HABER-Güneş OCAĞA
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü”ne dair basın açıklaması yaptı. Diyarbakır Barosu Adli Yardım Binası'nda gerçekleşen açıklamada konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, "Biliyorsunuz 20 Kasım Çocuk Hakları Günü'dür. Bu hafta çocuk haftası olarak kullanılıyor. Türkiye olarak, birçok uluslararası sözleşmeye tarafız, ancak taraf olduğumuz sözleşmenin ruhu ve amacına aykırı çekinceler kuruyoruz. Diyarbakır Barosu olarak, Meclis, Hükümet ve Cumhurbaşkanı'na çağrıda bulunuyoruz, çocuk haklarını koruyan sözleşmelerin önüne kurduğunuz çekinceleri kaldırın" dedi.
“GÖREVLERİNİZİ YERİNE GETİREREK ÇOCUKLARI KORUYABİLİRSİNİZ”
Güleç, konuşmasına şöyle devam etti: "Çocukların üstün yararını devlet ve yargı makamları gözetmek zorundadır. Devlet, uluslararası sözleşmelerde çocukları korumak için taahhütte bulunmuştur. Devlet, Anayasaya uygun davranarak, çocukların yaşam hakkını koruyan bir tutum sergilemeli. Diyarbakır Barosu olarak, İstismar, eğitim ve barınma hakkına kadar çocukların korunmasına davet ediyoruz. Gün geçtikçe şiddet ve istismar çoğalmakta. Görevlerinizi yerine getirerek, bunların üstesinden gelebilirsiniz."
ÇOCUK HAKLARI İHLALLERİ RAPORU AÇIKLANDI
Ardından Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Metin Arkaş, çocuk hakları ihlallerine dair hazırladıkları raporu okudu. Raporda şu ifadeler yer adı:
"BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde koruma altına alınan çocuk haklarına karşı yapılan ihlaller tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artış göstermektedir. 2023 Dünya Çocuk Hakları Günü’nde merkezimizce; 6 Şubat tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremde, Kuzey Suriye'de devam eden çatışmalı süreçlerde ve Gazze'de yaşanan sivillere yönelik saldırılarda en çok zarar görenlerin çocuklar olduğu belirtilmiş ve bu hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için çağrıda bulunulmuş olmasına rağmen hak ihlalleri artarak devam etmiştir. 6 Şubat 2023 depreminin üzerinden 21 ay geçmiş olmasına rağmen depremden etkilenen çocukların barınma, beslenme, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçları hala tam anlamıyla karşılanamamaktadır. Her ne kadar sosyal sorumluluk projeleri kapsamında çocukların yaşadıkları sorunlar hafifletilmeye çalışılmışsa da devletin sorumluluğunun yerine getirilmesi hususunda eksiklikler yaşanmıştır. Deprem öncesinde ve sonrasında gerekli tedbirlerin alınmadığı bölgede; enkazların ve yıkım alanlarının çevresinde yaşamını sürdürmek zorunda kalan çocukların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı da ihlal edilmiştir."
7,5 MİLYON ÇOCUK YARDIMA MUHTAÇ
7,5 milyon çocuğun yardıma muhtaç olduğunu belirten Arkaş, şunları belirtti:
"Suriye'de yaklaşık 13 yıldır devam eden çatışmalar, yıkım ve insani kriz, beraberinde sistematik ve yoğun bir şekilde çocuk hak ihlallerini getirmektedir. Çocukların savaş travmalarını atlatmaları oldukça güç bir durumken aynı zamanda yaşam için temel ihtiyaçlara dahi erişimde güçlükler yaşamaları kabul edilemezdir. Ekonomik krizin büyümesi, yerel düşmanlıkların artması, kitlesel göçün yaygınlaşması, kamu altyapısı, halk sağlığı hizmetleri ve su şebekeleri gibi temel hizmetlerin çökme noktasına gelmesi nedeniyle yaklaşık 7,5 milyon çocuk yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bölgede bulunan kamplarda yaşayan çocukların; temiz suya, gıda malzemelerine, hijyen ürünlerine ve geniş kapsamlı sağlık tesislerine erişim imkanları kısıtlıdır. Bu sebeple çocuklar için derhal çatışmasız, güvenli ortam oluşturulmalı, sağlıklı yaşam için tesisler kurulmalı ve çocukların maruz bırakıldıkları travmaları iyileştirmeye yönelik, koruyucu ve destekleyici çalışmalar başlatılmalıdır."
GAZZE'DE ÇOCUKLARIN HAYATLARI TEHLİKEDE
Gazze'de çocukların hayatları tehlikede olduğuna işaret eden Arkaş, şöyle devam etti: "BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) yaptığı açıklamalara göre, son aylarda Gazze'de, dünya genelinde dört yıldır devam eden çatışmalarda hayatını kaybeden çocuk sayısından daha fazla çocuk hayatını kaybetmiştir. Sivil yaşam alanlarına ve hastanelere yapılan saldırılar sonucunda çocuklar hayatını kaybetmekte, sağlıklı ve güvenli bir alanda yaşama hakkından mahrum bırakılmaktadır. Aynı zamanda Gazze'nin kuzeyinde şiddetli akut yetersiz beslenme ve susuzluk nedeniyle 25 kişinin hayatını kaybettiği ve bunların 21'inin çocuk olduğu açıklanmıştır. Bu sebeplerle çocukların hayatını tehdit eden; sağlık tesislerine, okullara ve sivil yaşam alanlarına yönelik saldırıların durdurulması ve sivillere insani yardımların ulaştırılabilmesi için gerekli önlemleri alınması çağrımızı bir kez daha yineliyoruz."
