Rehber TV canlı yayınında Olcay Ersoy’un sorularını yanıtlayan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

15-16 Şubat tarihinde partisinin İnsan hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığınca organize edilen “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”nın pek çok hayra giden kapıyı açacağına inandığını ifade ederek sözlerine başlayan Yapıcıoğlu, “Bu tartışmalar her ne kadar kötü gibi görünse de ben öyle inanıyorum ki inşallah sonuç itibariyle pek çok hayra vesile olacaktır.”

Çalıştayın zamanlamasına dair eleştirilere yönelik açıklık getiren Yapıcıoğlu, çalıştayın aşama aşama planlandığını belirterek şunları kaydetti:

“Sanki 1 Ekim'de Meclis’in açıldığı gün Sayın Bahçeli'nin DEM sıralarına gidip DEM partililere tokalaşması, ardından ondan 3 hafta sonra ‘Abdullah Öcalan'ın DEM Parti grubunda gelip eğer örgütü lağvedeceğini, dağıtacağını, silahlı döneminin bittiğini haykırsın, ilan etsin.’ diye yapmış olduğu çıkıştan sonra sanki onunla alakalıydı gibi ya da onun bir devamıymış gibi bir algı oluşturulmaya çalışıyor ya da bazılarında gerçekten böyle bir algı oluşmuş olabilir. Çünkü bu dönemde yoğun bir şekilde başkaları da benzer çalışmalar yapıyorlar. Aralık ayı içerisinde bazı grupların yapmış olduğu çalışmalar vardı. Ocak ayı içerisinde İHH'nın yapmış olduğu bir çalıştay vardı. Yine Kürt meselesi ile ilgili bizim çalıştay yaptığımız gün Diyarbakır'da aynı tarihte başka bir grubun yapmış olduğu bir çalıştay, bir forum vardı. Bu da onlardan birisidir olarak düşünülebilir, normaldir, doğaldır ama şimdi daha önce bizim İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanımız İshak Sağlam kardeşimiz de ifade etti. Hatta çalıştaya davet edilen bazıları da bunu ifade ettiler. Burada bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. Biz aslında 2023'ün yaz aylarında yani seçimden hemen sonra böyle bir çalıştay yapmayı düşündük, planladık, hazırlıklarına da başladık.”

“ÇALIŞTAYIMIZIN PLANLAMASINI TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNİN İLAN EDİLMESİNDEN ÇOK ÖNCE YAPMIŞTIK”

Biz 2023'ün sonlarına doğru yapabiliriz diye bir hesaplama yaparken 7 Ekim'de bir Aksa Tufanı koptu. Aksa Tufanı’ndan dolayı bütün Türkiye'nin hatta dünyanın ve bizim de bir numaralı gündemimiz Gazze oldu. Dolayısıyla biz de bu Kürt meselesi ile ilgili çalıştay yapma fikrimizi tabiri caizse buzdolabına kaldırdık. Şimdi zamanı değil dedik, bir kenara bıraktık erteledik, iptal etmedik. Gazze'ye, Filistin'e yoğunlaştık. Bu olaylar uzun sürdü, bir yılı aştı. 2024 Ekim ayındaki Genel İdare Kurulu toplantımızda konuyu yeniden değerlendirdik ve bunu ne zaman yapabiliriz, hazırlıkları ne zaman bitirebiliriz diye bir hesaplama yaptık. Bu çalıştayı yapması için İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığımızın başkanlığında bir komisyon kurduk. Bu çalışmalar yürüdü. Nihayet şubat ayının ortasına ancak yetişebildi. Bu çalıştayın hikâyesi bu. Yani 2023'ün yazında başlamış, 2024'ün Eylül ayında kararlaştırılmış. Dikkat ederseniz hem 2023'ün yazı hem de 2024'ün Eylül ayı, bahsettiğimiz Meclis’in açılmasından ve Sayın Bahçeli'nin o çağrısından önce ki tarihlere denk geliyor. Yani zamanlama birilerinin iddia ettiği gibi bu çözüm süreci ya da işte terörsüz Türkiye hedefinin ilan edilmesinden çok önce planlaması yapılmış bir çalışmaydı.”

