Özel haber- Faruk Balıkçı
2014 yılında sekteye uğrayan çözüm süreci, 1 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıkmasıyla ile başlayan yumuşama adımları ile yeniden gündeme geldi. Bahçeli son açıklamasında ise, "Sözlerimizin arkasındayız. İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmesizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz" açıklaması üzerine DEM Partililer, Öcalan ile görüşme talebinde bulunarak Bahçeli’nin bu çağrısına karşılık verdi. Ve yeni bir sürecin ilk adımları atıldı.
Güneydoğu Ekspres, 40 yıldan beri on binlerce kişinin ölümüne neden olan Kürt sorunu çözümsüzlüğünde yeniden bir adım atılmasını Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim görevlisi Doç. Dr. Vahap Coşkun ve Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç’e sordu.
“ÖCALAN GÖRÜŞMESİ ÖNEMLİ BİR ADIM OLACAK”
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim görevlisi Doç. Dr Vahap Coşkun, Bu süreçte Abdullah Öcalan’ın merkezi bir konumda yer aldığını belirterek, “Dolayısıyla onun görüşlerinin kamuoyuna aktartılması ve siyasi aktörlerle görüşülmesi çok önemli. DEM Parti de sürecin merkezi aktörlerinden biri olarak kodlandı. Bahçeli’nin çıkışından sonra DEM Partinin Öcalan ile görüşmesine İktidarın sıcak bakması olumlu bir gelişme. DEM Parti ile Öcalan arasında tamamıyla süreç ile bağlantılı ve siyasi bir görüşme olacak. Öcalan ilk kez doğrudan süreç hakkında ne düşündüğünü açıklayacak. Öcalan süreç hakkındaki görüşlerini nelerin yapılması gerektiğini net bir şekilde görebileceğiz. Bence bu görüşmenin olması ilk ve önemli adımlardan biri olacak” dedi.
“ÇOK ÖNEMLİ BİR FIRSAT YAKALANDI”
2014 yılında sona eren çözüm sürecinden daha olumlu bir tablo olduğunu ifade eden Coşkun, “Bugün AK Parti yalnız değil. MHP ile birlikte CHP ve Meclisteki diğer partilerde bu sürece ilkesel olarak destek vereceklerini belirtiyorlar. Toplumun yüzde 85’i temsil ediyorlar. Bu yeniden başlayacak olan süreç açısından büyük bir şanstır. Bahçeli çok uçta önerileri dile getirdi. Toplumda buna yönelik sessiz bir onay verdi. Çok önemli bir fırsat yakalandı. Bence en önemli gelişmelerden biri de Ortadoğu’daki gelişmelerdir. 2014’te çözüm süreci Suriye’deki anlaşmazlıklar nedeniyle sona erdi. Bugün de bence temel sorun Suriye konusunda yaşanacak müzakeredir. Suriye sahasında anlaşmaya varabilirse Türkiye’deki çözüm süreci daha rahatlayacaktır” diye konuştu.
“YARIDA KALAN SÜRECİ TAMAMLAMAK İSTİYORLAR”
Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, 1993’ten beri geliştirilen süreçlerden farklı ve bağımsız olarak 2014 yılındaki süreçte ortaya çıkan sorunlar ve sonuçlar üzerinden yürüdüğünü ifade ederek, “Devlet kendi okumasına göre bir sonuç çıkarmış. 2014’teki süreçten kopuk değil. Yarım kalan bir süreci tarifledikleri biçimde tamamlamaya çalışıyorlar. Bu sürecin farkı şu açıdan önemlidir. İlk kez hükümet kanadından bir süreç başlatılıyor. Direk Bahçeli’nin beyanı ile başlayan bir süreç farklılık ve özgünlük taşıyor. Aynı zamanda Devletin başlatıyor olması bu sürece dönük belli bir çerçevede ajandaların olması da düşündürüyor. 1 Ekim’de tokalaşmayla başlayan süreç Devlet inisiyatifinde yürüyor. Dolayısıyla inisiyatifi bırakmayan kendi çerçevesinde yürütmek istediği bir süreç gibi görünüyor. Bundan ne çıkar? Dünya deneyimlerine ne eklenecek, anlamlı bir süreç çıkar mı göreceğiz” dedi.
“EŞİT KOŞULLARIN SAĞLANMASI GEREKİR”
Bu sürecin Bahçeli üzerinden yürümesinin tabulaştırılmış konular üzerinden açılım sağlıyor olmasının umutlu olmayı gerektiren bir durum olduğunu ifade eden Genç, “Ancak müzakere konusunda eşit koşulların sağlanması gerekir. Müzakere yapacak karşı gücün tutuklu olmaması gerekir. Çünkü, inisiyatif ortaklığı kuramaz. Hareket rahatlığı sağlayamaz. Güvencede olması gerekir. Süreç gelişirken taraflar hukuksal ve fiziksel güvenceye sahip olması gerekir” diye konuştu.
Milliyetçi bir bariyerin yükseldiği bir dönemde MHP’nin rol almasının önemli olduğuna dikkat çeken Genç, şöyle devam etti: “Ancak, bir tabu yıkılırken ardından dışlayıcı söyleme rastlıyorsunuz. Överken döver gibi. Partiler arasında ortaklaşmayı önemli buluyorum. Daha umut vericidir. Toplumsal barışın önü açılmış olacak. Ancak, inisiyatif ve kendi çerçevesinde devlet eliyle geliştiği sürece sağlıklı bir süreç gelişmez.”