İLK BEŞ AYDI 24 ÇOCUK İŞ CİNAYETİNDE YAŞAMINI YİTİRDİ
24 çocuğun iş cinayetlerine kurban gittiğini dile getiren Arkaş, "Dünyada ve ülkemizde yaşanmakta olan göçmen sorunu, salgın hastalık dönemi ve beraberinde baş gösteren ekonomik güçlükler yaşamın her alanını etkilediği gibi çocukların hayatlarını da etkilemektedir. Ekonomik kriz ülkemizde risk altındaki pek çok çocuğun beslenme ve barınma hakkını tehlikeye atacak boyuttadır. Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) 2024 verilerine göre Türkiye, çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Keza devletin yetkili kurumlarının beslenme ve barınma gibi temel hakların dahi sistematik bir şekilde ihlal edilmesini önleyememesi sebebiyle 11 Kasım 2024 tarihinde İzmir'de sobanın devrilmesi sonucu çıkan yangında yaşları 1 ila 5 arasında değişen aynı aileden 5 çocuk hayatını kaybetmiştir. Yine yaşanan yoksulluk nedeniyle artan çocuk işçiliği de beraberinde yaşam hakkı ihlallerini getirmiştir. İSİG (İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü) verilerine göre 2024'ün ilk beş ayında en az 24 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetmiştir. İş kollarının barındırdığı tehlikelere rağmen çocukların istihdamdaki oranının artması, iş cinayetleri sonucu hayatını kaybeden çocuk sayısının artmasına da neden olmuştur. Daha fazla kâr elde etmek için çocuk işçi çalıştıran iş yerleri denetlenerek gerekli cezaların uygulanması ile birlikte çalışmak zorunda bırakılan çocuklar hakkında sosyal devlet ilkesi gereğince gerekli tedbirler alınmalıdır" dedi.
“ÇOCUK İSTİSMARLARI ARTIYOR”
Çocuk istismarlarının da yükselerek devam ettiğini dile getiren Arkaş, "Son yıllarda ülkemizde çocuk cinayetlerinde ve çocuk istismarında büyük oranda artış yaşanmaktadır. Çocuk cinayetlerini ve çocuk istismarını önleyici ve koruyucu nitelikte politikaların acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir. FISA’nın 2024 Ocak-Haziran ayını kapsayan “Çocuğun Yaşam Hakkı” raporunda yalnızca 6 ay içinde 343 çocuğun “önlenebilir sebeplerden” hayatını kaybettiği ortaya koyulmuştur. Son aylarda kamuoyuna yansıyan ve takipçisi olduğumuz çocuk cinayetleri, başta yaşam hakkı olmak üzere çocuk haklarını korumaya yönelik acil aksiyonların alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Kentimizin Tavşantepe köyü mevkiinde 21 Ağustos 2024 tarihinde kaybolan 8 yaşındaki kayıp Narin Güran'ın cansız bedenine ulaşıldığı tarihten bu yana gerek Diyarbakır Çocuk Hakları Merkezi olarak gerekse dosyada katılan kurum taraf sıfatı ile yer alan Diyarbakır Barosu olarak dosyanın takipçisi olduğumuzu belirtmek isteriz. Yine Tekirdağ’da aile içi cinsel istismar sonucu hayatını kaybeden 2 yaşındaki Sıla bebeğin, Feriköy Mahallesi'nde 31 Ekim 2024 tarihinde kaybolan ve Feriköy Mezarlığı'nda cansız bedeni bulunan 6 yaşındaki Şirin Elmas Hanilçi’nin ve kamuoyunda "Yenidoğan Çetesi" olarak bilinen olayda haksız kazanç sağlamak uğruna yaşama hakları ellerinden alınan bebeklerin; faillerinin yargılanması ve hak ettikleri cezaları alması için yasal süreçlerin sonuna kadar takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiririz" diye konuştu.
“ÇOCUK POLİTİKASI OLUŞTURULMALI”
Çocuk politikası oluşturulması gerektiğini vurgulayan Arkaş, "Çocuk haklarını koruyan güvencelerin uygulanmadığı, çocuk katillerinin cezasızlık ile korunduğu, çocuğa karşı şiddeti önleyici çalışmaların yapılmadığı, devletin ilgili kurumlarının ihmali ve tedbirsizliği sebebiyle çocuk alanındaki kazanımların ortadan kaldırıldığı düzende tek bir çocuğu daha kaybetmek istemiyoruz. Türkiye'nin ulusal mevzuatının hala uluslararası standartlarla tam uyumlu olmaması, resmi istatistiklerin güncel olmaması, çocuğa yönelik cinsel istismar ve ihmallere ilişkin ulusal bir veri tabanının bulunmaması, çocuk istismarına ve çocuk cinayetlerine yönelik herhangi bir ulusal eylem planının olmaması sebebiyle hak ihlallerinin önüne geçilememektedir. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak; çocuk hak ihlallerinin önlenmesi için çocuk hak temelli ve bütüncül bir çocuk politikası oluşturulması gerektiğini belirtir, her çocuğun sağlıklı ve güvenli bir şekilde yaşaması, hayatlarının her alanında fırsat eşitliğinden ve haklarından eksiksiz bir şekilde yararlanması adına mücadele etmeye ve meydana gelen tüm hak ihlallerinin takipçisi olmaya devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız" dedi.