Diyarbakırlı Ressam Aziz Başçı’nın aşçılığı da ressamlığı da çocukluğuna dayanıyor. Yeteneği de hayat mücadelesi de çocukluğundan başlıyor. Baba mesleği aşçılığa başladığında bir yandan da yaşadığı hayatın zorluklarını resmediyor. İlk olarak babasının ocak başındaki halini resmediyor. Sonra yaşadığı hayatın onda iz bıraktığı her anı çizgilere döküyor.
Ekonomik krizler 45 yılını verdiği aşçılık hayatını altüst ettiğinde elinde kalan ve onu yaşama bağlayan tek şey resim yapma tutkusuydu. Ve o gün bugündür kah resim yapıyor kah aşçılık yaparak yaşamını idame ettiriyor.
YETENEK VAR OLANAK YOK
1967 yılında Diyarbakır’ın Hani ilçesinde dünyaya gelen Aziz Başçı, ekonomik krizden kaynaklı 7 yıl önce hem işinden hem eşinden oldu. Evinden, yuvasından ayrı düşen aşçı, içine düştüğü bunalımdan çıkışı çocukluktan beri yeteneği olduğu resimde buldu. İşsizlik günlerinde kendini resim çizmeye adayan Başçı kısa sürede sanatseverlerin ilgi odağı haline geldi.
Çizdiği resimler sanat dünyasında da belli bir ilgiyle karşılandı. Hayata resim yapma tutkusuyla yeniden bağlanan Başçı için artık yeni bir dönem başlamıştı. Başçı resim çizmek istiyordu ancak bunun da ciddi bir ekonomik külfeti vardı. Ekonomik kriz aynı zamanda resim materyallerini de onun için erişilmez hale getirmişti. O da çareyi dijital ortamda resim yapmada buldu. Telefonunda resim çizmeye başlayan Başçı, ürettiği eserlerle kısa sürede adından sıkça bahsettirdi. Dijital ortamda çizdiği yüzlerce resimle sanat camiasının ilgisini çeken Başçı, yaşadığı kentte yeterli desteği bulamayınca megakent İstanbul’un yolunu tuttu.
Başçı, çocukluğundan beri 45 yıl sürdürdüğü baba mesleğinden sonra sanat alanında yol yürümeye kararlıydı. Çünkü çizdiği resimlerin eşi benzeri yoktu ve sanatseverleri hayran bırakıyordu.
Ortaokulda öğretmeni ‘Geleceğin ressamı olacaksın’ demişti ona. Ama o 45 yıl boyunca aşçılıkla hayatını kazandı. Resim ise boş zamanlarında kendine kurduğu küçük bir dünyada varolmaya devam ediyordu.
“ATATÜRK PORTRESİ” İLE KESŞFEDİLDİ
Baba mesleği aşçılığı sürdürdüğü her dönemde o resim aşkını içinde hep taze tuttu. Ortaokulda çizdiği “Atatürk portresi” ile yeteneği keşfedilen Başçı’nın okul hayatı da yarıda kesildi. Yaşadığı talihsiz bir olayla okul hayatı sonlanan Başçı, baba mesleği aşçılığı sürdürmeye başladı. Hayatın zorlukları onu aşçılığa sevk etse de o resim yapmaktan hiçbir zaman kopamadı. Babasının lokantasında karakalem çalışmalar yaparak resme olan tutkusunu sürdürdü. Sonrasında sulu boya, guaj boya ve yağlı boya çalışmaları da yapmaya başlayan Başçı, her geçen gün kendini resim alanında geliştiriyordu. Resme zaman ayırdıkça yeteneği daha iyi bir şekilde açığa çıkıyor ve yaptığı resimlerle çevresindeki insanların beğenisini kazanıyordu.
ZOR GÜNLER
Başçı’nın 45 yıllık aşçılık serüveni ekonomik krizle son bulmuştu. Lokantasını kapatmak zorunda kalan Başçı, dükkândaki malzemeleri de ikinci elde haraç mezat satmak zorunda kaldı. Ekonomisi bozulan Başçı’nın eşi ile de arası açılmaya başladı. İşinden, eşinden olan Başçı, Sur’da bir otelde kalmaya başladı. Başçı’nın yeniden her şeyiyle resme tutunması da burada başladı. Hayattaki her şey onu terk etmişti, bir tek resim dışında. O günlerde “hayatım şuan resimdir” diyen Başçı, gece gündüz telefonunda resim yaparak hayatla kopan bağlarını yeniden kurmaya çalışıyordu.
