ÖZEL HABER - Sertaç KAYAR / Fatma TEMEL
Diyarbakır’dan da batı illerine giden aileler, zor koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Çalışma, barınma ve beslenme koşullarındaki zorluklar, onları ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bırakıyor. İşçilerin büyük kısmı, gittikleri bölgelerde naylon ya da bezden yapılmış çadırlarda kalırken, bu durum yeme-içme, tuvalet ihtiyacı gibi temel ihtiyaçlar konusunda ciddi sıkıntılar yaşamalarına neden oluyor. Bunun yanı sıra son yıllarda ırkçı saldırılara maruz kalan mevsimlik tarım işçileri, rotayı değiştirmek zorunda kalıyor.
500 TARIM İŞÇİSİ MEVSİMLİK GÖÇE MARUZ KALMADI
Son yıllarda bazı işletme ve iş çevrelerinin girişimleri, mevsimlik tarım işçilerine de umut oluyor. Sur İlçesi’ne bağlı Karabaş Köyü’nde bulunan tarımsal üretimin yapıldığı Güleç Köy, bunlardan biri. Çevre köylerden ve ilçelerden gelen yaklaşık 500 tarım işçisi, burada çalışarak geçimini sağlıyor. Yüzde 90’ı kadın olan çalışanlar, yaratılan bu imkanla yıllardır batı illerine gitmediklerini söylüyor.
“ORADA 17 SAAT ÇALIŞIYORDUK, BURADA 12 SAAT”
Diyarbakır’ın kavurucu sıcaklarında çalışan çoğu genç olan kadınlar, kendi memleketlerinde çalışmaktan mutlu. Domates kurutma işinde çalışan Gamze Topçu, yıllarca şehir dışına çalışmaya gittiğini söylüyor. Bursa’da da tarım işçiliği yaptığını söyleyen Topçu, “Birkaç yıldır burada çalışıyorum. Bence buranın şartlar daha iyi. Bursa’nın şartları kötüydü. Mesela domates topluyorduk orada, gece saat 01.00’da uyanıp gidiyorduk. Saat öğlen 12.00’da dönüyorduk. Günde birkaç tane tır dolduruyorduk. Burada şartlar daha iyi. Sabah 06.00’da iş başı yapıyoruz, öğlen 13.00’da eve gidiyoruz. Tabi kendi memleketinde çalışmak da daha iyi. Kazandığım parayla aile bütçesine katkıda bulunuyorum” dedi.
“EVİME ÇOK YAKIN”
22 yaşındaki Medine Serbes de yıllarca batı illerinde tarım işinde çalışmış. 5 yıl Düzce’de çalıştığını söyleyen Serbes, “Çalışma şatları kötüydü. Bir de ırkçılık çok vardı. Çalışma saatleri çok fazlaydı. Orada günde 17 saat çalışırken, burada 12 saat çalışıyoruz. Buranın en saatleri az. Kendi memleketimde çalışmak daha iyi. İyi olan tarafı hem yakın hem evine gidebiliyorsun. Hava çok sıcak ama en azından çalışma saatleri düşüktür. Şehir dışında çalışmaktansa kendi memleketinde çalışmak daha iyi. Kazandığım parayı kendim için biriktiriyorum” diye konuştu.
“YILLARCA BURSA’DA ÇALIŞTIM”
Mülkiye Çaplı adlı tarım işçisi de yıllarca Bursa’da çalıştığını ve şartların ağırlığından söz ediyor. Çaplı, “5 yıl önce Bursa’ya gittim. Burası daha iyi ve rahat. Orası uzaktı ve çok zordu. Burası daha iyi. Eve yakın, evime gidip geliyorum. Erken çıkıyoruz. Orası iyi değildi, uzaktı çalışma şartları da kötüydü. Kazandığım parayla evin geçimini sağlıyoruz” dedi.
