Günahsız olarak doğan insan, ergenlik çağından sonra nefsine ve şeytana uyarak günah işleyebilir. Bu itibarla, Allah'ın koruması altında bulunan peygamberler hariç bütün insanlar az çok günah işler. Peygamberimizin (s.a.v.) şu hadisi bu gerçeği ifade etmektedir:
"Ademoğullarının hepsi günahkârdır." (Tirmizî, Kıyamet, 49)
Günah işleyebilen bir varlık olması nedeniyle Yüce Allah, günahlardan kurtuluş yolu olarak "tövbe kapısını" insanlara açmıştır. Her şeye rağmen Allah, insanoğlu için bir dönüş kapısı bırakmış ve çıkış yollarını göstermiştir. Kıyametin gelişine kadar bu kapı açık kalacaktır. Tövbe etmek, Allah’a yönelmek ve günahlarından vazgeçmek her insan için bir farzdır. Günah işleyenler, eğer tövbe etmezlerse, iki kez günahkâr olurlar: Biri işledikleri günah, diğeri ise o günahtan tövbe etmedikleri için. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde tövbeden bahsedilmektedir. Âlimler, tövbe hakkında ciltler dolusu kitaplar yazmışlardır.
Sözlükte "dönmek ve vazgeçmek" anlamına gelen ve daha çok Allah’a dönme ve yönelmeyi ifade eden "tövbe", "günah ve hataların verdiği iç sancısı ve kötü huyları iyi huylarla değiştirme" olarak tanımlanabilir. (Râgıb el-İsfehânî, el-Mufredât) Din ıstılahında ise tövbe, insanın işlediği günahı fark edip ondan vazgeçmesi, Allah’a dönerek yaptığı hatadan dolayı O’ndan af dilemesi ve pişmanlığını samimi bir şekilde ifade etmesidir. Arapça’da tövbe, "dönüş" anlamına gelir. İslam’da ise tövbe, işlenen günahlardan ve isyanlardan pişmanlık duyarak vazgeçmektir. Tövbenin hükmü her mümin erkek ve kadın için farzdır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Hepiniz kötülüklerden, günahlardan tövbe edip topluca Allah’a yönelin ki, dünyada ve ahirette kurtuluşa eresiniz." (Nur 31)
"Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılıkla Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlerine koyar. O gün Allah, peygamberi ve onunla aynı imanı paylaşanları utandırmaz. Onların nuru, önlerinde ve sağ yanlarında ilerleyerek yollarını aydınlatırken şöyle derler: 'Rabbimiz! Nurumuzu artır, eksiltme ve bizi bağışla. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.'" (Tahrim 8)
Her insan hata yapar ve günah işler. Ancak günah işleyenlerin en hayırlısı, tövbe edenlerdir. Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Ey insanlar! Allah’a tövbe ediniz ve günahlarınızdan istiğfar ediniz. Doğrusu ben, günde yüz defa Rabbimden bağışlanma dileyerek O’na tövbe ederim." (Müslim, Zikr 42)
Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:
"Vallahi, ben günde yetmiş kereden fazla Allah’tan bağışlanma diler, tövbe edip O’na yönelirim." (Buhârî, Daavât)
     Her insanın tövbeye ihtiyacı vardır. Önemli olan, hiç günah işlememek değil, günaha devam etmemektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şu hadisinde buna işaret etmektedir:
"Günahkârların en hayırlısı, tövbe edenlerdir." (Tirmizî, Kıyamet, 49)
Tövbe, imanın ilk adımı, hak yolculuğunun başlangıcı ve Allah’a ulaşmanın anahtarıdır. Asıl tövbe, kişinin menfaatini düşünmeden, sadece yaptığı günahın çirkinliğini hissedip ondan vazgeçmesidir.
Müslümanın günahlarına tövbe etmesi dinî bir görevdir. Bu görev ömür boyunca devam eder. İnsan olarak günahlardan tamamen uzak durmamız mümkün olmasa da, hatalarımız bizi huzursuz eder ve bir çıkış yolu ararız. İşte böyle bir durumda Yüce Rabbimiz bize aradığımız o çıkış yolunu göstermiş, bizi mutluluğa ve günahların affına kavuşturacak tövbe kapısını ardına kadar açmıştır. Yeter ki insan tövbe etsin ve Allah'a yönelebilsin.
