Ahmet Sümbül
DİYARBAKIR - 1927 yılında özel yetki ile görevlendirilen ve başta Diyarbakır olmak üzere bölge illerinde Kürt menşei üzerine araştırma yapan Hasan Reşit, Diyarbakır, Bingöl, Palo, Genç, Kulp, Lice, Karacadağ bölgelerindeki izlenimlerini raporlar halinde dönemin CHP hükümetine sunar.
Hasan Reşit, raporunun üçüncü bölümünde özellikle Kürt ve Zazaların kökeni konusunda durur. Zazaları ve Kürtleri İranileşmiş Türkler olarak kendince tespit eder.
Hazırladığı raporda zaman zaman Kürt ve Zazalar hakkında kişisel görüşlerini dile getiren Hasan Reşit, bölgede özellikle Türk köylerinin kurulmasını ve propaganda yapılmasını tavsiye ederek hazırladığı raporda şunlara değinir:
'Lisanları kaba ve işlenmemiş dağ lisanıdır'
Diyarbekirmintakası, Kulp ve Lice de Zazalığa dayanır. Bu Zazalar Palo ve Darahinidekilerin aynı ve Dersimdekilerin tamamıyla zıddıdır, lisanları kaba ve işlenmemiş dağ lisanıdır. Biz bu lisana veya lehçeye Zazaca diyoruz. Eski Tacik dili ile çok yakın ve sıkı bir karabeti olsa gerektir; zaten bendenizce Şafii ve Alevi bütün Zazalar İranileşmiş Türklerdir. Dersimlilerle alakadar kadim bir ilamda zaten onlardan Tacikler diye bahsedildiğini işitmiştim. Harzemiler ve Tacikler Moğolların Müslümanlığından sonra Şiilikleri ve Kızılbaşlıkları yüzünden daima ve tecavüz görürdü. Bu husus başka raporlarımda kısman izah edilmişti.
Hasan Reşit'in Zazalar hakkında görüşü!
Zazalar da Kürttürler; bizim Kürt bildiklerimizin ismine gelince, onlar Kırmançdır. Merhum Ziya Gök alp, Zazalara (Kirt) denildiğini söyler. Kürt kelimesinin orjini hakkında oldukça malumat topladım, onları da ileride tafsil edeceğim.
Diyarbekir Zazaları yazı Piçar ve Lice dağlarinda geçirir, kışın Diyarbekire dolarlar, bu iniş çıkış tabii fakirlere münhasırdır. Diyarbekirde kışı geçiren Zazalar yoksul kimselerdir. Erkek, kadın yalnız bünye kuvveti ve yalancılıkta zengindir, çok sefil hizmetlere koşulurlar: Bir külhanın bütün gübresini dama çıkarıp seren, bir merkep yükü beş saat sırtında gezdiren Zaza emeği mukabilinde yalnız on beş kuruş alır ve zavallının bu vaziyetini idrak eden şehirliden ancak şu sözleri duyarsınız: “Zazalar olmasaydı merkeplerin hali nice olurdu”
'Tekke ve Şeyhe taparlar'
Zazalar her sözde yemin, her işte hileyle marufturlar: eğer aldığınız odunu tartarken Zazanın ayağına dikkat etmezseniz kantar behemahal bir misli fazla tartar ve bu sahtekarlığı yapan Zazayı cürmü meşhut (suçüstü) halinde yakalarsanız kızaracağını zannetmeyiniz, o dakika anda yalnız bir vardır; o da şudur: “niçin yakalanarak kârdan kaybettim.” Fakat cahil Zaza bir defa tutundumu ince işler ve zekaya bağlı sanatlar da başarır ve onları Kırmançtan çok şeyi yapar. Binaenaleyh Diyarbekirlinin “Allah kökünü kaza” dediği Zaza her halde o kadar kötü bir adam olmamalıdır. Onların kötülüğü hala çok cahil ve hala Tekke ve Şeyhe tapar olmalarıdır.
