini ve Türkiye’deki çocuk hakları konusundaki durumu gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e şöyle değerlendirdi:

“Birleşmiş Milletler ve diğer bağımsız kuruluşlarca düzenlenmiş raporlardan da anlaşılacağı üzere ülkemizin Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki şartları uygulama konusunda sınıfta kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Siyasal iktidarlar yapboza dönüştürdükleri eğitim sistemleri ile çocukların en güzel dönemlerini ıskalamalarına sebebiyet vermekte çok külfetli olan eğitim masraflarıyla çocukların geleceğini ipotek altına almaktadır. Adliye sistemine bir şekilde dahil olan çocuk yanlış uygulamalar sebebi ile örselenmekten alıkonulamamaktadır. Yetersiz ve denetimsiz devlet kurumları çocukların ihtiyacı olan birçok şeyi karşılamaktan aciz durumdadır. Ülkemiz gerçek manada demokrasiyi tüm kurumlarıyla işletmediği sürece insan haklarına ilişkin hiçbir ilerleme kaydedemeyecektir. Yargı erkini tüm kurumlarıyla kıskacına alan yürütme ister çocuk ister yetişkin olsun hiçbir vatandaşına tarafsız ve bağımsız bir ülke de yaşamayı tesis edemez.”

‘ÇOCUKLAR YETERLİ BESLENMEYE ERİŞEMİYOR’

Türkiye’de çalışan çocuk sayısının fazlalığına ve bu konudaki denetimsizliğe dikkat çeken Işık, “Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz en çok korunmasız çocukları vuruyor. Ülkedeki yoksul bireylerin yaklaşık %45’ini çocuklar oluşturmaktadır. Türkiye de 15 milyonu insan yeterli gıda tüketememekte ve her ay bu sayıya on binlerce insan eklenmektedir Tüm bunların yanında ülkemizde 2 milyondan fazla çocuk yetersiz beslenmektedir. Maalesef açlıkla baş edemeyen ülkemiz çocuklarının payına erken yaşta çalışmak düşmektedir. Yoksulluk, eğitim, işsizlik, mevzuattaki denetimsizlikler ve gözü doymayan işverenlerin ucuz iş gücü talebi çocukların iş cinayetlerinde yitip gitmesine zemin hazırlamaktadır” dedi.

‘ÇOCUKLAR GELECEĞİ HAYAL EDEMİYOR’

Çocuk yaştaki evliliklere dikkat çeken ve bu konudaki yasal mevzuatların yetersiz kaldığını anlatan Işık, şöyle devam etti: “Ülkemizde evlenme yaş ortalaması yükselse de yaşadığımız coğrafyada çocuk yaşta evlilik hâlâ utanılacak bir olgu olmaktan çıkmamıştır. Çocuk yaşta evliliklere her gün onlarcası eklenmektedir. Çocuk yaşta evlilik kız çocuklarına karşı kalıplaşmış yargıları da pekiştirmekle birlikte eğitimlerine engel olduğu gibi sağlıklarını da ciddi manada tehlikeye atmaktadır. Erken yaşta evlilik, çocukları şiddet ve yoksulluğa iten bir sosyolojik olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuk evliliğinin temel sebepleri; yoksulluk, eğitim seviyesinin düşük olması, kadınların istihdam problemi, çocuk evliliğine izin veren yasalar, dini ve sosyal baskılar ve bölgesel alışkanlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Her gün cemaat, tarikat ve dini vakıfların çocukları çaresizliğe mahkum eden bir çok haberi ile güne başlamaktayız. Evlilik adı altında küçücük bedenlerinin örselendiği birçok olaya tanık olmaktayız. Siyasal iktidar söz konusu kurumları denetlemek bir yana cemaat bünyelerindeki kurslarla işbirliği yaparak bu tür yapılanmalara cesaret vermektedir. Evlilik yoluyla istismarlara karşı cezasızlık politikasında ısrar eden sistem, çocukları korumakta aciz kalmaktadır. Bunun sonucunda kaybeden de yine geleceğimiz olmaktadır.”