ÖZEL HABER - İbrahim İnanç YILDIZ
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), Diyarbakır’da 80 civarındaki sivil toplum örgütüyle ortak bir çalışma yaparak, kent sorunlarını masaya yatırdı ve çözüm bulmaya çalıştı. Bu sorunlardan birisinin son zamanlarda kişi başına düşen yeşil alan metrekaresinin 10’dan 4’e düşmesi olarak ifade edildi.
“HEVSEL, TALAYTEPE, MASTFIROŞ TEPESİ’NİN VASFI DEĞİŞTİRİLDİ”
Kayyım yönetiminden dolayı yeşil alanlara ilişkin koruma kararlarının kaldırılması ve başka amaçla kullanıma açılmasının kentin alanlarının büyük ölçüde azalmasına neden olduğu ifade edilen çalışmada, yaşanan sorun şu şekilde anlatıldı:
“Önceki dönemlerde kişi başına 10 metrekare yeşil alan/ortak kamusal alan kriteri getirilmiş, kişi başına 11, 12 metrekare yeşil alana ulaşılarak belirlenen hedefin ötesine geçilmesine rağmen özellikle yeşil alan olarak planlara işlenen Hevsel, Talaytepe, Mastfıroş Tepe’nin vasıflarının değiştirilerek yapılanmaya açılmasıyla 10 metrekarelik öncelikten uzaklaşılarak, kişi başına düşen yeşil alanın 4 metrekarenin altına gerilemesi, 300 hektarlık Talaytepe’nin tamamen TOKİ’ye devredilerek yeşil alan kapsamından çıkarılarak satılması, yapı alanına dönüştürülmesi, 350 hektarlık Mastfıroş Tepe için de bu tarz girişimlerin olması kentin bu konudaki temel sorunlarını oluşturuyor. Bunun haricinde merkezi düzeydeki tasarruflarla yeşil alan statüsünde olan yerlerin cami alanına dönüştürülmesi TÜGVA; TÜRGEV gibi kuruluşlara tahsis edilmesi ve yeşil alanların/parkların bireysel düzeydeki girişimlerle işgal edilmesi söz konusu.”
“KENTİN YEŞİL ALAN STRATEJİLERİ BÜTÜNLEŞİK YAPIYA UYGUN GELİŞTİRİLMELİDİR”
Yeşil alan sorununa dair çözümün anlatıldığı çalışmada, Diyarbakır ve Dicle Vadisi’nin bütünleşik olarak kentin ekosistemini oluşturduğu belirtilerek, “Dicle Vadisi ve Hevsel Bahçeleri Dünya Miras Alanı içerisinde kaldığından alanın bütünlüklü olarak değerlendirilmesi bu kapsamda ‘Alan Yönetim Planı’ yeniden yapılarak stratejik koruma önlemlerinin ve kriterlerinin alınması, Kentin tüm yeşil alan stratejilerinin de bu bütünleşik yapıya uygun olarak geliştirilmesi, doğal ekosisteme uygun mimari ve peyzajın bütünlüğü dikkate alınmalıdır. Bunun için özellikle yeşil alanların vasfının değiştirilerek dönüştürülmesi için merkezi düzeyde alınan kararlar veya imar planlarında yapılan noktasal düzenlemelere son verilmesi gerekmektedir” denildi.
“KENT ESTETİĞİ POPÜLER BİR KAVRAMDAN ZİYADE UYGULAMANIN MERKEZİNİ OLUŞTURMALIDIR”
‘Kent estetiği’ popüler bir kavramdan ziyade uygulamanın merkezini oluşturması gerektiği dile getirilen çalışmada, “Peyzaj, sadece ağaçlandırma bağlamında düşünülmemeli, bu konuya çok yönlü ve sistematik yaklaşılmalı. Orta refüje çam, çınar vs. dikildiğinde bunun yol açacağı su sarfiyatının yaratacağı sorunlar konusunda belediye ve ilgili meslek kuruluşları ortak çalışmalar yürütmeliler. Bu çalışmalar kapsamında gürültü, hava kirliliği, ses kirliliğine, karbondioksit emilimi gibi teknik detayları da kapsamalı” denildi.
“PEYZAJ RASTLANTISAL BİR FAALİYET OLMAKTAN ÇIKARTILMALIDIR”
Belediyenin sadece kayyım döneminde değil, önceki dönemde de peyzaj mimarisi konusunda istihdama gitmediği ifade edilen çalışmada, “Bu eksiklik giderilerek peyzaj rastlantısal bir faaliyet olmaktan çıkartılmalı. Hali hazırda çok büyük projeler dışında peyzaj projesinin gerekli olmadığı bir uygulama mevcut. Ölçeğine bakmadan, özellikle yeni yerleşim alanlarının oluşturulması süreçlerinde peyzaj projesi zorunlu hale getirilmeli, lokal çözümler yerine, bütünlüklü çözümler tercih edilmeli” denildi.
“YARGI YOLUNA GİDİLMESİ ÇÖZÜME KATKI SAĞLAYACAKTIR”
Bunların yanı sıra mevcut değişikliklere karşı yargı yoluna gidilmesinin de çözüme katkı sağlayacağının düşünüldüğü belirtilen çalışmada, “Bu konuda özellikle Diyarbakır Şehir Plancıları Odasının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açtığı 2 davayı kazanması ve yürütmenin durdurulması önemli örnek. Bu konudaki girişimlerin desteklenmesi ve sahiplenilmesi yeşil alanların korunmasına katkı sağlayacaktır” denildi.