'Zaza hünerlidir, lisan ve edebiyatı yoktur'
Ziya Gök Alp merhumun anlattığına göre Zaza zeki ve hünerlidir, yalnız lisan ve edebiyatı yoktur; (Kırmanç) ise o evsaftan mahrum fakat işlek ve işe yarar bir lisana maliktir. Bunu ben de tetkik ve tahkik ettim.
Mesela; Bingöl Mitolojisini bana Zazaların Karmanç dili ile anlattılar. Diyarbekirin cenup ve cenubü garbisinde Dimililer ve Kikiler vardır, Dimililerin bir zaman Zazaca konuştuğu ve mürurü zamanla Kırmançlaştıkları söylenir ve bu sözü güçlendiren deliller de eksik değildir.
Karacadağ raporu
Kikiler Derik'e kadar olan sahada yaşarlar, Osmaniyeye doğru uzanan Kırmançlık hakkında Karacadağ raporumda malumat vermiştim. Karacadağ eteklerinde 200 haneli yarı yerli, yarı göçebe Mendan, 300 haneli Dodikan ve 200 haneli Şeyhan aşiretleri vardır; bunlarda hala aşiret ananesi hakimdir. Mahalliler ve İzoliler hakkında Karacadağ raporumda malumat vardır.
'Bu mıntıkanın bütün insanları Kırmanç dilidirler'
Diyarbekir Burçlarından her hangi birini merkez ittihaz ederek dört çevremizi bu gün için tetkik edersek elde edeceğimiz netice şudur:
Hakkari den Urfaya, Nusaybin’den Mutkiye kadar uzanıp giden bir Kırmanç dünyası, bu alemin içinde en az olan varlık Türk varlığıdır. Ondan sonra Hıristiyan ve Müslüman Araplar gelir. Her ikisinin birden mevcudu Kırmançlığın yedide biri bile olmaz. Türkçe ve Arapça konuşanlardan başka hangi cins medeniyetten olursa olursun bu mıntıkanın bütün insanları Kırmanç dilidirler.
Kürt derbederdir
Kürt derbederdir. Emsalsiz sabrütehammülüne rağmen yurdunu bırakarak kendisine yeni bir bey yeni bir sahip aramaya gidenler kafileler teşkil eder. Bey “seni istemiyorum çekil git” dediği zaman Kürtün teessürüne payan olmaz, fakat bu tessür yurdundan çocukların büyüdüğü topraklardan senelerce alnının terini saçtığı tarladan uzaklaştığı için değildir, olsa olsa yeni bir yata girene kadar geçireceği buhranlı zamanları düşünmesindendir.
'Para ve intikamın davetine karşı zaafı fazladır'
Kürt uysaldır: Kovulmadığı yerden hiçbir rahatsızlık, fakır onu uzaklaştıramaz. Uzun müddet zararsız ve sadık kalan bir Kürdün doğru olduğuna inanmalıdır; bilhassa para ve intikamın davetine karşı zaafı fazladır. Muhit müsaade ve fırsat tebessüm ederse ahlaki itiyatların hiç biri harekete gelmesini menedemez.
Bir vakitler zümre menfaati namına feragat gösteren Kir ve Kirtlerin bu günkü seciyesini yapan gine tarihtir. Bir beyler beyinin zabıta kuvvetini teşkil edan Kapıkulu bir zaman nasıl duygusuz haydut çetesine dönüştüyse, egendi ve civanmert leventler nasıl hayta ve kabadayı kesildise, dindar ve fedai Yeniçeri ne kadar fasik ve kalp oldiyse Kirt de öylece Kürt oldu çıktı.
