ÖZEL HABER - Güneş OCAĞA
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tarımsal girdi fiyatlarının 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 1,41, geçen yılın Aralık ayına göre yüzde 29,72, geçen yılın aynı ayına göre ise yüzde 32,92 ve on iki aylık ortalamalara göre de yüzde 41,64 yükseldiğini açıkladı. TÜİK’in açıkladığı veriler, hem çiftçilerin hem de meslek odalarının tepkisini çekti. Açıklanan verilerin gerçeği yansıtmadığını söyleyen çiftçi ve meslek odaları temsilcileri, girdi maliyetlerinin daha yüksek olduğunu söylüyor.
Artan girdi maliyetleri nedeniyle çiftçinin üretimden uzaklaşacağı belirtilirken, maliyetlerin pazardaki ürünlere de yansıyacağı ifade ediliyor. Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu ve Tarım Orkam Sen Genel Mali Sekreteri Nasır Demirkıran girdi maliyetlerinin artması ve olası sonuçlarını Güneydoğu Ekspres’e değerlendirdi.
“NASIL BİR HESAPLAMA YAPILIYOR, İNANILIR GİBİ DEĞİL”
TÜİK verilerinin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, “Reel olarak çiftçinin yaşadığı TÜİK'in açıkladığı oranın çok daha üstündedir. 20 gün içinde bir ton gübre 14 liradan 20 liraya yükseldi. Yine çiftçinin kullandığı 26 can gübre 8,50 liradan 13,50 liraya yükseldi. Mazot 43 liraydı, yılbaşından bu yana yüzde 15 üzerine eklendi. Kimyevi ilaçlarda artış yüzde 35 oldu. Bütün bu artışlar 20 gün içerisinde oldu. TÜİK nasıl yüzde 40 oranında artışın olduğunu söylüyor? Bu bir akıl tutulmasıdır. Nasıl bir hesaplama yapılıyor, inanılır gibi değil" dedi.
“ÇİFTÇİ ÜRETTİĞİ ÜRÜNDEN KAZANAMIYOR”
Çiftçinin kazanmadığını, tüketicinin de yüksek fiyatla gıda tükettiğini belirten İskenderoğlu, "Çiftçi ürettiği üründen kazanamıyor, tüketici de yüksek fiyata gıda tüketiyor. Aradaki komisyoncu ve aracılar sadece kazanıyor. Devlet buğdayı bizden 10 TL'ye aldı, şuan da 12 TL'ye satıyor. Bir devlet düşünün ki çiftçiden kar ediyor! Hububat, dane ve mısır desteğinin normalde 2024 yılının Kasım ve Aralık ayında yapması gerekirken, yapılmadı. Ekspres aracılığıyla biz bunu gündeme getirince devlet şuan sadece Diyarbakır'ınkini ödedi” dedi.
“ÇİFTÇİYE VERİLEN DESTEK, ENFLASYON KARŞISINDA ERİDİ”
“Çiftçinin hakkı zamanında teslim edilmesi gerekirdi” diyen İskenderoğlu, nedenini şöyle açıkladı: “Enflasyonist bir ülkede yaşıyoruz. Çiftçinin prim desteği Kasım ve Aralık'ta ödenmiş olsaydı çiftçi gidecekti 14 liraya gübreyi alacaktı ama geç yatırıldığı için şuanda çiftçi gidip 20 TL'ye gübreyi almak zorunda kalıyor. Çiftçiye verilen destek enflasyon karşısında maalesef ki eridi. Tarımda maliyet artışları çiftçi ve tüketicinin cebine yansıyor. Yüksek maliyetler nedeniyle yakın zamanda Diyarbakır'da ekim alanları azalacak. Tüketici de yüksek maliyetten gıda tüketecek.”
“TARIM SEKTÖRÜ İÇİN STRATEJİK PLANLAMA YAPILMALI”
Tarım sektörü için stratejik bir plan yapılması gerektiğine vurgu yapan İskenderoğlu, şöyle devam etti: "Gelen bakan, giden bakanın tüm planlarını çöpe atıyor ve kendine göre yeni bir planlama yapıyor. Elektrikli traktör projesi vardı, hani nerede? Projeye o kadar para harcanın işlem yapıldı ama elektrikli traktör yok. Dünyanın gelişmiş ülkelerde planlama bakana göre değil, bakan planlamaya göre hareket eder. Çiftçi, tüketici ve ülkenin menfaati düşünülmeli. Dünyada tarım milli güvenlik meselesi oldu. Biz bunu Rusya ve Ukrayna savaşında da gördük. O dönem buğday istedik vermediler. Savaşta olan bir ülke niye kendi buğdayını versin ki?”
