İKİ “TERÖRİST” OYUN KURARSA!

Selahattin Demirtaş’la Yiğit Bener’in ortaklaşa yazdığı “Arafta Düet” ikisinden ortak kaşe imzalı olarak cumartesi öğlenden sonra geldi. Akşam okumaya başladım. Kalan yarısını sabah tamamladım.

Abone Ol

Önce şunu vurgulayayım. Kürtler siyaset sahnesine hani şu malum “EşBaşkanlık” mevzusunu dahil ettiler ve ettikten sonra da taviz vermeyerek “eşbaşkanlık kırmızı çizgimiz” kelamında ısrar ediyorlar ya!

Bakın eşbaşkanlık nereye vardı. Olmadık bir iş! Çoğunuz / çoğumuz yazarlığın içe dönük bir iş olduğunu varsayardık. İçerdeki hem de hayli zamandır içerdeki biri öncesinde yollarının hiç kesişmediği, belki içerde çokça zamanı olması nedeniyle okuru olduğu bir yazarla olmadık bir işe soyunup ortak bir kitap yazmaya karar veriyorlar ve yazıyorlar da! Adına da “EşYazarlık” diyorlar buna. Bakalım hayat bizi bundan sonra hangi “Eş”liklere taşıyacak.

Kitabın 99. Sayfasında bunun izini buluyor okur. “Subcomandante” Marcos Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun lideridir. Edebiyatçı Meksikalı yazar Paco Ignacio Taibo II ile “Huzursuz Ölüler” adında ortak bir polisiye roman yazar.

Şimdiye kadarki kitaplarından farkındayızdır ki Selahattin Demirtaş’ta da kıvrak bir polisiye edebiyat izleği var. İşte bu bir yaratıcı zeka örneği. Mahpus bir siyasetçi ve edebiyata mahpus damında hızlı bir giriş yapmış artık edebiyatçı olarak da genel kabul gören kendisi de bir devrimci lider ile, aileden iyi bir edebiyatçı ortak yazarlığının ülkenin son elli yılının siyasal realitesinin edebi bir titizlikle masaya yatırılmış 155 sayfalık romanı olmuş.

Arafta Düet*

Çok genç yaşlarında teğmenken mahpus damında siyaseten yatanlara olağanüstü koşullarda zulmeden biri. Diğeri de bir devrimci olarak o mahpus damında zulme uğrayan ve yediği tokadı unutmayan biri.

Bu ikilinin ömürlerinin son deminde bir general emeklisi ve bir avukat emeklisi olarak yolları kesişir. Başka yan aktörler de hem de güçlü kimlikleriyle işin içine girer. Ciddi bir hesaplaşma - yüzleşme başlar.

Hemen her şey konuşulur. İki taraf için de tabii ki! Uzun tiradlar, somut örnek olaylar ve ithamlarla bir sahnedeymişçesine orta yere faş edilir.
Finalde her ikisi de Şerlok Holms’vari titizlikle hikâyenin hiç de yüzeysel yansıdığı gibi olmadığını birbirlerine anlatır ve noktayı koyarlar.
İki kahraman birbirlerine bakarlar ve “aslında ikimiz de yenildik” derler birbirlerine. Eklerler; “General, ben kimim ki? Ya da siz kimsiniz? İkimiz de devri kapanmış, kenara itilmiş iki ihtiyarız. Söyleyecek sözümüz kaldıysa bile, kimsenin umurunda değil. Artık yeni aktörler var…”

Arafta Düet cesur yönetmenlere pas edilecek çapta rahat okunan sinematografik bir kitap olmuş. Üstelik iki yazarın da metinlerini okumuş ve üsluplarını bilen biri olarak ifade edeyim ki metin tek elden çıkmış gibi ustaca. Demirtaş ve Bener’i kutluyorum…

*Arafta Düet, Selahattin Demirtaş-Yiğit Bener, DİPNOT yy. 2024