ÖZEL HABER - Sertaç KAYAR / KAMERA - Veli BALTACI

Diyarbakır’ın Bağlar İlçesi, bir zamanlar üzüm bağları ve köşkleri ile anılır ve kendine özgü mimarisiyle adından söz ettirirdi. Kentin kuzeyinde, Surların dışında ve Karacadağ’ı arkasına alan Bağlar İlçesi, bir zamanlar hem bağları hem de köşkleri ile ünlüydü. Bu köşklere ‘Bağ Köşkü’ denilirdi. Yoğun göç ve kentselleşme ile birlikte ne bağlardan ne de köşklerden eser kaldı. Bunlardan biri hariç. Daha önce yazarımız Şeyhmus Diken’in “Diyarbakır’dan bir köşk hikâyesi” başlığıyla kaleme aldığı Bağlar’ın meşhur Bağ Köşk’ü.

AYAKTA KALAN SON KÖŞKÜN YALNIZLIĞI

İlginç bir hikayesi olan Bağ Köşk’ü, şuan Dicle Üniversitesi içinde bulunuyor. Bu köşk, Bağlar’ın yıkılan, yakılan, virane olan köşklerinin ayakta kalan son örneklerinden. 1990 yılında Bağlar’ın Kuruçeşme semtinden sökülerek Dicle Üniversitesi içinde yeniden inşa edilen bu köşk, bir türlü statü sahibi olamadı. Birkaç yıl önce tadilat gören köşk, gözlerden uzak bir alanda sessizliğe bürünmüş. Şuan köşkün tek sakinleri, gölgesinde serinlemeye çalışan sokak hayvanları.

Diyarbakır’da Bir Köşkün Yalnızlığı6

KÖŞKÜN TARİHİ

Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Veteriner Hekim Dr. Zeki Kanay, köşkün tarihi ve hikayesi ile ilgili bilgi verdi. Köşkün 1925 yılında Boti Tahir Ağa tarafından yapıldığını kaydeden Kanay, “Daha sonra bin altın karşılığında Saadettin Erten’in babası Fuat Bey’e geçiyor. 1990 yılında Saadettin Erten’den satın alan Halit Ölmez, köşkün tescilli olduğunu ve 9 dönüm arsayla birlikte imara girince 9 parsele ayırıyor. Yeni yapılan binalar arasında yalnız kalmış oluyor. Etrafındaki bağ ve bahçeler de betona gömülüyor” dedi.

Diyarbakır’da Bir Köşkün Yalnızlığı4

TAŞINMA HİKAYESİ: TAŞLAR SÖKÜLÜP NUMARALANDIRILIYOR

Kanay, köşkün taşınma hikayesini de şöyle anlatıyor: “1990 yılında dönemin Rektörü Prof. Dr. Sedat Arıtürk yanında stat saha doktoru da olan Şeref İnalöz gittikleri bir taziyede aralarında sohbet ediyor. Köşkün son sahibi Halit Ölmez de kulak misafiri oluyor. Şeref İnalgöz, Rektör Sedat Arıtürk’e ‘Yahu hoca eski Diyarbakır evlerinden birini sökerek üniversite sahasında uygun bir yere yerleştiremez misin?’ diyor. Arıtürk ‘bulun yapalım’ diyor. O zamanlar ‘eski belediye binası yıkılacak onun taşlarını alın’ diyenler oluyor ama o taşlar alınmıyor ve heba oluyor. Halit Ölmez ortağıyla beraber Rektör Sedat Arıtürk’e giderek taziyedeki konuşmayı hatırlatıp kendi köşklerini hibe edebileceklerini teklif ediyor. Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı devreye giriyor. Tescilli yapı olduğu için Bürokratik iş ve işlemler tamamlanıyor.”

Diyarbakır’da Bir Köşkün Yalnızlığı3

USTALARIN MÜDAHALESİYLE YENİDEN YAPILIYOR

“Taşlar numaralandırılıyor, sökülüyor ve bahçeye istifleniyor” diyerek hikayeyi anlatmaya devam eden Kanay, şöyle devam ediyor: “Nakliyesinin giderlerini de köşk sahipleri karşılıyor. Üniversite ekibi bir türlü binayı yeniden inşa etmede başarılı olamıyor. Köşk sahibi dışarıdan taş ustası bir ekip getiriyor. Ustalar, eski fotoğraflarına bakıyorlar. ‘Biz numaralandırma işinden anlamayız fakat binayı aslına uygun yapabiliriz, işimize karışmayın’ diyerek işe koyuluyorlar ve yapımını başarıyorlar. Yapı tescillendi ve sahiplerine hitaben bir teşekkür plaketi verildi.”

Diyarbakır’da Bir Köşkün Yalnızlığı5

MÜZE GİRİŞİMLERİ SONUÇSUZ KALDI

O günden sonra köşkün nasıl ve ne olarak kullanılacağına karar verilmediğini kaydeden Kanay, “Bir dönem ciğer ve saç ekmeği yapılarak işletildi. Sonra vazgeçildi. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın eşi kısa bir süre burada kalmış. Onun dışında ne yapılacağına bir türlü karar verilememiş. 2020’lerde Şeref İnalöz’ün kızı Prof. Dr. Serap İnalöz babasının anısına burayı müze şeklinde işlevlendirmeye çalışmış. Üniversite ile görüşüyor, eşya topluyor, 3 yıl önce tadilatı yapıldı fakat deprem sonrasında faaliyetler ertelenmiş” şeklinde konuştu.

“DİĞER KÖŞKLERİN AKIBETİNE UĞRAMASIN!”

“Hala ne yapılacağı veya nasıl kullanılacağına dair kesin bir karar verilmiş değildir” diyen Kanay, şunları kaydetti: “Şuan gözden uzak! Nasıl ki imara açılan Bağlar’da diğer köşkler yalnız ve harap kaldıysa bunun akıbeti de sanki öyle olacak. Çünkü yöneticiler tarihe ve kültüre önem vermiyorlar. Bu yapının en kısa sürede yaşam bulması, tarihsel özüne uygun, müze olarak değerlendirilmesi için bir an önce adım atılması konusunda yöneticileri duyarlı olmaya çağırıyorum.”

Muhabir: Sertaç KAYAR / Veli BALTACI