ÖZEL HABER - Güneş OCAĞA

Türkiye'deki yüksek enflasyon ve hızla artan yaşam maliyetleri, alım gücünü önemli ölçüde düşürürken, marketlerde de dikkat çeken bir gelişme yaşanıyor. Sebze ve meyve fiyatlarının yükselmesiyle birlikte, birçok market son kullanım tarihi yaklaşan ve çürümeye yüz tutmuş ürünleri, taze ürünlerden daha düşük fiyatlarla satışa sunuyor. 

Güneydoğu Ekspres'e konuşan Derin Yoksulluk Ağı Araştırma ve Savunu Koordinatörü Önder Uçar, gıdaya erişim mücadelesi bireyler üzerinde ciddi psikolojik baskılar yarattığını belirtirken, Diyetisyen Muhammed Nurullah Şahin ise, bozuk gıdaların karaciğer hasarı ve zehirlenmeye yol açtığını söyledi. 

Diyarbakır’da ‘Bozuk Gıda’da Artı2

“ÇOCUKLAR ÜZERİNDE YIKICI SONUÇLARA YOL AÇIYOR”

Temel gıdalara erişimin zorlaştığını ve bu durumun özellikle yaşlı ile çocuklar üzerinde yıkıcı sonuçlara yol açtığını vurgulayan Uçar, "Temel gıdalara erişimin zorlaşması, toplumun her kesimini etkiliyor, ancak özellikle çocuklar ve yaşlılar için çok daha yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Çocukların sağlıklı gelişimi ve yaşlıların bağışıklık sistemlerini güçlü tutabilmesi için dengeli ve yeterli beslenme kritik önemde. Ancak gıda enflasyonu nedeniyle insanlar daha düşük kaliteli, besin değeri yetersiz hatta bozulmaya yakın ürünleri tercih etmek zorunda kalıyor. Bu da çocuklarda fiziksel ve zihinsel gelişim sorunlarına, yaşlılarda ise sağlık problemlerinin artmasına yol açıyor" dedi.

Diyarbakır’da ‘Bozuk Gıda’da Artı3

“YAŞLILARDA CİDDİ MORAL ÇÖKÜNTÜSÜ YARATIYOR”

Gıdaya erişim mücadelesi bireyler üzerinde de ciddi psikolojik baskılar yaratığına işaret eden Uçar, "Sürekli olarak temel ihtiyaçlarını karşılayamama endişesi yaşayan insanlar stres, kaygı ve umutsuzluk hissine kapılıyor. Çocuklar için bu durum daha hassas çünkü sosyal eşitsizlikleri yetişkinler gibi rasyonel bir çerçevede değerlendiremiyorlar. Ya içe kapanıyorlar ya da zorbalığa maruz kalıyorlar. Yaşlılar açısından ise hayatlarının son döneminde bile bu tür temel sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalmak ciddi bir moral çöküntüsü yaratıyor" diye konuştu. 

Diyarbakır’da ‘Bozuk Gıda’da Artı5

“YOKSULLUK İÇİNDE YAŞAYAN AİLELERİN ÇARESİZLİĞİ”

"Yoksulluk içinde yaşayan aileler, çeşitli yollarla geçimlerini sağlamaya çalışıyor" diyen Uçar, şunları "Ek işler yapmak, borçlanmak, sosyal yardım mekanizmalarına başvurmak ya da temel ihtiyaçlarından kısmak en yaygın yöntemler arasında. Son yıllarda hanelerin barınma maliyetlerini azaltmak için aynı çatı altında birleştiğini gözlemliyoruz. Ancak bu da yeni gerilimlere ve sosyal sıkıntılara yol açıyor. Beslenme konusunda da ciddi tavizler veriliyor. İnsanlar öğün atlamaya, daha ucuz ancak besin değeri düşük gıdalar tüketmeye yöneliyor. Özellikle ebeveynler, çocuklarının nispeten daha iyi beslenebilmesi için kendilerinden fedakârlık ediyor; örneğin protein içeren besinleri ya da içme suyunu öncelikle çocuklarına ayırıyorlar" diye kaydetti. 

