Türkiye'nin 14 kilometrelik en uzun sahili olan Samandağ’da kumsal birçok canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Bozulmamış doğası ve el değmemiş doğal yaşam alanları bulunan Samandağ sahilinde 200 tür de bitki yetişiyor. Samandağ kıyı kumullarında tespit edilen türlerden bazıları alan boyunca az rastlanırken, bazı bitki türleri alan boyunca sıklıkla görülüyor. Samandağ kumsalında; sahil çoban değneği, rahip biberi, İzmir ılgını, sahil andız otu, inceçim, sahil ayrıkotu, yalancı gebre, kum zambağı, sabah sefası, devedikeni ve deniz rokası gibi karakteristik kıyı kumul bitkileri alan boyunca yoğunlukta. Bölge halkı tarafından toplanan kaya koruğu taze sürgünleri salata ve turşu yapımında tercih ediliyor.
Biyolog Dr. Samim Kayıkçı, kıyı kumul bitkilerinin dayanıklılığına dikkat çekerek, "Kıyı kumul bitkilerinin yüksek tuzluluk, besin maddelerinin azlığı, yüksek sıcaklık, yüksek güneş ve denizden o rüzgarlarla sürüklenen kumların o fiziksel şiddetine inanılmaz dayanıklı türlerdir. Bitkilerin üzerinde kum biriktikçe bitkiler uzamaya devam eder. Kıyı kum bitkilerinin böyle bir özelliği var, dolayısıyla mesela kumdaki bir kum zambağını sökmeye kalkarsanız onun soğanın çok derinlerde olduğunu fark edeceksiniz. Yıllar içerisinde Samandağ kıyı kumulları üzerinde çeşitli olumsuz etkiler olmuş. Uzun zamanlar burası kum ocağı olarak kullanılmış. Saman eski evlerin büyük oranda deniz kumundan yapılmıştır. Bu da buradaki vejetasyonun bozulmasına sebep oldu. Zaman içerisinde belirli yerlerde hala bu vejetasyonun bozuk olduğunu görebiliyorsunuz" ifadelerini kullandı.
"Diğer canlıları da burada görmemiz imkanlı olacak"
Ekosistemin devamlılığı açısından doğanın önemine değinen Kayıkçı, "Kumul bitkilerinin daha çok olmasını beklerdik fakat insanların olumsuz etkiler ve buradaki özellikle gerideki kumullarının hepsinin tarım arazisine ve betonlaşmaya açılmış olmasından kaynaklı olarak tür sayısı biraz az kalmış. Kumsalda bulunan 200 tür bitki kaydı var ama bu da önemli bir şey çünkü kıyı kumul bitkileri çok hassas bitkiler ve bunlar kum dışında hiçbir yerde yaşamını sürdüremez. Bir kum zambağını gidip bir dağın başında göremiyorsunuz ya da burada kıyı kumullarını özgü olan kum sütleğeni, kum dikeni ve sahil tere otu gibi türlerin gidip başka bir yerde görme şansınız yok. Dolayısıyla buradaki bitkiler çok önemli oluyor. Korunması gerekiyor ve bitkilerin sadece doğayı korumak ya da doğada bu ekosistemi beslemek dışında insanlar tarafından farklı farklı kullanımları var. Bunlarla ilgili çok fazla yayın yapılmış. Tıbbi olarak, besin olarak ve kozmetikte kullanılmakta bu bitkiler. Ama işte bu bitkilerinin üzerine çok fazla araştırma yapılmamış. Bunlar aslında bizim genetik kaynaklarımız ve bu genetik kaynakları belki de ileride yapılacak araştırmalar sonucunda belki de birçok hastalığın tedavisinde kullanılabilecek ya da farklı alanlarda kullanım alanı olabilecek. Dolayısıyla bu bitkileri bu şekilde değerlendirmek lazım. Bizim doğa zenginliğimiz var ve bu doğa zenginliğinde bir ekonomik potansiyel de var açıkçası. Ekosistemin sürdürülebilirliği ya da oluşumuyla ilgili sadece bitkiler olarak değerlendirmemek gerekiyor. Bitkiler kelebeklerle, böceklerle, kuşlarla ve sürüngenlerle birlikte hepsi birer ekosistem. Burada bulunan bitki örtüsü ne kadar sağlam ve sağlıklı olursa diğer canlıları da burada görmemiz imkanlı olacak. Bunun için buranın sağlıklı ve temiz olması lazım. Bütün bunları sağlarsak aslında biz çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakırız" dedi.