HABER - Leyla DAĞ

Diyarbakır’ın tarihi zenginliklerinden biri olan Hasuni Mağaraları, bölgenin kültürel ve arkeolojik mirasını yansıtan benzersiz bir yapıdır. Mezolitik döneme kadar uzanan mağara yerleşimi, doğal güzellikleri ve tarihi yapılarıyla ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Bu yazıda, Hasuni Mağaraları'nın tarihini inceleyeceğiz…

HASUNİ MAĞARASI NEREDE BULUNUYOR?

Hasuni Mağaraları, Diyarbakır'ın 6 kilometre doğusunda, Albat Dağı'nın güney eteklerinde yer alan Hasuni Vadisi'nde bulunuyor. Silvan Ovası'na hakim bir noktada bulunan bu antik şehir, uluslararası bir yol güzergâhında yer alarak ulaşım açısından da önemli bir konuma sahiptir.
Tarihi Mezolitik döneme kadar uzanan Hasuni Mağaraları, yontma taş devrinden kalma izler taşıyor. Yekpare kaya parçaları oyularak yapılmış, toplamda 300 odadan oluşan bu mağara yerleşimi, Anadolu’nun en büyüklerinden biridir. İnsanların yerleşik hayata geçmeye başladığı bu dönemde mağaralar, hem koruma hem de barınma amacıyla kullanılmıştır.

Hasuni Mağarası2

Bir kaya kilisesi olmak üzere iki kiliseye sahip olan Hasuni Mağaraları, koridorlarla birbirine bağlıdır. Hasuni Mağaraları, koridorlarla birbirine bağlı yapıları, sarnıçları, su depoları ve su kanalları ile dikkat çekiyor.  Kaya şehrinin en zirve noktasında ise uzun bir taş merdivenle çıkılan ve adak yeri olarak kullanıldığı tahmin edilen küçük bir alan bulunuyor. Kayalara oyularak yapılan ve birkaç bölümden oluşan Hasuni Kaya Kilisesi, Anadolu'daki en eski mabedlerinden biridir. Tepesi huni şeklindeki 4 katlı kaya kilisesinin yanında eğitim amaçlı kullanıldığı düşünülen bölümün içinde mini bir amfiye benzeyen 5 basamaklı merdiven vardır. Zamanla tahrip olmuş Hasuni Kaya Kilisesi, Hristiyanlığın yayıldığı ilk dönemlerden 13'üncü yüzyıla kadar kilise olarak kullanılmıştır.

Hasuni Mağarası3

HASUNİ KAYA KİLİSESİ NE ZAMAN İNŞA EDİLDİ?

Hasuni Kaya Kilisesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 13. yüzyıla tarihlendiği düşünülüyor. Silvan yöresine özgü renkli kesme taşlarla inşa edilen bu kilise, Hristiyanlığın ilk yayıldığı dönemlerde önemli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Kilisenin yanında eğitim amaçlı kullanıldığı düşünülen, mini amfiye benzeyen bir bölüm de bulunuyor.

Muhabir: Leyla DAĞ