ÖZEL HABER - Faruk BALIKÇI / Güneş OCAĞA
Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, Narin cinayeti ile ilgili konuştu. Yaşanan süreci değerlendiren Dr. Veysi Ülgen “Bizim de adli tıp sürecine dair şüphelerimiz var. Birinci şüphemiz ilk anda yapılan otopside kimlerin yer aldığı? Kaç hekimin yer aldığını biz bilmiyoruz. Sadece basından öğreniyoruz” dedi.
‘TARAFSIZ BİR HEYETTE OLMALIYDI’
Narin cinayetinde ilk günden bugüne kadar şüphelerle dolu olduğunu söyleyen Ülgen, “Kamuoyuna mal olmuş ve siyasettin de direk müdahil olduğu bir olay ile karşı karşıyayız. Birçok kurum ve siyasetten kişiler açıklamalar yaptı. Belli ki bu cinayet üzerinde birçok faktör etkilidir. O zaman Adli Tıp’ın burada çok titiz olması gerekir. Adli muayenelerde kesinlikte tarafsız bir heyet de olmalıydı diye düşünüyoruz. Adli tıp siyaset ve diğer kurumlardan tamamen bağımsız olmalı. Biz yıllardır bağımsız olması gerektiğini savunuyoruz” dedi.
‘SÜRECE DÂHİL EDİLMELİYDİK’
Adli Tıp raporunun sonuçlanmayana kadar hiçbir şekilde açıklanmayacağını belirten Ülgen, “Bizim yasal olarak direk müdahale imkanımız yoktur. 8 Eylül günü olay açıklandığında biz Diyarbakır Tabipler Odası olarak, Adli Tıp muayenesinde bulunmak istiyorduk. Resmi olarak savcılığa başvurup sürece dahil olmak istedik. Ama süreç hızlı geliştiği ve pazar günü olduğu için her hangi bir başvuruda bulunamadık. Ben Adli Tıpa girmek istedim, fakat giremedim. Ama Diyarbakır Barosu buna dahil oldu. Onlar kurum olarak bu tür durumlarda bizden daha avantajlı bir durumdadır. Baro bizlerden de bir hekimi sürece dahil edebilirdi” şeklinde konuştu.
‘KURUMLARIN BİRLİKTE HAREKET ETMESİ GEREKİRDİ’
“Yine milletvekilleri ve siyaset önümüzü açabilirdi” diyen Ülgen şöyle devam etti: “Diyarbakır Tabipler Odası ya da Adlı Tıp Derneği uzmanlarından bir hekimin sürece dahil edilmesini isteyebilirlerdi. Toplumu bu kadar ilgilendiren önemli bir olayda kurumların birlikte hareket etmesi gerekirdi. Ceset bulunduğu günden itibaren otopsi ile ilgili neredeyse her gün haberler yapılıyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Adlı tıp raporu sonuçlanır ve bir kerede çıkar. Ama süreç bitmeden sürekli açıklamalar yapılıyor. Örneğin bir haberde ‘DNA bulunamadı’ diyor, ardından başka bir haberde yapılan otopsi ile ilgili bilgiler veriliyor. Bunlar tek başına birer ihlaldir. Çok özen ve titizlikle bu süreç yürütülmeliydi ve yürütülmelidir.” diye konuştu.
‘ŞÜPHELERİMİZ VAR’
Ülgen, Türkiye'de adlı tıp sorunu olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “Adli muayenenin olduğu günden beri bir şüphelerimiz var. Çünkü sürecin kendisi çok şüphelidir. Bir de bir köyde 19 gün boyunca bir çocuk bulunamadı. Bu olayda bu kadar şüphe varken, Adli Tıp’ta şüphelerin olduğunu düşünmemiz normaldir. Bu olaydan bağımsız Adli Tıp’ın siyasallaştırıldığını düşünüyoruz. Örneğin gözaltına alınan şüphelilerin hastanelerde adlı muayeneleri yapılıyor, ama iyi bir muayene ortamı yok, güvenlik yeteri kadar sağlanamıyor, kelepçeli muayene dayatılıyor. Bunların hepsi sorun. Eskiden adli muayeneler için düzenlenmiş İstanbul Protokolü dikkate alınırdı. O dönem bütün hekimler eğitim almıştı. Ama son yıllarda İstanbul Protokolü uygulanmıyor ve hekimler adlı tıp muayene eğitimlerine alınmıyor. Bu konuda ülke olarak çok geriye düştük. Dolayısıyla acildeki hekimler bu anlamda çok yetersizler.”