Mahmut Arıkan, 823 oy alarak Saadet Partisi'nin yeni Genel Başkanı oldu.
Saadet Partisi'nin 9. Olağan Kongresi, Ankara'da Atatürk Spor Salonu'nda yapıldı. Genel Başkan sıfatıyla son kez konuşma yapan Temel Karamollaoğlu, "Mükemmel bir genel başkandım demiyorum. Muhteşem işler yaptım demiyorum. Ama genel başkanlığınızı yaptığım bu sürede hiçbir zaman 'zalimin talim ettiği yola minnet etmedim.' Siyasi ikbal için, makam için, mevki için, oy için, koltuk için kula minnet eylemedim. Kınayanların kınamasından korkup hakikati dile getirmekten çekinmedim" dedi. Saadet Partisi Genel Başkan Adayı ve İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Adayı Birol Aydın ise iktidarı eleştirerek; "Türkiye'nin potansiyeli var, biz kapasiteye dönüştüreceğiz. Türkiye'de fakirlik artıyor. Yoksulluğu biz bitireceğiz. Türkiye'de yolsuzluk, hırsızlık ve arsızlık zirve yapmış. Hepsini söküp atacağız" ifadelerini kullandı. Saadet Partisi’nin genel başkan adayı ve partinin genel başkanvekili Mahmut Arıkan, iktidarı eleştirerek; "Var oluşunu altın varaklı tahtlarını İsrail’e borçlu hissedenler, siyonizme minnetini ziyadesiyle arz etmektedir. Kalkan her gemi, giden her konteyner, akan her varil petrol bu minnetin sonucu" şeklinde konuştu.
Karamollaoğlu'nun, "Netanyahu’nun elini sıkanlar Kemal Kılıçdaroğlu'nun elini sıktık diye bizi hain ilan ettiler” sözlerinin ardından atılan "Katil İsrail İş birlikçi AKP" sloganları sonrası, salondaki AK Partililer orayı terk etti.
ARIKAN, KONUŞMASINA AHMET ARİF ŞİİRİ İLE BAŞLADI
Saadet Partisi Genel Merkezi’nin işaret ettiği ve Genel Başkan seçilen Mahmut Arıkan, konuşmasına şair Ahmet Arif'in, "Anadolu" adlı şiirinden, "Dayan kitap ile dayan iş ile. Tırnak ile diş ile. Umut ile sevda ile, düş ile… Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım ne şah ne sultan. Göçüp gitmişler, gölgesiz. Selam etmişim dostuma..." dizelerini okuyarak başladı. Arıkan'ın konuşmasına şöyle devam etti:
“24 Kasım aynı zamanda yeniden iktidara yürüyüşümüzün başladığı gündür. Son yıllarda öğretmenlerimize uygulanan şiddet haberleri bizleri kahrediyor. Öğretmen adaylarımızın hakkını yiyen mülakat marifetiyle emeklerini zayi edenlere buradan bir kez daha sesleniyorum Lütfen söz verdiğini mülakatı kaldırın hakkaniyetli olun kul hakkı yemekten artık vazgeçin.
“MİLLİ GÖRÜŞ OKULUNUN İLK DERSİ HİÇ ŞÜPHESİZ FİLİSTİN DAVASIDIR”
Biz, bilgeliği, uzlaşıyı, erdemin siyasetten üstün olduğunu muhterem Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu'ndan öğrendik. Onlara layık öğrenciler olabilmek için bugüne kadar olduğu gibi bugün bu kongrenin sonunda da büyük bir özveriyle çalışmaya devam edeceğiz. Milli Görüş okulunun ilk dersi hiç şüphesiz Filistin davasıdır. Çok açık ifade ediyorum. Tarih boyunca kınamakla, lanetlemekle seyri değişen tek bir mücadele olmamıştır. Bütün mücadeleler; azim, kararlılık, cesaretle kazanılmıştır. İşte Milli Görüş o azmin iradenin adıdır.
“VAROLUŞUNU İSRAİL’E BORÇLU HİSSEDENLER SİYONİZME MİNNETİNİ ZİYADESİYLE ARZ ETMEKTEDİR”
Milli görüş, geçmişinde Filistin için Meclis’te, meydanda her türlü mekanda mücadele vermiştir. Fakat bugün var oluşunu altın varaklı tahtlarını İsrail’e borçlu hissedenler, siyonizme minnetini ziyadesiyle arz etmektedir. Kalkan her gemi, giden her konteyner, akan her varil petrol bu minnetin sonucudur. Tarih sayfalarına mazlum ve mağdurların koruyucusu olarak yazılmış olan bu ülke bugüne kadar hiçbir zaman bu kadar İsrailci olmamıştı. Bu da bu iktidarın boynundaki en büyük utanç madalyasıdır. Hiçbir siyonist, sözde üstün cesaret madalyasına böyle sadık olacağınızı emin olun tahmin edemezdi. Bizler biliyoruz özgür Filistin ancak ve ancak Saadet Partimizin iktidar olmasıyla hükümet kurmasıyla Milli görüş’ün iktidara gelmesiyle mümkün olacaktır.
“ZALİME GEMİ GÖNDERMEK ŞAHSİYET DEĞİL, ŞAHSİYETSİZLİKTİR”
Milli Görüş, önce ahlak ve maneviyat demektir. Ahlak ve maneviyatı olmayanın vicdanı olmaz, şahsiyeti de olmaz. Milli Görüş üretime dönük çalışmak demektir. Beton ekonomisiyle faizle, rantla, ihalelerle bir ülke gelişemez. Milli Görüş, her anlamda üretimi desteklemek demektir. Akademide sanayide, tarlada teknolojide Türkiye'yi inşa etmek demektir. Milli Görüş, faiz değil alınteri, çeteler değil 85 milyon insanımız demektir. Milli Görüş, şahsiyetli dış politika demektir. Türkiye’de dünya da yaşanan tüm gelişmelere başkalarının gözlükleriyle bakmakta ve adımlarını maalesef ona göre atmaktadır. Şahsiyetli bir dış politika milli bir bakış demektir. Mazlumu gözetmektir. Zalime gemi göndermek şahsiyet değil, şahsiyetsizliktir. Erbakan Hocamızın, hareketin tüm yapılarını neden ‘milli’ sıfatıyla nitelediğini bugün çok iyi anlıyoruz."