Kürtler ve Acemler
Müslümanlık Arap harsını Türk alemine hakim kılınca her müessesenin, her teşekkülün alnına Arapça damga basıldı. Bu suretle Kirtler de Ekrat oldular. İbniliberi (Muhtasarüddüvdüvel) indi bir defa bile Kürt ismini kullanmamıştır, onlardan bahsederken daima Ekrat kelimesini kullanır. İbniliberi kitabını yazarken bütün İran, Mezopotamya ve yüce Asyada başlıca iki içtimai varlık mevcuttu: İranlılar, İranileşmiş Türkler. İranlılaşmış Türk Acemlere galip fakat Acemiliğe mağluptu. Çoklukları Şii idi; Harzemliler, Tacikler adlanıyorlardı. Hangi devirde yerleşmiş ve gelmiş olursa olsun Kirtlerin umumu Acemleşmişlerdi.
Helagu kumandasında mongollar İrana girdikleri zaman bu günkü yurdumuzun mühim bir kısmında hal bu merkezde bulunuyordu. Dağ başından ovaya inen çapulcuların hemen hepsi Farisi kırması bir dil ile konuşuyor ve dağlılar umumiyetle Kirt ismini alıyorlardı.
'Diyar artık Türk dilli değil'
Bütün bunlar hakikat ve tarihtir. Çok acı olmakla beraber yine hakikat olan bir şey varsa o da Diyarın artık Türk dilli olmadığıdır. Kürtlerin dil, türe ve yaşayış itibarile birkaç taksimini yaparak evvelki raporlarımızla arz etmiştim. Burada da daha umumi ve Kürtçülerce Kürt itibar edilenlerin umumu hakkında bir taksim daha yapayım:
Lolo, Kaka, Zaza...
Lololar- Malatya, Urfa, Gaziantep, kısmen Mardin ve Halep Kırmançlarının umumi ismidir. Ne lisanları ne adetleri makbuldür, insanlarında kahramanlık kütlelerinde ateşli bir varlık yok sayılır. Bunun içindir ki ayrılma taraftarlarının gözü hep Diyarbekir üstünden Şarka ve Şimale bakar. Bu Lololarfilkakika son zamanlarda Tatlaşan Türklerdendir. (Nasıl Kürtleştiklerini birinci Raporda arzetmiştim).
'Kürt yalnız düşmanlık için yaşar'
Zazaların kesafeti arasında hissedilir derecede ayrılık ve düşmanlık esasları vardır. Esasen Kürt yalnız düşmanlık için yaşar, bunları çok uzak zamanlarda da birleştirmemek için iki şeyin luzumunakaniim: Propaganda, Türk köyleri...
Propagandanın övmek ve öğünmekten başka bir şey olduğu malumdur, tersi dönmüş, başka bir varlığa inanmış fertler ve cemaatlere kendimizi ne kadar översek onların nefislerine olan muhabbet ve itimatlarını arttırmış oluruz. Onun içindir ki propagandanın ağzı daima aleyhte söyler, o asla merhametli affedici değildir. Kusurların en hurdesini, adet ve hareketlerin en iğrencini bularak izah eder. Biri kazanmak için beşi cürütmekten çekinmez.
'Propagandayı hiçbir zaman anlamadık'
Dünyanın en iyi insanları olan biz Türkler propagandayı hiçbir zaman anlamadık. Asırlarca beraber yaşadığımız Arapların aleyhimizdeki sinsi ve hain propagandaları o müddet zarfında keşfedebilseydi belki şamın Reva boğazında binlerce Türk boğazlanmayacaktı. Padişahın doğduğu veya tahta çıktığı günde bile Şamlılar Türk aleyhtarlığını alenen, hatta hükümet konağının önünde devletli Vali paşanın kulağının dibinde yaptıkları halde kimse farkına varmazdı.
Kürde gelince: o Rumi dediği Türkü, doğru söylemek lazım gelirse hiç de sevmiyor. Şu halde bize düşen vazife zannederim ki propagandaya karşı durmakla beraber, hiç tereddüt etmeden propaganda hücumu yapmaktır.
(Sürecek)