“ÇİFTÇİNİN YÜKSEK FAİZE DAYANACAK GÜCÜ YOK”
Çiftçinin desteklenmesi ve desteklerin de zamanında yapılması gerektiğine kaydeden İskenderoğlu, "Çiftçilerimiz çok zor şartlar altında yatırım yapıyor. Bir litre mazot 50 TL. 1990'lı yıllarda biz bir kilo buğdayı satardık, 2 litre mazot alırdık. Şu anda 4 kilo buğday satıyoruz 4 litre mazot gelmiyor. Bir kilo pamuk satardık, 3 litre mazot alırdık, şu an 2 kilo pamuk satıyoruz, bir litre mazot gelmiyor. Aradaki uçuruma bakar mısınız? Son 30 yılda Türkiye'nin geldiği yere bakın. Benim bu söylediklerim hepsi resmi verilerde de var. Çiftçi şu an Ziraat Bankası’nda yaklaşık yüzde 27-28 faiz oranıyla kredi kullanıyor. Bir çiftçi bir milyon liraya kredi kullanırsa bir yıl sonra bir milyon 280 bin lira o bankaya faiz vermesi lazım. Çiftçinin bu faiz altında dayanacak gücü var mı? Hükümet bu şekilde devam ederse ömür boyu dışa bağımlı olacağız. Pamuk, mısır ve buğdayı ithal edecek. Çünkü kendi yerli ve milli çiftçisinin üretim yapamayacak” dedi.
“ÇİFTÇİ BORÇ BATAĞINDA”
Tarım Orkam Sen Genel Mali Sekreteri Nasır Demirkıran da TÜİK’in açıkladığı girdi maliyetlerine tepki gösterdi. Demirkıran, “TÜİK yıllardır bütün verileri iktidarın politikalarına uyumlu bir şekilde açıklama pratiği içerisine girmiştir. Gerçek oranlar bunların çok üstündedir. Ülkedeki genel ekonomik kriz hali ve iktidarın neoliberalizm politikaları sebebi ile bugün pahalı gıda ürünleri ve borç batağında çiftçi durumu ortaya çıkmıştır. Tarımsal üretim aşamasında uygulanan yöntem, araçların dışa bağımlılık temelin de olması sebebi ile giderlerin çoğu döviz üzerinden yapıldığı için ve buna paralel olarak ülkedeki enflasyon ve ekonomik kriz nedeniyle girdi fiyatları üreticinin gelirinden kat ve kat fazladır” dedi.
“TÜRKİYE, GIDA ENFLASYONUNDA AVRUPA BİRİNCİSİ”
Türkiye'nin gıda enflasyonunda Avrupa'da birinci olduğunu vurgulayan Demirkıran, şunları ifade etti: "Türkiye Avrupa’da gıda enflasyonunda birinci, dünyada ise dördüncü sırada yer almaktadır. Tarımsal boyutu ile bulunduğu durum budur. Ülkedeki gelir dağılımı ve kamu özel sektör emekçilerinin aldığı ücretler açlık ve yoksulluk sınırının altında. Bu ücretler ve tarımdaki yanlış politikalar sebebi ile insanlar artık ekmek alırken bile bir hesap yapma ihtiyacı duyuyor. Kırmızı etin tadını unutmuş durumda ve dünyanın en pahalı çiğ sütünü tüketiyor. Vatandaş, pazarda en pahalı fiyata sebze-meyve alıyor şuanda. Tüketici açısından durum böyleyken, üretici açısından da çok karanlık bir tablo önümüzde duruyor."
TARIM ÜRETİCİSİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Üreticinin önündeki engellere de değinen Demirkıran, "Döviz bazlı gübre, ilaç, makine ekipman girdileri ile beraber dışarıdan ithal edilen buğday arpa ve diğer kuru gıdalar üreticinin iç piyasada kazanmasının önündeki en büyük engeldir. Tarımsal üretimin en önemli gider kalemi ise her gün fiyat artışı gösteren mazot kalemidir. Bugün mazota zam gelmezse bile üretici 2025 sezonunda130-140 milyar TL mazota ödeme yapacak, buna karşın iktidarın 2025 yılı tarımsal destek bütçesi sadece 135 milyar TL'dir. Yani mazot artmazsa bile çiftçiye ödenecek olan destek sadece mazot fiyatını karşılıyor. İktidarın bütün tarım politikası böyle büyük çelişkiler ile dolu" diye konuştu.
“HAYVANSAL ÜRETİM ÇIKMAZDA”
Hayvansal üretimde de aynı durumun söz konusu olduğuna dikkat çeken Demirkıran, "Hayvansal üretimde de aynı şekilde yem gideri ve fiyatları baskılama iddiası ile dışarıdan hayvan ithalatı ile bu alanda da ciddi bir çıkmaza girmiş durumda. Bütün bunlarla birlikte süreci değerlendirdiğimizde çözüm olacak yöntem çiftçiye verilecek destekleri artırmak, amortisman makine desteği sunmak, döviz tabanlı girdileri düzenlemek ve en önemlisi ithalat politikalarından vazgeçmek, yerli üretime de güçlü bir destek sunmak olacaktır. Sonuç itibari ile söylediğim gibi Türkiye tarımının öncesini de biliyoruz. Her şey yerli üretim iken, artık çoğu alanda dışa bağımlı duruma gelmiş bulunuyoruz. Merkezden alınan kararlar ile tarımsal STK üreticilerden ve yerel dinamiklerden bağımsız politikalar giderek daha çıkmaz bir yola götürmektedir. Bunlara uygulanırsa eğer Türkiye tarımı eski günlerine geri dönebilir" diye konuştu.