Bedri ADANIR
Yaklaşık 90 merkezde yapılan-yapılmaya devam edilen önseçimler tarihidir. 100 bin civarında delegeyle halkın aday adayları arasında seçim yapması ve parti merkezinin hemen her düzeyde önseçim sonuçlarını esas alacaklarını açıklaması radikal, katılımcı demokrasi adına muazzam bir gelişmedir.
Diyarbakır ve birkaç ilçesi dışında her yerde önseçimler sorunsuz geçiyor; Diyarbakır’ın da çoğu ilçesinde de sorunsuz geçmiş, geçiyor.
Diyarbakır’da bazı sıkıntıların çıkmasının “anlaşılır” nedenleri vardır elbette. Ee öyle ya Diyarbakır, Kürt siyasetinin can damarı; normaldir ki işler çok karmaşık bir denklem içinde yürüyor, güçler yarışıyor vs.
Yarış olması bir yanıyla sevindirici elbette. Artık Kürt siyasetinde de bir yarış var; sınıfsal, politik, ekonomik yaşamlardan gelen farklılıklar var.
Zana’ya kulak vermek gerekiyor
Bir diğer yanıyla da üzücüdür ki bugün Leyla Zana’nın Vecdi Erbay’a verdiği söyleşide de 2015 yılında yaşananlara ilişkin dikkat çektiği hususlar var. Zaman zaman bunlar unutuldu mu hissine kapılıyor insan.
Leyla Zana bir başka önemli noktaya temas ediyor: Siyaset yaptığınız zemin hapishane kapılarını aşındıran annelerdir, ailelerdir, diyor ve bugünlerde yine yüzlerce siyasi mahpus açlık grevinde ve talepleri kişisel talepler değil.
Çok açık ifade etmek gerekiyor: Yüzlerce siyasi mahpusun, onların ailelerinin yüzü gülmeden barış inşa edilemez; vicdanın, aklıselimin siyaseti yapılamaz. Aynı durum çocuklarını kaybeden asker-polis aileleri için de geçerli.
Onları siyasetin arka bahçesi olarak görmemek, araç haline getirmemek; vicdani olarak dikkate almak, hesapların içine çekmemek gerekiyor; insanların acılarına saygı duymak, onlardan bir şey almamak, mümkünse vermek gerekiyor.
Ne demek “halk yanlış seçer?”
Kimisi halk yanlış seçer, diyor. Ee sizin yanlışlarınızın yanında bir tane de “halkın yanlışı” olsun, olmaz mı? Koca parti geleneği (olası) bir yanlış seçimin üstesinden gelemeyecek mi? Elbette gelecek, devasa bir deneyim var.
Ayrıca halk yanlış seçim yapıyorsa “örgütsüzlük var” demektir. Eğer mekanizmalar kurulmuş ve işletebiliyorsa, yani halk doğru bilgi ve haber alıp tercihlerini tayin edebiliyorsa, o zaman halkın seçimi niçin yanlış olsun? Yanlış oluyorsa bu daha yapısal bir sorun demektir ki evvela siyasetin görevi, bu yanlışı düzeltmektir.
Ayrıca eşbaşkanlık sistemi var, meclisler var. Yani olası bir yanlışla baş edebilecek bir yapı var. Zaten bu demokratik yapıları dikkate almadan, bu gelenekte belediye başkanlığı yapılamaz, demokratik süreçleri işletmek, halkı, meclisleri karar süreçlerine katmak kim seçilirse seçilsin, temel iştir.
Yakalanan bir sinerji var; Türkiye’ye seçimlerin nasıl demokratik kazanımlara dönüştürülebileceğinin dersi veriliyor, verilecek. Şu an en önemli şey bunu başarabilmek, DEM-Parti siyasi geleneğinin hanesine bu başarıyı yazdırmak; bu radikal-katılımcı demokrasi şöleninin coşkusunu yaşamak, buna gölge düşürmemektir.