TELEFONDAN BAŞKA İMKANI YOKTU
Başçı, yaşadığı o sıkıntılı günleri resim çizerek aşmaya çalışırken aynı zamanda yaşadıklarını da çizdiği resimlere yansıtıyordu. Telefonunda çizdiği yüzlerce resmi sosyal medya hesapları üzerinden paylaşıyor, takipçilerin beğenisini kazanıyordu. Ama bu beğenilerin onun gönlünü okşamaktan başka bir etkisi yoktu. İşsizdi ve yaşamını idame ettirecek bir gelirden yoksundu. Yaralı günlerinde çizdiği resimler kırılan yüreğine merhem olmuştu ama halihazırda resim onun için o dönem karın doyurmuyordu. Cep telefonunda resim çizen Başçı, “Bir tabletim olsa daha iyi çizerim” diyordu. Ama onun bir tablet alacak parası dahi yoktu. Ya da ona bir tablet desteği sunacak biri dahi çevresinde bulunmuyordu. Ama o yine de çizmeye devam ediyordu.
HEM AŞÇI HEM RESSAM
İyi bir ressam olmak çocukluk hayaliydi. Ama o 45 yılını aşçılığa vermişti. Hayat ondan elinde var olan neyi var neyi yok aldığında ise bir anka kuşu gibi küllerinden yeniden var olmak için içindeki resim tutkusuna sarılmıştı. Ama henüz o tutku da ürettiği resimler de onu geçindirmiyor, yaşadığı ekonomik sıkıntı gün geçtikçe daha da ağırlaşıyordu. Kendini geçindirebilecek bir iş aradığı günlerde çizdiği resimleri sergileme şansı doğdu ona.
İLK SERGİSİ
Aşçı ilk sergisini Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde bulunan Saint George Kilisesinde 24 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirdi. 10 gün süreyle sanatseverlerle eserlerini buluşturan ressam Başcı, yoğun ilgiyle karşılaştı.
İSTANBUL YOLLARINDA
Başçı serginin ardından yeni bir yalnızlığa gömüldü, çünkü herkes resimlerini beğenmiş ancak hak ettiği değeri bir türlü ona yansıtmamışlardı. Çünkü o henüz ünlü bir ressam değildi ve ne kadar iyi resimler de çizse resimlerine biçilen değer komik rakamlarla ifade ediliyordu. Sergi sonrası yaşadığı ekonomik sorunların ağırlığı daha da artmış, yaşadığı kentte elinden tutan olmayınca o da kendini İstanbul yollarına vurmuş ve umudu megakentte aramıştı.
Hayatı resmederek yaşamak ona mutluluk veriyordu ama yaşamak için de bir gelire ihtiyacı vardı. Öldükten sonra değeri sonradan fark edilen sanatçılardan olmak da istemiyordu. Yaşarken fark edilmek istiyordu. İstanbul onun için yeni bir umut demekti. Ama İstanbul’da da umduğunu bulamamıştı. İstanbul’da bulunduğu yıllar içinde 2 binin üzerinde resim yapan Başçı’nın, yüzlerce yağlı boya çalışması da bir lokantanın deposunda atıl bir vaziyette bekliyordu.
PANDEMİ ONU DA VURDU
45 yıl memleketi Diyarbakır’da zorunlu olarak sürdürdüğü baba mesleği olan aşçılık İstanbul’da da geçim için başvurduğu bir iş olmuştu. İstanbul Kadıköy’de bir arkadaşıyla birlikte açtığı lokantayı bu sefer de pandemi dönemindeki kısıtlamalar vurmuştu. Pandemide ortağı da onu yüz üstü bırakmıştı. Artık yolun sonuna geldiğini düşünüyordu. Bir lokanta köşesinde yaşayan işsiz bir ressam olarak ne yapacağını bilmiyordu. Tam her şey bitti derken, Büyükçekmece Belediyesi imdadına yetişiyor. Kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında her gün yeni bir resim sergisine ev sahipliği yapan Büyükçekmece Belediyesi, ressam Aziz Başçı’nın eserlerine de ev sahipliği yapıyor. Büyükçekmece Belediyesi Dumlupınar Salonu’nda düzenlenen sergide ressam Başçı’nın soyut çalışmaları sanatseverlerden büyük ilgi görüyor. Ancak bu ilgi de saman alevi gibi geride bir şey bırakmıyor. Başçı, serginin ardından yeniden yalnızlığına terk ediliyor.
BİR UMUT ANTALYA
Başçı, memleketinden türlü umutlarla çıktığı İstanbul yolculuğundan da aradığını bulamamış ve oradan da Antalya’ya gitmişti. Başçı, şuan Antalya’da da ekmeğini aşçılık yaparak kazanıyor ve İstanbul’da yaşadığı yalnızlığın bir başka versiyonunu da burada yaşıyor.
