Fuat Bulut - Özel

Tarihi geçmişi 10 bin yıl öncesine dayanan Diyarbakır, şehir merkezi ve ilçelerinde barındırdığı kültürel değerlerle adeta açık hava müzesi. Tescilli yapıları, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş Sur ve Hevsel Bahçeleri, 33 medeniyete ev sahipliği ile geçmişin izini günümüze taşıyor. Zamanla tahrip olan veya üzeri toprakla örtünen tarihi değerler, arkeologların çalışmaları ile gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.

TARİHİN İZLERİ BİSMİL’DE

Bu değerlerden biri de Bismil İlçesi’nde SİT alanına alınan ve Kültür Bakanlığı’nın envanterine kaydedilen Mesudiler Mahallesi’ndeki Hirbemerdon Höyük Tepe. Millat’tan Önce 4 bin yılın ilk yarısı olarak kabul edilen Kalkolitik Çağ’ın izlerini taşıyan bu höyük, 70 yaşındaki Küba doğumlu arkeolog Guillermo Algaze tarafından ilk keşfedildi. 2003’te MacArthur Ödülü sahibi olan Guillermo Algaze, Türkiye’deki ilk keşfi için 1989’da Diyarbakır’a geldi. “Dicle - Fırat Arkeolojik Keşif Araştırması” çalışması yapan Algaze, Hirbemerdon Höyük Tepe’yi keşfetti. Tarihe ışık tutan bu keşif, daha sonra 2003 yılında Diyarbakır Müzesi ile birlikte yürütülen çalışmalarla gün yüzüne çıkarıldı.

GEÇMİŞİ NEOLİTİK DÖNEME UZANIYOR

Hirbemerdon Tepe, Bismil’in 40 km doğusunda, Yukarı Dicle Vadisi ile Raman Dağı arasında, Batman Çayı ile Dicle Nehri'nin birleştiği bölgede, Dicle'nin batı kıyısında yer alıyor. Keşfe göre 4 hektarlık yüksek bir höyük, kuzeybatı tarafta 3,5 hektarlık bir alana yayılmış bir dış şehir ve 3 hektara yayılmış bir aşağı şehirden oluşuyor. Eldeki ilk bulgulara göre Hirbemerdon Tepe’nin geçmişi Millat’tan Önce’ye kadar uzanıyor. Neolitik çağdan Selçuklu dönemine kadar da yerleşim olarak kullanıldığı tespit edilmiş.

DTSO VE TMMOB RAPORU’NDA DA YER ALDI

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ve TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu tarafından ortaklaşa yapılan “Diyarbakır İli Tescilli ve Tescile Değer Tarihi Yapılar Araştırma Raporu”nda Hirbemerdon Tepe’ye de geniş yer veriliyor. Raporun gözlem bölümünde Hirbemerdon Tepe ile ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Höyük çevresinde herhangi bir koruma önlemi bulunmadığı için kaçak kazılara ve dış müdahalelere açık durumdadır. Alanda bulunan mağaralar ve yerleşim yeri hem doğa hem de beşeri faktörlerden dolayı tahrip olduğu gözlemlenmiştir.”

Muhabir: FUAT BULUT