Kış aylarını Şırnak, Urfa ve Mardin İllerinden hayvanlarını beslemekle geçiren koçerler, havaların ısınmasıyla birlikte serin yaylalara çıkmaya başladı. Koçerlerden bazıları, hayvanlarını Mûş'ta 1993 yılında yakılan Qerehemze köyü kırsalındaki yaylaya getirdi. Koçerler, burada 3-4 ay gibi bir süre kaldıktan sonra yeniden sıcak il ve ilçelere geri dönecek. Muş'un serin yaylarına çıkan ve yemek yapımından peynir yapımına ve süt sağımına kadar her işi ortak yapan 20 kişilik Tuğhan ailesi da bu koçerlerden biri.  

KOÇERLİĞİN ZORLUKLARI  

Doğduğundan bu yana koçer yaşamı sürdüğünü aktaran 55 yaşındaki Atife Tuğhan, yaşamlarının sürekli hareket halinde geçtiğini ifade etti. Tuğhan, "Mal mülkümüz, evimiz barkımız yok. Bir köyümüz ve arazimiz yok. İnsanların yaylalarını kiralıyoruz, sonra çadırlarımızı kurup geçinip gidiyoruz. Her yaylada ortalama 4-5 ay kalıyoruz. Biz ve çocuklarımız ölene kadar da yaşamımız böyle sürdürmeye devam edeceğiz. Çocuklarımızı ne okula gönderiyoruz ne de başka yerlere. Sürekli yanımızdalar. Bazen çok zorluk çekiyoruz; özellikle çadırda olduğumuzda yağmur yağdığında perişan oluyoruz. Bu zorluklardan dolayı bazen koçer olmaktan vazgeçiyoruz ama sonra bu işi yapmadan da duramıyoruz. Tüm zorluklara rağmen vazgeçemiyoruz” dedi. 

Gelirleriyle ancak geçimlerini sağlayabildiklerini aktaran Tuğhan, 3 çobanları olduğunu ve ayda kişi başına 25 bin TL verdiklerini ifade etti. Tuğhan, çobanları 6 ay için tuttuklarını ve yemeklerinden kalacak yerlerine kadar her türlü ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladığını söyledi. Tuğhan, "Tek mal varlığımız koyunlarımız. Yani bize bu yaşam içerisinde kalan tek şey kimseye muhtaç olmamak. Erkekler koyunları sağıyor, süt ve peynir işini de biz kadınlar yapıyoruz. Ama arada yine erkekler bize yardım ediyor" diye konuştu. 

Elde ettikleri ürünleri Sêrt’te bir mandıracıya sattıklarının kaydeden Tuğhan, “Peynirimizin kilosunu 75 TL'den satıyoruz. Kar ettiğimiz söylenemez ama ekmeğimiz çıkıyor. Bir karı ya da rahat bir yanı yok ama bu bizim mesleğimiz olmuş. Dedelerimiz, büyük annelerimizden beri böyleyiz. Bu mesleği sürdürmek boynumuzun borcu. Bu bir gelenek ve bunu sürdürmek istiyoruz” şeklinde konuştu.  (M.A)