“HERKES AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLMELİ”
34 yaşındaki Çiçek Topçu, yan taraftaki köyde oturuyor. İlk kez burada çalıştığını söyleyen Topçu, çalışmak için şehir dışına hiç gitmediğini kaydetti. “Herkes ayakları üzerinde durabilmeli” diyen Topçu, şunları söyledi: “Bu yıl buraya çalışmaya geldik. Daha önce çalışmadım. Evim buraya yakındır. Çalışma koşulları iyidir. Sabah erken geliyoruz. Kendim için çalışıp para biriktiriyorum.”
GÜLEÇKÖY’ÜN HİKAYESİ.
GüleçKöy’ün kurucusu Özlem Külahci, 2017 yılında 2 kadın arkadaşla bu işe başladığını belirterek, GüleçKöy’ün hikayesini şöyle anlatıyor: “2 kadın arkadaşla beraber sebze ve meyve işleyerek başladık. 8 çeşit reçel üretimimiz vardı. Daha sonra salça yapmak istedik, salça yaparken de ürünü ilk etapta haldeki komisyonculardan alıyorduk. Sonra baktık fiyattan dolayı rekabet edemiyoruz. Ham maddeyi kendimiz üretme fikrine vardık. Biz de çalışan kadın bir arkadaşımız vardı. Bunlar daha önce mevsimlik tarım işçisi olarak Mersin’de, Manisa bölgesine gidiyorlardı. ‘Biz burada kalıp domatesi yetiştirirsek beraber bir şeyler yapabilir miyiz?’ üzerine fikir geliştirdik. Onlar burada kaldı. O yıl 50 dönüm arazi ekimiyle başladık. Onlar yetiştirdi, biz de alıp hem kurutma hem salça yaptık. 50 dönümle başlayan bu organizasyon şuan 3 bin dönümün üzerine çıktı.”
“YERİNDE İSTİHDAM ETMİŞ OLDUK”
Daha önce bir ekip olduklarını kaydeden Külahci, şuan köyün tamamının kendileriyle çalıştığını söyledi. Külahci, şöyle devam etti: “Şuan 3 bin dönümün üzerinde ekili alanımız var ve burada yaklaşık 12 ekiple çalışıyoruz. Her ekip en az 35 kişiden oluşuyor. Bunların hepsi mevsimlik tarım göçü yaparak fındık, domates için Manisa bölgesine giderdi. Şimdi yerinde istihdam etmiş olduk.”
“TARIMDA PLANLAMAYA GİTMEK GEREKİYOR”
Bölgede mevsimlik tarım işçisini geriye çevirebilmek için yaptıkları bu işin daha fazla yaygınlaşması gerektiğini belirten Külahci, böylelikle istihdam sayısının daha da artacağını söyledi. Külahci, şöyle devam etti: “Tarımın bütün alanlarında sürdürülebilir ve kalıcı istihdam yaratabilmek için tarımın sanayisini oluşturmamız gerekiyor. Biz buğday yetiştiriyoruz ama makarnayı işleyecek fabrikamız yok. Domates yetiştiriyoruz ama domatesi işleyebilecek salça fabrikamız yok.
Yağ fabrikamızın olmaması bu anlamda bölge için dezavantajdır. Yapılacak en iyi projelerden biri tarımda planlamaya gitmek gerekiyor. Çünkü tarımda yaptığımız en büyük hatalardan biri. Tarımı şöyle değerlendiriyoruz, bir önceki sene hangi ürünün fiyatı daha yüksekse hep beraber o ürünü yetiştirmeye gidiyoruz. Bu da o sene o ürünün fiyatının diplere düşmesine neden oluyor. Bu nedenle tarımsal planlamaya ihtiyacımız var. Hangi ürünün kimler tarafından veya hangi bölgede nasıl ekileceği ile ilgilidir. Tarımın sanayisini oluşturarak yetişen ham maddenin işlenmesini sağlamamız gerekmektedir.”