ÖZEL HABER - İbrahim İnanç YILDIZ
Dünyada elektrikte kayıp kaçak oranı 2022’nin verilerine göre yüzde 8 olarak gerçekleşirken, bu oran Türkiye için yüzde 14 seviyelerinde seyrediyor. En yüksek oranın ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde olduğu belirtiliyor. Ortaya çıkan kayıp kaçak elektrikten ise yurttaş sorumlu tutuluyor ve tekrar onlara fatura ediliyor. Mevzu sadece yurttaşın kaçak elektrik kullanması üzerinden konuşulurken, gerçekte bu durum böyle mi acaba? Oranların bu kadar yüksek çıkmasındaki nedeni Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Eş Başkanı Ufuk Bulut, Güneydoğu Ekspres’e değerlendirdi.
“ENERJİ BİR HAKTIR, YOKSULLA BİR ÇÖZÜM BULUNSUN”
Enerjinin bir insan hakları konusu olduğunu ve barınma gibi temel haklardan birisi gibi düşünülmesi gereken bir alan olduğunu söyleyen Bulut, günümüzde enerji olmadan yaşamının çok zor olacağını belirterek, insanların bir şekilde uygun ve kaliteli enerjiye ulaşması gerektiğini dile getirdi. Yaşadıkları bölgedeki elektrikte kayıp kaçak durumunun yoksullukla ilgili olduğunu ifade eden Bulut, geçmişte ekonomik anlamda geri bırakılmışla yoksulluğun daha da arttığını vurguladı. Yaşanan bu durumdan dolayı çaresiz kalan insanların kaçak elektrik kullanıma yöneldiğine dikkat çeken Bulut, bu durumun önüne geçebilmek için devletin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini belirterek, “İhtiyacı olan bir ailenin, ne kadar enerjiye ihtiyacı olduğu hesaplanarak onlara o kadar enerjinin bedava verilmesi gerekir. Zengin olmayan, kendi geçimini sağlayamayan, yoksulluğu tescillenmiş insanlara bir çözüm bulunulması lazım” dedi.
“İNSANLAR KULLANMADIKLARI ENERJİNİN PARASINI ÖDEMEK ZORUNDA KALIYOR”
Son dönemde elektrik kabloların yerin altına alınmasıyla iyi çalışan bir sistem oluşturulmaya başlanıldığını ancak sayaçların direklerin üstüne alınmasının sıkıntılı bir durum oluşturduğunu ifade eden Bulut, bu durumla birlikte ne kadar enerji kullanıldığının bilinmediğini ve yurttaşın kullandığı enerjinin ne kadar olduğunu bilmeye hakkı olduğunu kaydetti. Bulut, bu durumdan vazgeçilmesini istedi. Yapılan itirazlarda ise yüksek fatura gelmişse yüzde 5-10 indirimle ödenmesinin sağlanmaya çalışıldığını söyleyen Bulut, mahkemeye yapılan başvurularda ise sürekli dağıtım şirketinin lehine kararların verildiğini belirtti.
Bulut, şöyle devam etti:
“Geçmişte dağıtım şirketi, enerji vermesi gereken yerlere ‘enerji yok’ diyerek ya da geç verileceğini öne sürerek, müteahhitlerin kendi başına trafo kurmasına yol açmıştır. Özellikle ilimizde Diclekent’te böyle bir durum vardı. Çok yoğun bir trafo kullanımında trafoların içinde bakır kayıpları oluyor. Bu da bir kayıp kaçak meselesidir. Şirket bunları tümüyle ilgili abonelere yazıyor. Sonuç olarak fazladan bir enerji tüketimine yol açıyor. Diyelim ki bir yerde 50 kilovatlık bir güç lazım ama müteahhit kendi bilgisi ile 100 kilovatlık bir trafo kuruyor. Bunun gereksiz enerjisi boşa gitmiş oluyor. Bu yüzden insanlar kullanmadıkları enerjinin parasını ödemek zorunda kalıyorlar.”
“ASIL KAYIP KAÇAK SANAYİDE, TARIMSAL SULAMADA”
Eski binalarda “kaçak elektrik kullanıyor” denilerek, içerideki sayaçların direklere çıkarıldığını söyleyen Bulut, artık eskiden söylendiği gibi yüzde 60-80’ler kaçak olduğunu düşünmediklerini belirtti. Ev içi tesisattan kaynaklı bahsedilen oranlarda kayıp kaçağın olmayacağını dile getiren Bulut, asıl kaçağın sanayi bölgelerinde ve tarımsal sulama alanlarında yaşandığına dikkat çekti.
“ÜRETİCİYE KAÇAK ELEKTRİK DIŞINDA ŞANS BIRAKILMADI”
Bulut, şunları kaydetti: “Tarımsal sulamada ürünlere, tarımsal sulama sübvansesi uygulanmadığı için geçmişte mesela yüzde 30-35 civarında bir indirim vardı, bu sene onu da kaldırdılar. Zaten birkaç yıldır yüksek enflasyona rağmen değişmeyen ürün fiyatları artık bunu hiç kaldıramaz. Yani üretici eğer elektrikle sulama yapmak isterse kaçak yapma dışında bir şansı yok, çünkü kurtarmaz. Yüzde 100 zarar edecektik. Yani bunun kaçış yolu yok, bunu herkes biliyor, Dicle EDAŞ’ta biliyor.
Bunu yasakladıktan sonra bunun böyle olacağını o da biliyor. Yani bir şeyi çok sıkarsanız, çok zorlarsanız, ödenemez duruma getirirseniz, yapacak bir şey kalmaz. İnsanlara çıkış yolu bırakmadılar. İşin bu noktaya gelmemesi gerekirdi. Bu kadar yoksul insanlara yoksulluğu dayatmamalıdırlar. Sonuçta bir şey üretme derdinde olan insan artık üretemez duruma geliyor. Arazi onu geçindiremeyecek duruma gelecek, göç etmeye de gözü kesmediği için bir şekilde bulun yolu ve yöntemini bulacaktır.”