“BİZİM BU ÇALIŞTAYIMIZ İLE SÜRECE NASIL ZARAR VERMİŞ OLACAĞIZ?”

Yapıcıoğlu, çalıştayın mevcut süreci sabote ettiği iddialarına dair yapılan eleştiriler ile ilgili şunları söyledi:

“Aslında bu iddiaları ileri süren kişilerin bunu izah etmesi gerekir. Bana göre işin içerisinde mantıksal bir çelişki var. Şöyle daha çok hükümet cenahına yakın durduğunu ifade edenlerden birileri mesela Sayın Cumhurbaşkanının Başdanışmanı sıfatını taşıyan bir zattan benzer şeyler geldi. Bizim bu çıkışımızda sürece nasıl zarar vermiş olacağız? Yani biz böyle söyledik diye hükümet, ‘biz elinde silah olanların silah bırakmasını istiyorduk ama madem HÜDA PAR çıktı, böyle bir açıklama yaptı. Biz bundan vazgeçtik. Sen de çağrı falan da yapma. Silahların elinizde dursun. Biz de senin silahlarını zorla senin elinden alacağız’ mı diyecek? Ya da elinde silah olanlar, ‘Aslında biz böyle bir çağrı yapacaktık. Tamam, artık silahın dönemi bitti. Bu iş siyaset zemininde konuşulsun. Biz de o düşüncedeyiz ama bu düşünceyi HÜDA PAR dile getirdi diye silahın dönemi bitmiştir diye bu mesele siyaset zemininde tartışılsın ve yasal ve anayasal olarak meşru zeminlerde tartışıldı. Sonra buna kardeşçe bir çözüm bulunsun. Kürtler ve Türkler kardeşçe bin yıl yaşadığı gibi bundan sonra da birlikte bu topraklarda yaşasın dediği için ben bu çağrıyı yapmaktan vazgeçtim’ mi diyecek? Yani hangi yönüyle, kime yönelik, kime dokunan bir tarafı var da bu şeyi bozmuş olacak.”

“100 YILI AŞKIN BİR SÜREDİR DEVAM EDEN BİR PROBLEMİMİZ VAR VE BU MESELE MUTLAK SURETTE ÇÖZÜLMELİ”

“Biz başından beri şunu söylüyoruz, biz bu çalıştayda da söyledik, sonuç bildirgesinde de söyledik. Orada tartışan, tebliğ sunan katılımcıların da önemli bir kısmı aynı noktaya parmak bastı. Birincisi silah mutlaka bırakılmalıdır. Silah bir çözüm yolu, yöntemi değildir ve hatta silah, bu meselenin çözümünün önündeki en büyük engeldir. Bunu hem çalıştayı düzenleyen bizler söyledik hem de çalıştaya katılan genel manada bunu söylediler. Şimdi böyleyken bizim bu çıkışımız silahsız, şiddetsiz, terörsüz bir Türkiye hedefinin önüne nasıl engel olacak? Bir şey daha söyledik dedik ki meselenin bir yönü daha var. Bunu sadece biz söylemiyoruz. 100 yılı aşkın bir süredir devam eden bir problemimiz var ve bu mesele mutlak surette çözülmeli.”

“CHP ZİHNİYETİ VE İDEOLOJİSİNİ ELEŞTİRDİĞİMİZDE SES ÇIKARAN DİĞER SİYASİLER GİDİN CHP'NİN İÇERİSİNDE SİYASET YAPIN”

