Etnik ve dini çeşitliliği, tarihi yapıları ve güçlü kalesiyle Diyarbakır, Çelebi’nin gözünden adeta bir destan. Evliya Çelebi, Osmanlı’nın büyük seyyahı, Seyahatnamesi’nde Diyarbakır’a özel bir yer ayırıyor. 17. yüzyılda şehri ziyaret eden Çelebi, Diyarbakır’ı yalnızca ticaret ve ekonomi merkezi olarak değil, aynı zamanda kültürel ve dini zenginlikleriyle de anlatıyor. Diyarbakır Kalesi'nin sağlamlığı, şehrin etnik çeşitliliği ve tarihi yapıları, Çelebi’nin satırlarında yeniden canlanıyor.
Diyarbakır, 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli şehirlerinden biri olarak parlıyor. Ticaret yollarının kavşağında yer alan bu kadim şehir, sadece ekonomik bir merkez değil, aynı zamanda zengin bir kültürel mirasa da sahip. Osmanlı’nın en ünlü seyyahı Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Diyarbakır’a geniş yer ayırarak şehrin o dönemdeki önemini ve görkemini gözler önüne seriyor.
DİYARBAKIR’IN TARİHİ VE KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİ
Evliya Çelebi, Diyarbakır’ı anlatırken, şehrin etnik ve dini çeşitliliğini vurgular. Sünniler, Aleviler, Ermeniler, Süryaniler ve Yezidiler gibi farklı inanç ve milletlerden insanlar Diyarbakır’da bir arada yaşamıştır. Çelebi, şehrin bu çok kültürlü yapısını detaylı bir şekilde anlatır, Diyarbakır’ın yalnızca bir ticaret merkezi değil, aynı zamanda sosyal ve dini hayatın da merkezi olduğunu vurgular.
DİYARBAKIR KALESİ VE SUR DUVARLARI
Diyarbakır’ın en dikkat çekici yapılarından biri olan Diyarbakır Kalesi, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde geniş yer bulur. Çelebi, Diyarbakır Kalesi’ni “Kara Amid Kalesi” olarak adlandırır ve kalenin sağlamlığına hayranlığını dile getirir. Kalenin yüksekliği, surlarının dayanıklılığı ve şehrin doğal savunma mekanizmaları Çelebi’nin anlatımında öne çıkar. Fiskaya üzerine inşa edilmiş bu kale, Çelebi’ye göre adeta bir doğa harikasıdır.
KALENİN SAĞLAMLIĞINA ÖVGÜ
Evliya Çelebi, Diyarbakır Kalesi’ni sadece bir savunma yapısı olarak değil, aynı zamanda bir mühendislik harikası olarak tasvir eder. Kalenin surları, yüksekliği ve stratejik konumu, düşmanlar tarafından fethedilmesini neredeyse imkansız kılar. Çelebi, kalenin inşa edildiği taşların sağlamlığına ve surların üzerindeki burçların birbirini koruma altına alma yeteneğine hayran kalır. Ona göre, Diyarbakır Kalesi’nin surları, şehri bir yıl boyunca kuşatma altında bile koruyabilecek kadar güçlüdür.
Evliya Çelebi'nin Diyarbakır'ı, son çözümlemede “geniş vilayeti ma'mûr, ovaları güzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet gören, mezraları bol, hayrat ve bereketleri çok bir bayındır şehirdir.”
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Diyarbakır, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir mücevheri olarak parlıyor. Etnik ve dini çeşitliliği, güçlü kalesi ve stratejik konumuyla Diyarbakır, Çelebi’nin gözünde unutulmaz bir şehir olarak öne çıkıyor. Seyahatname’nin sayfalarında yeniden hayat bulan bu kadim şehir, Osmanlı’nın kültürel ve tarihi zenginliğini yansıtan eşsiz bir örnektir. Çelebi’nin Diyarbakır’a dair anlatıları, bugün hala şehrin tarihine ışık tutuyor ve onu Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli şehirlerinden biri olarak hatırlatıyor.