Çokça eserinden bir kaçı; ‘Tanrıların Konuşmaları', 'Deniz Konuşmaları', 'Ahirete Varış', “'Öbür Dünyada Konuşmalar', 'Gerçek Bir Hikaye (Yaşanmış bir öykü)', 'Tarih Nasıl Yazılmalı'dır.
İşte Samsatlı Lukianos’un ‘Öbür Dünyada Konuşmalar'ından tadımlık bir bölüm şöyle;
--- Ya sen, arkanda atlas elbisen, başında tacın, bütün bu azametinle sen kimsin?
---Ben Gela kralı Lampikhos'um.
---Bu kadar eşyayı ne diye getirdin?.. Hadi bırak hepsini.
---Attım işte bütün zenginliğimi.
---Kibrini de at, o herkese yukarıdan bakmanı da at. Kayığa seninle birlikte girerlerse fazla yük olur.
---Bari tacımla erguvan gömleğimi atmayayım.
---Olmaz öyle şey. Bırak, onu da.
---Peki. Daha nem kaldı? Görüyorsunuz ki üzerimden her şeyimi attım.
---Daha zalimliğin, deliliğin, küstahlığın, öfken var. Onları da at.
---Peki. Çırçıplağım işte!
Hikâye bu İşte! Hem de ikibin yıl öncesinden. Peki o şaşaalı, debdebeli hayatlarını faş edip “onca yoksulluk varken” onlardan bana ne dercesine yaşayanlar ya!
Bırakınız o çok inandıkları ve sadece yoksullar için bir yaşam gayesi gibi öte yakada vaat ettikleri zenginlik hayalini! Bu sahici dünyada olası bir çırılçıplaklığı…
Şehrin velisi Deli Alişan bir elinde asası öbüründe yanan mumla güpegündüz dolanıyormuş şehrin sokaklarında…
Sormuşlar Alişan’a ne arıyorsun bu aydınlıkta üstelik yetmezmiş gibi elinde yanan mumunla!
“İnsan arıyorum insan” demiş…
Sahi siz ne arıyorsunuz…