ÖZEL HABER - Güneş OCAĞA
Son yıllarda gündemde olan dikkat eksikliğine dair Gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e konuşan Psikolojik Danışman Salih Demir, önemli bilgiler paylaştı. Demir, "İlk olarak DEHB’i tanıtarak başlamak istiyorum. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olarak bilinen bu durum, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu sonucunda ortaya çıkan nörogelişimsel bozukluktur" dedi.
DİKKAT EKSİKLİKLERİNİN BELİRTİLERİ
Demir, dikkat eksikliğinin belirtilerini ise şöyle paylaştı:
"DEHB’nin belirtileri, üç ana başlık altında toplanır: dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik. Dikkat eksikliği belirtileri, kişinin bir göreve odaklanmakta zorlanması, dikkatinin çabuk dağılması, uzun süre dikkat gerektiren işler de zorlanması, detayları gözden kaçırması, işleri organize edememesi ve sık sık unutkanlık yaşamasıyla kendini gösterir. Hiperaktivite, kişinin sürekli hareket halinde olma ihtiyacı hissetmesi, yerinde duramaması, ve sessizce oturmakta zorlanmasıyla tanımlanır. Dürtüsellik ise, kişinin düşünmeden hareket etmesi, sırasını beklemekte zorlanması, başkalarının sözünü kesmesi ya da tehlikeli davranışlarda bulunması gibi ani tepkilerle ortaya çıkar."
Genetik faktörlerin, DEHB’nin gelişiminde büyük bir rol oynadığına dikkat çeken Demir, "Örneğin, eğer bir çocuğun ebeveynlerinden birinde DEHB varsa, bu çocuğun da DEHB geliştirme riski önemli ölçüde artar. Bununla birlikte, genetik yatkınlık tek başına bu bozukluğun ortaya çıkmasına neden olmaz.
Çevresel faktörler de oldukça etkilidir. Hamilelik sırasında annenin yaşadığı stres, sigara veya alkol kullanımı gibi durumlar, bebeğin beyin gelişimini etkileyerek DEHB riskini artırabilir. Aynı şekilde, erken doğum veya doğum sırasında oksijen yetersizliği gibi komplikasyonlar da bu bozukluğun gelişiminde etkili olabilir.
Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimler DEHB’i ortaya çıkarmasa da DEHB belirtilerini tetikleyebilir. Örneğin, evde sürekli bir kaos ortamı varsa, çocukta DEHB belirtileri daha şiddetli hale gelebilir. Buna ek olarak, çok fazla ekran süresi, düzensiz uyku alışkanlıkları ve beslenme sorunları gibi modern yaşamın getirileri de bu durumu kötüleştirebilir. Yani, DEHB’nin gelişiminde genetik faktörler kadar, çevresel etmenler de kritik bir rol oynar" diye belirtti.
GÜNLÜK YAŞAMI NASIL ETKİLİYOR?
Demir, günlük yaşama olan etkilerini de şöyle sıraladı:
"DEHB’nin günlük yaşam üzerindeki etkileri oldukça yaygındır ve hayatın her alanında kendini gösterebilir. Dikkat eksikliği yaşayan bir birey, özellikle uzun süreli dikkat gerektiren görevlerde zorlanır. Örneğin, bir öğrenci, ders sırasında öğretmenin anlattıklarına odaklanmakta zorlanabilir, bu da ders başarısını olumsuz etkileyebilir. Sadece ders çalışmak değil, ders materyallerini organize etmek ve sınavlara hazırlık süreci de büyük bir mücadele haline gelebilir. Örneğin, bir öğrenci, sürekli olarak kalemlerini, kitaplarını ya da ödevlerini kaybedebilir. Bu durum, hem akademik başarıyı hem de öğrencinin özsaygısını olumsuz etkileyebilir.
