Ağrı Dağı, 5 bin 317 metrelik yüksekliğiyle Türkiye'nin doğal bir çekim merkezi. Ancak küresel iklim değişikliği, bu eşsiz doğa harikasını tehdit ediyor. Öte yandan dağa tırmanan ziyaretçilerin bıraktığı atıklar, çevre kirliliğini artırıyor ve ekosistemi tahrip ediyor. Plastik şişelerden çöp poşetlerine kadar birçok atık, dağın zirvesinde ve eteklerinde bulunuyor. Dağa tırmanış gerçekleştiren dağcılar, bu kirliliğin en temel nedenlerinden birinin denetimsizlik olduğunu düşünüyor.

Denetimsizlik, sporcular için tesislerin bulunmayışı, kurtarma ekiplerinin hazırda bulunmayışı ve bunlara bağlı olarak gelişen çevre kirliliği ve can güvenliği sorunu, Ağrı Dağı’nın ve tırmanış yapan dağcıların yaşadığı sorunlar arasında yer alıyor.

'EMEKLİ JAK PERSONELİ, DENETİM EKSİKLİKLERİNİN SONUÇLARINI ANLATTI'

Dağa tırmanış gerçekleştirenlerden biri de emekli Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Personeli Abdul Kadir Otar. Otar, 28 yıllık mesleğinin ardından tutkunu olduğu dağ tırmanışlarını sürdürmeye devam ediyor. Ağrı Dağı’ndaki denetimsizlik sorunu ile ilgili olarak Otar, dağın eteğinden zirvesine kadar devlet denetiminin ve kontrolünün olmadığını söyledi. Duvar’dan Kadir Cesur’a konuşan ve denetimsizliğe bağlı olarak gelişen sorunların Doğubayazıt’a varıldığı anda gözle görüldüğünü belirten Otar, dağa yapılan yolculukların tekelleştirildiğini şu sözlerle anlattı:

“Biz Van’dan Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine kadar TÜRSAB yetki belgesi olan araçlarla gittik. Ancak işler Doğubeyazıt’a yetiştiğinde değişiyor. Orada Ağrı Dağı’na ulaşım tekelleştirilmiş durumda. Sadece bir araç ile tırmanışın yapılacağı bölgeye götürülüyorsunuz. O aracın TÜRSAB belgesi, sürücünün SRC belgesi, psikoteknik belgesi hatta ehliyetinin olup olmadığı bile meçhul. Bu araç bizi Ağrı Dağı’nın 2 bin 200 metre rakımına kadar bıraktı. Oradan da at kiraladık. O aracın ücreti ve atların kirasının hiçbir prosedürü ve yasal dayanağı yok.”

'DAĞDA ARAMA KURTARMA YAPABİLECEK BİR EKİP YOK'

Ağrı Dağı’nda kontrolün olmadığını ve bu durumun dağ sporcularının yaşamını tehlikeye attığını belirten Otar, “Yukarı doğru çıkıldığında orada bir Jandarma asayiş ekibi, bir Jandarma Arama Kurtarma (JAK) ekibi ya da bir sağlık ekibi bulunmuyor. 112 acil çağrı merkezi yok. Dağda birine bir şey olduğunda arama kurtarma yapabilecek bir ekip yok. Belli bir giriş çıkış yok. Orası bir milli park. Oysa milli parkların girişinde bir gişe olur. Orada bir kontrol memuru gelir, kaç kişi geldiğine ve kaç araçla gelindiğine bakılarak bir ücret alınır. Ardından Jandarma personeli gelir. Kimlik bilgilerine ve eğer bir sağlık raporu alınması gerekiyorsa ona bakar. Bakanlık izninin olup olmadığına bakar. Ona göre dağa tırmanılmasına izin verir. Dağa çıkan ekiple Jandarma arasında düzenli olarak bilgi alışverişi olur. Sürekli iletişimde kalınır. Mesela Uludağ’da böyle yapılıyor. Devletin buraya gelenleri koruması ve takip etmesi gereklidir” diye konuştu.

'TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ DAĞINDA SIFIR İMKANLARLA İŞ YAPILIYOR'

Dağa gerçekleştirdikleri son tırmanışta ekiplerinde yer alan bir dağcının rahatsızlandığını ve görüştükleri 112 Acil Çağrı Merkezi’nin yolu bilmedikleri gerekçesiyle gelmediğini belirten Otar, “Oysa bu yolu AFAD’ın veya UMKE’nin biliyor olması gerekiyor. Ağrı Dağı’na günde en az bin insan gidiyor. Bu insanların yarısından fazlası yabancı ülkelerden geliyor. Her gün bin kişinin tırmanış yaptığı, Türkiye’nin en önemli dağında sıfır imkanlarla iş yapılıyor. Birçok dağda JAK personeli olarak görev yaptım. Bu dağların tamamında bu sözünü ettiğim hizmetlerin tamamı vardı. Ancak Ağrı’da maalesef yok. Ağrı Dağı’nın girişi neden belli değil? Çıkışı neden belli değil? Giren çıkan neden belli değil? Neden kontrol altına alınmıyor? Burada insanların başına bir şey geldiğinde nasıl müdahale edileceği noktasında bir plan ve program yok” dedi.

'AĞRI DAĞI’NIN SAHİPSİZ KALDIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ'

Dağa sürekli tırmanışlar gerçekleştiren Vadi Doğa Sporları Kulübü Başkanı Ömer Demez de denetim eksikliğinden şikayetçi. Ağrı Dağı’na tırmanış gerçekleştiren sporcular, rehberler, ulaşım hizmeti veren firmalar ve daha birçok alanda denetimlerin yapılması gerektiğini belirten Demez, geçtiğimiz yıl kendi kulüplerinin imkanlarıyla dağda temizlik çalışmaları yaptıklarını ve 11 torba çöp topladıklarını söyledi.

Topladıkları çöpleri, kiraladıkları atlarla dağdan indirdiklerini belirten Demez, “İnsanlar Ağrı Dağı’nı çok kirletiyor. Zirvede bile çöp yığınları görmeniz mümkün. Daha çok pet şişe, sigara izmaritleri, hazır gıda ambalajları, temizlik için kullanılan ıslak mendil ve peçeteler, poşet ve diğer plastik atıklar ile karşılaşıyoruz. Sonuçta dağa tırmananlar sporcu insanlardır. Sporcu insanların doğayı kirletmesi bizi ayrıca üzüyor. Öte yandan yabancı turistlerin bu konuda daha dikkatli olduğunu görüyoruz. Çöplerini kendileri ile birlikte dağdan indiriyorlar. Burası insanların değil, aslında yaban hayvanlarının yaşam alanı. Bizler orayı kirlettiğimizde bu hayvanlara da zarar vermiş oluyoruz. Maalesef bu bir denetim altında değil. Bu yüzden Ağrı Dağı’nın sahipsiz kaldığını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

2018 yılında Ağrı Dağı’nın zirvesinde bir tipiye yakalandıklarını belirten Demez, kendi imkanlarıyla donan GPS cihazının buzlarını çözdüğünü ve bu şekilde rotalarını bulup inmeyi başardıklarını anlattı. Geçtiğimiz yıl ise Ağrı Dağı’nda kaybolan biri Ukrayna vatandaşı iki kişiyi kurtarmak için kendilerinin dağa tırmandıklarını belirten Demez, üç saatlik bir aramanın ardından tesadüfen kaybolan üç İngiliz'i de bulduklarını ve onları da kurtardıklarını söyledi. Üç İngiliz'in dağda ölüme terk edildiğini söyleyen demez, “İki kişiyi kurtarmak için gittik, beş kişi ile döndük. O İngilizlerden kimsenin haberi yoktu. Çünkü bir denetim yok. Biz o Ukrayna vatandaşını kurtarmak için gitmeseydik, diğer üç kişi de kurtarılamayacaktı. Bu da bizim ülkemizin ayıbı olacaktı” dedi.

'AMBULANS GELMEYİNCE AT-BULANS İLE İNDİRDİK'

Bu yıl gerçekleştirdikleri son tırmanışta da ekiplerinde yer alan bir kişinin akut yüksek dağ hastalığına yakalandığını belirten Demez, hastayı kurtarmak için vermiş oldukları mücadeleyi de şöyle anlattı:

“Biz hastamızı kendi imkanlarımızla 3000 rakıma kadar indirdik. Orada 112 acil çağrı merkezini aradık. Maalesef çok tuhaf bir şekilde Ağrı Dağı’nın nereye bağlı olduğunu sordular. Ben güzergahı kendilerine anlattığım halde maalesef ambulans gelmedi. AFAD ve Jandarma’ya ulaştık. Yine kimse gelmedi. Bu sefer bir at kiralamak zorunda kaldık. Hastayı ata bindirip dağın eteğindeki köye kadar indirdik. Kısacası ambulans gelmeyince at-bulans ile indirdik. Oysa dağın 3200 metre rakımına kadar yol gidiyor.”