Tarih boyunca etkisi günümüze kadar süregelen olaylar arasında yer alan Şeyh Said İsyanı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin karşılaştığı en büyük isyanlardan biri olarak bilinir. Bu isyanın lideri Şeyh Said, Nakşibendi tarikatının önde gelen bir şeyhi olarak hem dini hem de siyasi etkisi büyük olan bir figürdü. Peki, Şeyh Said’in hayatı, isyanın arkasındaki nedenler ve idamına giden süreçte neler yaşandı? İşte Şeyh Said İsyanı’nın detayları

ŞEYH SAID'İN HAYATININ BAŞLANGICI VE EĞİTİMİ

1865 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde dünyaya gelen Şeyh Said, Nakşibendi tarikatının köklü bir ailesine mensuptu. Babası Şeyh Mahmud Fevzi ve annesi Gule Hanım’ın oğlu olarak dünyaya gelen Said, genç yaşlardan itibaren dini eğitim almaya başladı. Doğduğu şehir olan Elazığ’da başlayan eğitimi, Diyarbakır, Muş ve diğer çeşitli şehirlerde devam etti. Aile soyunun, 6. göbekten dedesi Seyyîd Haşim’in, Sultan IV. Murad tarafından öldürülmüş olduğu kayıtlara geçmiştir. Yedi kardeşten en büyüğü olan Şeyh Said, ailenin dini liderlik görevini üstlenmiştir.

SİYASİ FİGÜR HALİNE GELDİ

Babası Şeyh Mahmud Fevzi’nin Hınıs’a göç etmesinin ardından Şeyh Said de burada uzun yıllar yaşadı. Babasının ölümünden sonra, Nakşibendi tarikatının liderliğini devralan Said, tarikatın etkisini bölge genelinde artırdı. I. Dünya Savaşı sırasında bölgedeki karışıklıklar nedeniyle ailesiyle birlikte Piran’a göç eden Şeyh Said, savaş sonrasında tekrar Hınıs’a geri döndü. Bu dönemde dini liderliğin yanı sıra, siyasi bir figür olarak da bölgedeki nüfuzunu genişletmeye başladı.

ŞEYH SAİD'İN EVLİLİKLERİ VE ÇOCUKLARI

Şeyh Said, hayatı boyunca iki kez evlilik yaptı. İlk evliliğini, Şeyh Ahmed-i Çani'nin kızı Amine Hanım ile yaptı. Bu evlilikten beş kız, beş erkek olmak üzere toplamda on çocuğu oldu. Ancak, Piran’a göç ettikleri sırada Amine Hanım’ın rahatsızlanarak vefat etmesi üzerine, Şeyh Said ikinci evliliğini Fatma Hanım ile gerçekleştirdi. Şeyh Said’in soyundan gelen torunları arasında en bilinen isim, 19 ve 20. Dönem Erzurum Milletvekilliği yapmış olan Abdulilah Fırat’tır. Fırat, aynı zamanda Şeyh Said’in hayattaki tek torunudur.

ŞEYH SAİD İSYANININ NEDENLERİ

Şeyh Said İsyanı, 1925 yılında Doğu Anadolu’da patlak veren en büyük isyanlardan biri olarak tarihe geçti. İsyan, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve merkeziyetçi yapısına karşı bir tepki olarak ortaya çıktı. Tarihçiler, Şeyh Said İsyanı'nın temelinde, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni politikalarının etkili olduğunu ifade ediyor. Halifeliğin kaldırılması, dinin kamusal alandan uzaklaştırılması ve milliyetçilik politikalarının, özellikle Nakşibendi tarikatına mensup olanlar ve yerel aşiretler üzerinde büyük bir rahatsızlık yarattığı belirtiliyor.
İsyan, 13 Şubat 1925 tarihinde Diyarbakır’ın Piran köyünde başladı. Jandarma ile çıkan çatışmalar sonucu hızla büyüyen isyan, kısa sürede geniş bir alana yayıldı. İlk olarak Bingöl iline bağlı olan Genç ilçesinde başlayan isyan, daha sonra Hınıs, Çapakçur (günümüzdeki adıyla Bingöl), Lice, Palu ve Elazığ’a kadar yayıldı. İsyancılar, bu bölgeleri kısa süreliğine ele geçirdikten sonra Diyarbakır’a yöneldiler ve şehri kuşatma altına aldılar.

ŞEYH SAID’İN YARGILANMASI VE İDAMI

Şeyh Said İsyanı, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından “vatana ihanet” suçu kapsamında değerlendirildi ve isyanın bastırılması için bölgeye askeri birlikler gönderildi. İsyanın bastırılmasının ardından, Şeyh Said ve onunla birlikte hareket eden 50’ye yakın kişi, İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı. Mahkeme, Şeyh Said ve diğer isyancıların “dini siyasete alet etmek” ve “cumhuriyet rejimine karşı tehdit oluşturmak” suçlarından idam edilmelerine karar verdi.
Şeyh Said, 29 Haziran 1925 tarihinde Diyarbakır’da idam edildi. Onunla birlikte birçok isyancı da aynı gün idam cezasına çarptırıldı. Bu olay, Türkiye’nin doğusunda büyük bir travmaya neden oldu ve uzun yıllar boyunca hafızalardan silinmedi.

Kaynak: WİKİPEDİA