ÖZEL HABER - Güneş OCAĞA
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremlerde Diyarbakır'daki binlerce bina hasar görürken, yıkım çalışmaları halen devam ediyor. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Başkanı Mahsum Çiya Korkmaz, gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e açıklamalarda bulunarak, kentteki durumu aktardı. Korkmaz, Diyarbakır'da toplamda 3 bin 335 binanın hasar aldığını, bunlardan bin 875'inin ağır hasarlı olduğunu, bin 460'ının ise orta hasarlı olduğunu söyledi. Yıkım çalışmalarının hızla sürdüğünü belirten Korkmaz, 2 bin 600 binanın yıkımının tamamlandığını, 730 binanın ise yıkım işlemlerinin devam ettiğini kaydetti.
DİYARBAKIR'DA 3 BİN 335 BİNA HASAR GÖRDÜ
6 Şubat'ta meydana gelen depremlerden bir ay sonra hasar tespit çalışmalarının yapıldığını hatırlatan Korkmaz, "Kent genelinde hasar tespit çalışmaları çok detaylı yapılmadı. İlk tespit çalışmalarında 6 binin üzerinde binanın hasarlı olduğu kayda geçirildi. Fakat vatandaşların yaptığı itirazlar sonrası ekipler tekrar sahaya indi ve ikinci kez hasar tespit çalışmaları gerçekleştirdi. İkinci saha taramasında, Kayapınar İlçesi'nde ağır hasarlı bina sayısı 250, orta hasarlı bina sayısı 180, Bağlar İlçesi'nde ağır hasarlı bina sayısı 660, orta hasarlı bina sayısı 650, Sur İlçesi'nde ağır hasarlı bina sayısı 635, orta hasarlı bina sayısı 220, Yenişehir İlçesi'nde ağır hasarlı bina sayısı 330, orta hasarlı bina sayısı 310 olarak netleştirildi. Kentte toplam hasar alan 3 bin 335 binadan 2 bin 600'ü yıkılırken, 730 binanın yıkım işlemleri ise sürüyor" dedi.
Korkmaz, konuşmasının devamında, "Daha önce devletin çıkardığı bir yasa vardı. Bu yasaya göre, bir yıl içerisinde güçlendirilmeyen orta hasarlı binalar ağır hasarlıya dönüşecek. Dolayısıyla güçlendirilmeyen orta hasarlılar da ağır hasarlıya dönüştü" dedi.
“YIKIMLAR, YIKIM YÖNETMENLİĞİNE GÖRE GERÇEKLEŞMEDİ”
Yıkım işlemlerinin bina yıkım yönetmenliğine göre yapılmadığına dikkat çeken Korkmaz, şunları ifade etti:
"Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın nasıl ki bina yapım yönetmenliği var, bina yıkım yönetmenliği de var. Bina yıkım yönetmenliğinde bir binanın nasıl yıkılacağına dair maddeler hazırlanmış. Örneğin, bir bina yıkılırken kesintisiz sulama yapılmalı. Fakat biz Diyarbakır'da yapılan bina yıkımlarında sulamanın çok az yapıldığını ördük. Hatta bununla ilgili elimizde fotoğraflar vardı ve biz bu fotoğraflarla geçen yıl Temmuz ayında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduk, şuan savcılığın vereceği sonucu bekliyoruz. Binaların yıkımının, bina yönetmenliğine göre yapılmadığını söyledik. Eğer kesintisiz sulama yapmazsanız, sokak bir bütünen toz bulutu içerisinde kalır. Ve o toz bulutu bizim asbest dediğimiz kimyasal madde barındırıyor. Bu madde kanserojen bir maddedir. Dolayısıyla vatandaşların sağlığı büyük tehlike altında. İkinci yıkım maddesi ise, bir bina yıkılırken en son kattan yıkım başlayarak, kat kat aşağıya doğru gerçekleştirilmesidir. Kat kat yıkımın sebebi binanın düzgün bir şekilde yıkılması, çevredeki diğer binalarda hasarın oluşmaması ve yine vatandaşların canına herhangi bir zararın gelmemesidir. Ama kentte yapılan yıkımlarda, zemin katın kolonu yıkılarak bina çökertiliyor. Bu çok yanlış bir yıkım tekniğidir. Biran önce bu yıkım çalışmalarının içinden çıkmak için binayı kökünden söktürüyorlar. Ki bu yıkım tekniğinden dolayı kentte başka binaların da hasar gördüğünü biliyoruz. Bazı binalar çökertilirken diğer binaların üzerine yıkıldı."
“BİNALAR DAHA UZUN SOLUKLU BİR SÜREÇTE YIKILMALIYDI”
Binaların daha uzun soluklu bir zaman diliminde yıkılmasının gerçekleştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Korkmaz, "Binaların yıkımı sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmedi. Çevre Şehircilik, yıkımı valiliğe verdi, valilik de mahalle mahalle yıkım için ihaleye çıktı. İhale sonrası yıkımlar başladı. Ama yıkım ihalesi ilk çıktığında birtakım itirazlar oldu. Ve ihale iptal edildi, ardından tekrar yapıldı. Bizim yıkım tekniği anlayışımıza göre daha uzun soluklu bir yıkım gerçekleştirilmeliydi. Binayı son katından başlayarak kat kat aşağıya doğru inerek yıkımı yapılmalı. Onlar bu tekniği kullanmadılar. Bir an önce yıkım işinin içinden çıkma çabasına girip sağlıklı bir yıkım gerçekleştirmediler" diye konuştu.
VATANDAŞLAR, MAĞDUR OLDU
Yıkım süreçlerinde vatandaşların mağduriyetlerine de değinen Korkmaz, "Vatandaşlar da mağdur oldu. Halen bile bizim orta hasarlı diye tabir ettiğimiz ağır hasarlıya dönüşen binalarda insanlar yaşıyor. Çünkü onlar barınacak bir yer bulamadılar. Vatandaşların en büyük mağduriyeti de bu oldu. Diyarbakır'da 600 aile için konteyner kent yapıldı. Ama kentte on binlerce aile evsiz kaldı. Şuan TOKİ'den ev almak isteyen vatandaşlara hak sahipliğinizi ispatlayın diyorlar. Ama 1980-1990'larda köylerinden göç etmek zorunda kalan vatandaşlar Bağlar ilçesine yerleşti. Ve hiçbirinin tapusu yok, çünkü tapuda burası bağ olarak geçiyor. Böyle olunca birçok kişi hak sahipliğinden faydalanamıyor. Deprem sonrası her bir aileye 3 bin 500 TL kira yardımında bulunuldu. O dönem 10 metrekarelik yeri bile bu parayla tutamazdınız. Evet büyük bir deprem meydana geldi, yönetim hazırlıksız yakalandı. Fakat mağduriyetlerin giderilmesi için de çok şey yapılmadı. Diyarbakır'da Kent Dayanışma Platformu bütün STK'lar üzerinden muazzam bir örgütlülük sağladı ve insanların ihtiyaçlarını karşıladı, fakat devlet yapması gerektiğini yapmadı" diye konuştu.