CHP dışında bulunup da CHP zihniyetini savunanlara çağrıda bulunan Yapıcıoğlu, “Sadece CHP ve CHP'ye yakın yerlerden ses gelmedi başka yerlerden de ses geldi. Aslında biz bu sorunun kaynağına inerken CHP zihniyetinden, o ceberut devlet anlayışından, tek parti diktasından bahsettik. Bunu ilk defa söyleyen biz değiliz. Daha önce CHP içerisinde olanlar hatta şu anda CHP içerisinde CHP Milletvekili sıfatını taşıyanlar da geçmişte benzer cümleler kurmuşlardır. Tek Parti dönemindeki yapılan mezalim tarihin kayıtlarında yer almış orada duruyor ama biz oraya vurunca bu farklı siyasi görüşte olanlardan ses çıkınca doğrusu ben şöyle düşündüm; dedim ki CHP'nin zihniyetini ya da onun ideolojisini biz vurduğumuzda böyle zıplayarak ses çıkaranlar o zaman diğer kendi partinizle ilişkinizi kesin. Ya da kapatın partinizi gidin CHP'nin içerisinde siyaset yapın.” dedi.

“AKLI BAŞINDA OLAN, HAKTAN-HAKİKATE YANA OLAN İNSANLARIN CUMHURİYET GAZETESİ VE CHP’DEN DE HAZ ETMEDİĞİNİ RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİM”

Cumhuriyeti; CHP ve Cumhuriyet Gazetesi’nden ibaret zannedenlerin cumhuriyetin ne olduğunu bilmediklerini vurgulayan Yapıcıoğlu, “CHP'ye yakın olup da cumhurun ya da cumhuriyetin manasını bilmeden bize ‘cumhuriyet düşmanı’ yaftası yapıştırmaya çalışanlara da şunu söylüyoruz; eğer siz cumhuriyeti Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Gazetesi’nden ibaret sanıyorsanız cumhuriyetin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Aklı başında olan, haktan-hakikate yana olan insanların da Cumhuriyet Gazetesi’nden, Cumhuriyet Halk Partisi'nden de haz etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Yani tek ayaküstünde, bir dakikalık bir haber içerisinde ardı ardına nefes almadan 15 tane yalanı başka kim sıralayabilir?” diye belirtti.

“DİLE GETİRDİKLERİMİZE FİKREN CEVAP VEREMEYENLER İFTİRAYA SARILIYOR, SESİMİZ GENİŞ KİTLELERE ULAŞMASIN DİYE GÜRÜLTÜ ÇIKARIYORLAR”

Haklarında karar propaganda yürüten bazı medya kuruluşlarını insafa davet eden Yapıcıoğlu, “Bizim söylediklerimize ya da farklı tarihlerde, farklı meselelerle ilgili dile getirdiklerimize fikren cevap veremeyenler iftiraya sarılıyorlar. Bizim sesimiz geniş kitlelere gitmesin diye böyle bir gürültü çıkarıyorlar. Maalesef bazıları da bu çıkarılan gürültüden etkilenerek ya da onların söylediklerini hakmış gibi zannederek bildirgeyi bile okumadan sadece işte Halk TV'nin ya da işte Cumhuriyet Gazetesi'nin ya da onlara benzer karanlık odakların yapmış oldukları kara propagandaların etkisinde kalarak, onların yaptıkları nitelemelere bakarak HÜDA PAR’a saldırıyorlar. Onları insafa davet ediyorum. Açsınlar, okusunlar. Elbette hiçbir beşer sözü eleştirilemez değildir. Bizim sözümüz de elbette eleştirilebilir hatta hiç kimse bizim çizgimiz ya da bizim Kürt meselesi ile ilgili ortaya koymuş olduğumuz çözüm önerilerimize katılmak zorunda da değil. Biz kendi önerilerimizi söylüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“SÖYLEDİKLERİMİZDE HERHANGİ BİR SUÇ UNSURU YOK”

Söylemlerinde herhangi bir suç unsuru bulunmadığının altını çizen Yapıcıoğlu, “Şimdi birileri çıkıp diyor ki ‘silahsız bir dönem olsun. Şiddete başvurmadığı müddetçe herkes her istediğini söylesin. Tam bir fikir hürriyeti olsun ama birileri hariç. Sen konuşamazsın.’ bir dakika ya sen kimsin? Kimin konuşup konuşmayacağına nasıl karar veriyorsun? Bir de bazı aklı evveller, ‘bu suçtur, anayasal suçtur’ diyor. Bazıları cumhuriyet savcılarını göreve davet ediyor. Bizim söylediklerimizde herhangi bir suç unsuru yok. Rahatlıkla bunu söylüyorum.” şeklinde konuştu.