Diyarbakır’da ‘Bozuk Gıda’da Artı4

YEREL YÖNETİMLERİN ÖNEMİ

Yerel yönetimlerin önemine de vurgu yapan Uçar, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yerel yönetimlerin merkezi hükümete kıyasla kaynakları sınırlı olsa da, vatandaşların sağlıklı ve uygun fiyatlı gıdaya erişimini kolaylaştırmak adına çeşitli girişimlerde bulunan belediyeler mevcut. Son dönemde gündeme gelen kent lokantaları, aşevleri, belli noktalarda ücretsiz çorba dağıtımı gibi projeler önemli adımlar. Ancak bu tür doğrudan müdahalelerin yanı sıra, yerel yönetimlerin sivil toplum kuruluşları ve üreticilerle işbirliği yaparak daha sürdürülebilir çözümler üretmesi de kritik. Örneğin, tüketiciler ile üreticileri aracısız bir şekilde buluşturan kooperatiflerin desteklenmesi, fiyatların düşürülmesine katkı sağlayabilir. Ayrıca, gıda israfını önlemek ve ihtiyaç sahiplerine daha sağlıklı gıda sunmak adına etkili bir şekilde yönetilen gıda bankaları da önemli bir alternatif olabilir."

“GIDA ADALETSİZLİĞİ DAHA DA BELİRGİNLEŞECEK”

Gelir adaletsizliğinin önümüzdeki dönemde daha da belirginleşeceğine dikkat çeken Uçar, "Son on yılda giderek derinleşen gelir adaletsizliği, önümüzdeki dönemde daha da belirginleşecek. 2025 yılı için yapılan öngörüler, özellikle maaşlı çalışan kesim için yaşam koşullarının daha da ağırlaşacağını gösteriyor. Eğer gıda fiyatlarına dair somut ve etkili adımlar atılmazsa, yalnızca temel ihtiyaçlara erişimde değil, sağlık sorunlarının artmasında, eğitimde fırsat eşitsizliğinin büyümesinde ve işgücü kalitesinin düşmesinde de ciddi sonuçlar göreceğiz. Bu tür yapısal eşitsizlikler, sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasi boyutlarıyla da toplumda büyük yankılar uyandıracaktır. İnsanların temel haklarına erişimde yaşadığı bu tür zorluklar, bireysel hayattan kitlesel hareketlere kadar farklı düzeylerde dışavurumlara neden olabilir" şeklinde konuştu. 

Diyarbakır’da ‘Bozuk Gıda’da Artı6

ÇÜRÜMEYE YÜZ TUTMUŞ GIDALARIN VERDİĞİ ÜÇ ZARAR

Diyetisyen Muhammed Nurullah Şahin ise, çürümüş veya bozulmaya yüz tutmuş gıda tüketiminin insan sağlığı için çok ciddi tehlikeler barındırdığını belirtti. Şahin, çürümeye yüz tutmuş sebze ve meyvelerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini şu üç ana başlıkta ifade etti:

"1- gıda zehirlenmesi-mikrobiyal bulaşma

Özellikle salmonella, E. coli, listeria gibi zararlı bakteriler üreyebilir ve bunlar bulantı, kusma, ishal ateş gibi durumlarda gıda zehirlenmelerine yol açabilir.
Bozuk sebze ve meyvelerde aspergillus ve penicillium gibi küf türleri bulunabilir ve bunlar zararlı bileşenler üretebilir.

2- Mikotoksinler

Bozulmuş ve özellikle de küflenmiş sebzelerle mikotoksinler dediğimiz toksik (zehirli maddeler) oluşabilir. Bu maddeler karaciğer hasarına ve bağışıklığın düşmesine sebebiyet verebilir ve bu çok ciddi bir sorundur.

3- Sindirim sorunları 

En hafif gibi gözüken ama bu bile ciddi sorunlara sebebiyet veren bir durum. İshal, gaz, mide bulantısı gibi şişkinlik sıkıntıları yaşanabilir."

Muhabir: Güneş OCAĞA