Yetişkinlerde ise bu bozukluk, iş hayatında sorunlara yol açabilir. Örneğin, bir çalışan, uzun süreli bir projede gerekli olan detaylara odaklanmakta zorlanabilir ya da toplantı sırasında söylenenleri takip edemeyebilir. Bu da iş yerinde verimliliğin düşmesine, hatta kişinin işini kaybetme riskinin artmasına neden olabilir. Ayrıca, ev yaşamında da organizasyon zorlukları ortaya çıkabilir. Alışveriş listesi yaparken sürekli unutulan şeyler, faturaların zamanında ödenmemesi ya da evin genel düzenini sağlamakta yaşanan zorluklar gibi günlük görevler bile DEHB'li bireyler için büyük bir engel haline gelebilir.
Sosyal ilişkiler de DEHB'den olumsuz etkilenir. Dikkatini toplamakta zorlanan bir birey, arkadaşlarının söylediklerini kaçırabilir, sohbet esnasında konuya odaklanamayabilir ya da sabırsız davranarak karşısındaki kişinin sözünü kesebilir. Bu da zamanla ilişkilerde gerginliklere ve yanlış anlaşılmalara yol açabilir. Örneğin, bir çocuk sürekli olarak arkadaşlarının oyunlarını bölüyorsa, bu durum sosyal izolasyona yol açabilir. Yetişkinler için ise, bu durum romantik ilişkilerde çatışmalara ve iletişim sorunlarına neden olabilir."
EBEVEYNLERİN NE YAPMASI GEREKİYOR?
Demir, ebeveynlerin yapması gereken şeylere de şöyle değindi:
"Ebeveynler, DEHB'li bir çocuğa destek olma sürecinde sabır ve anlayışla yaklaşmalı. İlk olarak, çocuklarının yaşadığı zorlukları anlamaya çalışmaları önemlidir. DEHB'li bir çocuk, çoğu zaman dışarıdan sorumsuz, dikkatsiz ya da umursamaz gibi görünebilir. Ancak bu, çocuğun elinde olan bir durum değildir; beyin yapısı ve nörolojik işleyişi nedeniyle bu zorlukları yaşamaktadır.
Ebeveynlerin yapabileceği en iyi şeylerden biri, pozitif pekiştirme yöntemini kullanmaktır. Örneğin, çocuk ödevini zamanında tamamladığında ya da bir işi başarıyla bitirdiğinde davranışlarını övmek, özgüvenini artırabilir ve onu daha fazla çaba göstermeye teşvik edebilir. Ayrıca günlük rutin oluşturmak da çocuğun hayatını kolaylaştırır. Her gün aynı saatte kalkmak, yemek yemek, ödev yapmak ve uyumak gibi belirli rutinlerin olması, çocuğun dikkatini toplamasına yardımcı olabilir.
Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken bir diğer nokta da, çocuğun sağlıklı alışkanlıklar geliştirmesini sağlamaktır. Örneğin, dengeli beslenme, yeterli uyku ve düzenli fiziksel aktivite, DEHB belirtilerini azaltmada önemli rol oynar. Çocuğun ekran süresini sınırlamak ve onu açık havada oynamaya teşvik etmek de dikkatini toplamaya yardımcı olabilir.
Ayrıca, profesyonel yardım almak da çok önemlidir. DEHB belirtileri gösteren bir çocuk, bir uzmandan destek aldığında çok daha iyi sonuçlar elde edebilir. Ebeveynlerin, bir psikolog ya da psikolojik danışman veya psikiyatristle işbirliği yaparak, çocukları için en uygun tedavi planını oluşturmaları gereklidir. Bu tedavi planı, davranışsal terapilerden ilaç tedavisine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayabilir."
"DEHB'Lİ BİR ÇOCUKLA YAŞAMAK BAZEN ZORLU OLABİLİR"
Demir, son olarak da şunları söyledi:
"Son olarak şunları söyleyebilirim ki, DEHB'li bir çocukla yaşamak bazen zorlu olabilir, ancak doğru stratejilerle ve sevgi dolu bir yaklaşımla, bu çocukların potansiyellerini en iyi şekilde ortaya koymalarına yardımcı olunabilir. Ebeveynlerin rolü burada çok kritik; hem çocuğa rehberlik etmek hem de onun güçlü yönlerini keşfetmesine destek olmak, uzun vadede çocuğun yaşam kalitesini artıracaktır."