İnsanoğlu, Allah’a karşı görevlerini her zaman hakkıyla yerine getirememektedir. Allah, insana sayısız nimetler vermiş ve onu kullukla görevlendirmiştir. Ancak insan, nefsinin ve şeytanın etkisiyle günaha yönelebilir. Kur’an-ı Kerim’in ilkeleri doğrultusunda hareket eden ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetine uyan kimse, doğru yolda ilerler. Ancak bazen yolunu şaşırabilir, günah işleyebilir. Bu durumda Allah ona bir uyarı verir, o da hatasını fark eder ve tövbe eder. Yüce Allah’ın, insanların ne tövbelerine, ne dualarına ne de ibadetlerine ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, O, kullarına çağrıda bulunarak onları cennete davet etmektedir. Allah, merhametlilerin en merhametlisidir. Yüce Allah diler ki, O’nun yüce sıfatları kullarında da tecelli etsin. O, Rahîm’dir, merhamet etmek ister. O, Cömert’tir, her zaman cömertliğini izhar etmek ister. O, Bağışlayıcı’dır, sürekli bağışlamak ister. O, Affedici’dir, kullarını affetmek ister. O, Vedûd’dur, kullarını sevmek ister.
Yüce Allah, insanların şirke düşmelerini, küfre sapmalarını ve günah bataklığına sürüklenmelerini istemez. Ancak insanlar bu cürümleri işleseler, günahları ne kadar çoğalsa, yerden göğe kadar günah işleseler bile, Allah şöyle buyurur:
"Ey kullarım! Eğer samimiyetle tövbe eder, benden af dilerseniz, ben de yerden göğe kadar mağfiretimle, merhametimle size geleceğim ve sizi bağışlayacağım." Hadis “
Aslında insanın en büyük problemi Rabbini tanımamasıdır. O’nun nasıl bir rahmete, nasıl bir adalete ve nasıl bir kudrete sahip olduğunu bilmemektedir. Bu yüzden herkese düşen en önemli görev, samimi bir şekilde Allah’a iman etmektir. Allah’ı tanımak, O’nun kulları üzerindeki haklarını bilmek ve O’nu hakkıyla zikretmek, şükretmek ve O’na gereği gibi ibadet etmektir.
İnsanın bunu başarabilmesi için Kur’an’a hakkıyla yönelmesi ve ona sımsıkı sarılması gerekir. Kur’an’ı hakkıyla bilmek için de Peygamber Efendimiz’i (s.a.v) tanımak ve onun Kur’an’a dair beyanlarını öğrenmek gerekir. Her Müslüman, Rasulullah’ın (s.a.v) Allah’ı nasıl tanıdığını, O’na nasıl ibadet ettiğini, O’nu nasıl zikrettiğini, nasıl şükrettiğini ve nasıl dua ettiğini Sîret’inden ve Sünnet’inden öğrenmelidir
Allah, insanoğlu için dönüş kapısını açık bırakmıştır. Kıyamet kopana kadar bu kapı açık kalacaktır. Tövbe etmek, Allah’a dönmek ve günahlardan vazgeçmek her insan için bir farzdır. Tövbe etmeyenler, günahlarının yanı sıra tövbe etmemekle de ayrı bir günah işlemiş olurlar.
Allah Teâlâ, kullarını affetmeyi sever. Hadis-i şerifte bildirildiğine göre, "Beni İsrail'den Kefl adında bir adam vardı. O, bütün günahları işlemeye alışmıştı. Bir gün, günah işlemek için bir kadına para verdi. Kadın ağlayarak, 'Ben hiç böyle bir şey yapmadım' dedi. Adam, bunu duyunca pişman oldu ve Allah’a tövbe etti. O gece vefat etti ve kapısının üzerine 'Allah, Kefl’i bağışladı' yazıldı." (Tirmizî, Hadis no: 2499)
Sonuç olarak, hepimiz günahkârız. Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda, gizli veya açık birçok günah işleriz ve işlemeye devam ederiz. Bu yüzden tüm günahlarımızdan acilen tövbe etmeli, Allah’a yalvarmalı, O’na yönelmeli ve eski hâlimizi bırakıp yeni bir hayata adım atmalıyız.
Aksi takdirde, bir gün ölüm bizi bulacak ve ölümden kaçış olmayacaktır. O gün geldiğinde çok tövbe etmek, çok pişman olmak isteyeceğiz, ancak o günün tövbesi ve pişmanlığı artık fayda vermeyecektir. Tövbe, bizim için kurtuluş kapısıdır. Selam ve dua ile…

Muhabir: Ali ÖZGÜÇ