Başçı, makus talihinin artık değişmesini istiyor. Antalya’da hem aşçı olarak çalışan Başçı bir yandan da yeni resimlerle hayata tutunmayı sürdürüyor.
İSTANBUL ONA ARADIĞINI VERMEDİ
Yaşadığı sürecin zorluklarını anlatan Başçı, şunları söylüyor:
“Diyarbakır'dan umduğumu bulamadım ve benim iş hayatımın düzeni buzuldu ve resimle ilgilendim. Resimle ilgili çok çaba sarf ettim ama kimse bana sahip çıkmadı. Bunun üzerine kararımı verdim ve İstanbul'a gittim. İstanbul'da da çok çabaladım. Ressamlarla diyaloga girdim ama maalesef burada da kimse önümü açmadı. Herkes çok başarılısın geleceğin çok iyi olacak diyordu ama gerçek anlamda yardımcı olan kimse çıkmadı. İstanbul’da benimle ilgilenen, az da olsa destek olan bazı insanlar oldu ama onların çabaları da yeterli olmadı. İstanbul’da Beylikdüzü Belediyesi yeni bir sergi açmama destek oldu ama bu çabanın da bir sonu gelmedi. Daha doğrusu sanat camiası içinde yer almamı ya da ekonomik olarak hayatımı idame ettirmemi sağlayacak bir gelişme olmadı. Burada da mesleğim olan aşçılık işini denedim ama orada da işler umduğum gibi gitmedi. Sonunda İstanbul’dan çıkmaya karar verdim.”
İNADINA RESİM
İstanbul’da umduğunu bir türlü bulamayan ressam Başçı, yeni bir başlangıç için Akdeniz’e doğru yola çıkıyor. Aşçı, bu süreçte yaşadıklarına dair şunları dile getiriyor:
“Antalya'ya gelmemin sebebi İstanbul beni çok boğmuştu. Antalya’da hem çalışırım hem de resim çizmeye devam ederim diye düşündüm. Ama maalesef İstanbul'da yaşadıklarımın bir benzerini de Antalya'da yaşadım. Burada da kimse yardımcı olmadı. Sanat alanında bir yeteneğinizin olması başlı başına bir şey ifade etmiyor. Bu sistemde her şey ekonomiye dayanıyor. Size destek verecek, sponsor olacak bir ekonomik güç bulamadığınızda sanatınızın, sanatsal üretimlerinizin değer bulması pek mümkün olmuyor. Resimlerimi gören herkes hayran kalıyor, övgüler diziyorlar, çok başarılı çizimler olduğunu söylüyorlar ama gelin görün ki, elimden tutan kimse bir türlü çıkmadı. Bir sergi açmak bile ciddi maliyet gerektiriyor. Sanatsal üretimlerinizin hak ettiği değeri bulması için sanatseverlerle buluşması, sanat camiasında yer alabilmeniz gerekiyor. Ne kadar çabalasam da o camia ile aramdaki perdeyi bir türlü aşamadım. Hala resim çizmeye devam ediyorum, çünkü bu benim içimde bir tutku.
Resimle kendimi buluyor, yeniden üretiyor, hayata resimle bağlanıyorum. Ama yaşamımı da idame ettirmek zorundayım. Bunun için de çalışmak zorunda kalıyorum. Çocukluktan beri yaptığım aşçılık mesleğini de maddi olarak ayakta kalabilmek için sürdürüyorum yeri geldiğinde. Ama ben bu mesleği zorunlu olarak sürdürüyorum. Asıl isteği kendimi resme adamaktır ama burada da yaşamımı idame ettirebilecek bir ekonomik kazanç elde edebilmem gerekiyor. Antalya’da hali hazırda aşçılık yaparak ayakta kalmaya gayret ediyor, kalan zamanlarımda da resim çizmeye devam ediyorum.”
HAYALİ ATÖLYE AÇMAKTI
Oysa Başçı’nın hayali hem resim yaparak ekmeğini kazanmak hem de yeteneğini genç kuşaklara aktarmaktı. Bir atölye kurup genç yeteneklere deneyimlerini aktarmak istiyordu. Profesyonel olarak resimle uğraşmayı çok isteyen Başçı hâlihazırda çaresiz hem baba mesleği aşçılığı hem de resim yapmayı sürdürüyor.
DİYARBAKIRLI RESSAM DESTEK BEKLİYOR
Sanata, sanatçıya gerçek anlamıyla değer veren bir elin kendisine değmesini bekleyen ressam Başçı, ekmeğini baba mesleğinden kazanırken, onu hayata bağlayan resim tutkusundan da kopmadan her şeye inat Antalya’da yaşayıp duruyor.