“ÇÖZÜMÜ İSLAM KARDEŞLİĞİNDE BULUNCA YA DA ÇÖZÜMÜN BU OLDUĞUNU SÖYLEYİNCE RAHATSIZ OLDULAR”

Çalıştayda konuşulanlar ve sonuç bildirgesinde ön plana çıkan değerlendirmeler ile ilgili sözlerine devam eden Yapıcıoğlu, şunları belirtti:

“Bizim kardeş olmaktan başka bir çaremiz yok. Çalıştayın açılış konuşmasında da altını çizerek değindiğim konulardan bir tanesi bu. Biz meselelerimize kardeşlik temelinde adil çözümler bulmak zorundayız. Bizi kardeş kılan şey İslam'dır. Aslında belki bize bu kadar saldıran özellikle de CHP ve ona yakın çevrelerin saldırmasının altında yatan en önemli sebep de kanaatimce budur. Çözümü İslam'da, İslam kardeşliğinde bulunca ya da çözümün bu olduğunu söyleyince yüksek sesle söyleyince ciddi bir rahatsız oldular. Ana dilde eğitim, vatandaşlık tanımı gibi talepleri ideolojik olarak kendilerine yakın olanlar söylediğinde onlara alkış tutuyorlar ama biz söyleyince şiddetli bir şekilde itiraz ediyorlar. Yaptıkları şey tam bir ‘cambaza bak’ oyunu.

“SORUNLARIMIZI KENDİ İÇİMİZDE ADALET TEMELİNDE DİYALOG YOLUYLA ÇÖZMEKTEN BAŞKA BİR ÇAREMİZ YOK”

Hâsılı kelam sonuç itibariyle bizim bir ve beraber olmak birlikte olmak, birbirimizle dayanışmak ve sorunlarımızı kendi içimizde adalet temelinde diyalog yoluyla çözmekten başka bir çaremiz yok. Kendi sorunlarımızı emperyalistlere havale etmeyelim. Kendimize istediğimizi kardeşimiz için de isteyelim. Bize yapılmasını istemediğimizi kardeşimize de yapmayalım diyoruz. Biz bu prensipleri hayata geçirebilirsek o zaman belki iç cepheyi iyice bir tahkim etme gibi bir şansımız olabilir.”

“ZULÜMLERİN ALTINA İMZA ATAN BİR ZİHNİYET, SORUNLARIN KAYNAĞIYKEN NASIL ÇÖZÜM OLABİLİR?”

Türkiye'deki kronikleşen sorunların çözümünde Kemalizm’in hiçbir şekilde aktör olamayacağını belirten Yapıcıoğlu, “Bugün yaşadığımız sorunların kahir ekseriyetinin temelinde bu zihniyet yatmaktadır. Tek tipçi, dayatmacı, tepeden inmeci anlayışıyla halkın bütün değerlerine savaş açan ve baştanbaşa kültürüyle, tarihiyle, kılık kıyafetiyle, her şeyiyle bir milleti tabiri caizse tarih sahnesinden silip yeni bir ulus oluşturma iddiasıyla olmadık zulümlerin altına imza atan bir zihniyet, sorunların kaynağıyken nasıl çözüm olabilir? O zihniyet sahipleri bütün bütün o zihniyeti terk etseler ya da onlar da PKK gibi kendilerini lağvetseler ‘artık bunun da dönemi geçti. Biz günahlarımızdan tövbe ettik. Bu zihniyet, bu meselede çözüm değildir’ diye kendi kendilerini dağıtsalar, lağvetseler. Bir daha da o dayatmacı, tepeden inmeci, buyurgan söylemleri ağızlarına almayacaklarına dair nasuh bir tövbeyle tövbe etseler o zaman belki memleketin sorunlarının çözümüne bir katkı sunmuş olabilirler.” dedi.

Kaynak: BÜLTEN