Diyarbakır Surları, hem tarihi hem de mimari açıdan büyük öneme sahip bir yapı olarak dikkat çekiyor. Çin Seddi'nden sonra dünyanın en uzun surlarından biri kabul edilen Diyarbakır Surları, geçmişten günümüze kadar birçok kez onarılmış ve kullanılmıştır. Peki, bu surların kaç kapısı var ve her bir kapının tarihi önemi nedir? İşte, Diyarbakır Surları'nın kapıları ve hikayeleri...
DAĞKAPI – HARPUT KAPISI
Diyarbakır Surları'nın kuzeyinde yer alan Dağkapı, Harput’a açılan bir kapı olarak bilinir. Bu kapı, Roma döneminden günümüze kadar farklı medeniyetlerin izlerini taşır. Kapının üzerinde hem Roma İmparatoru’na ait Latince hem de Bizans İmparatoru’na ait Grekçe kitabeler bulunmaktadır. Ayrıca, Abbasi ve Mervani dönemlerinden kalma onarım kitabeleri de kapının önemini ve tarihi derinliğini gösterir. Kapının iki yanında yer alan burçlar, şehrin savunmasında stratejik rol oynamıştır. Dağkapı’nın kuzeyindeki burçta yer alan taş üzerine işlenmiş el figürü, Mervani dönemine ait olup, bu figürün sembolik bir anlamı olduğu düşünülmektedir. Kapı, hem askeri hem de ticari açıdan Diyarbakır’ın önemli girişlerinden biri olmuştur.
MARDİN KAPISI
Diyarbakır’ın güneyinde yer alan Mardin Kapısı, Mardin’e açılan tek geçit olması sebebiyle bu adı almıştır. Kapı, Abbasiler döneminde 909-910 yıllarında onarılmıştır. Yerden belli bir yüksekliğe kadar görülen kalıntılardan, kapının geçmişte üç girişli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, zamanla geçirdiği değişimlerle günümüzde tek bir girişe indirgenmiştir. Kapı üzerinde İslam öncesi döneme ait kabartmalar ve süslemeler yer almaktadır. Bitkisel motiflerle süslenmiş yazı bordürlerinin yanı sıra, ayırt edilemeyen hayvan figürleri de dikkat çekmektedir. Mardin Kapısı, hem şehrin savunmasında hem de ticari ilişkilerde önemli bir rol oynamıştır.
YENİ KAPI – DİCLE KAPISI – SU KAPISI
Diyarbakır’ın doğusunda bulunan ve Dicle Nehri’ne açılan bu kapı, halk arasında “Su Kapısı” olarak bilinir. Ulu Cami’nin Hanefiler bölümünde bulunan 1240-1241 tarihli bir kitabede bu kapıdan “Su Kapısı” olarak bahsedilmektedir. Kapının kemerli yapısı ve tek girişli olması, Bizans döneminin mimari özelliklerini yansıtır. Kapı, Dicle Nehri’ne inen su yolu üzerinde bulunduğu için önemli bir bağlantı noktasıdır. Aynı zamanda kentin suya erişimini sağlayan bu kapı, su kaynaklarıyla olan ilişkisi nedeniyle stratejik bir öneme sahiptir. Kapının girişinde iki katlı bir burç bulunmakta ve burç, savunma amacıyla güçlendirilmiştir. Yapının Bizans dönemi karakteristiğini koruduğu ve birçok onarım geçirdiği bilinmektedir.
URFA KAPISI – RUM KAPISI
Batıda yer alan Urfa Kapısı, Diyarbakır’ın Batı’ya açılan önemli bir ticaret ve askeri geçidi olarak bilinir. 1183-1184 yıllarında Artuklu Hükümdarı Karaaslan Oğlu Muhammed tarafından onarılan bu kapı, üç girişli bir yapıya sahiptir. Kapının sol tarafında yer alan orijinal giriş, üzerindeki stilize boğa ve kartal figürleri ile dikkat çeker. Bu figürler, Artuklu döneminin sembolik sanat anlayışını yansıtır. Urfa Kapısı, hem şehrin batı ile olan ticaret yollarını kontrol altında tutmuş hem de savunma açısından önemli bir nokta olmuştur. Kapı üzerindeki kitabeler ve figürler, kapının tarih boyunca çeşitli medeniyetler tarafından kullanıldığını ve onarıldığını göstermektedir.