DİYARBAKIR - Karacadağ, ya da yörede bilinen adıyla Qerejdax, Diyarbakır'ın yaşam kültüründe önemli bir yer tutar. Diyarbakır'ın eski tarihi evleri, kiliseleri, camileri, cadde ve sokaklarında kullanılan bazalt taşın ana kaynağı olan Karacadağ, aynı zamanda içme suyu, et, yün, peynir, süt, tereyağı gibi hayvansal ürünler ve meşhur pirinci ile Diyarbakır'a hayat verir.

Dağ ve eteklerinde barındırdığı şu ana kadar tespit edilebilen 254 bitki türü ile de eşsiz bir bitki örtüsüne sahip olan Karacadağ, aynı zamanda Diyarbakır'a komşu illerin ilçelerine sundukları ile de hayat veriyor.

120 kilometre çapında bir zenginlik

Sönmüş bir yanardağ olan Karacadağ, Diyarbakır havzası ile Urfa platosunu kuzey-güney doğrultusunda ayıran coğrafi bir konuma sahip. En yüksek yeri 1952 metre olan Karacadağ, Diyarbakır, Mardin ve Urfa ilçelerini de kapsayacak şekilde 120 kilometre çapına ve 8 bin kilometrekarelik bir alana sahiptir.

Yeteri derecede tarıma elverişli olmasa da hayvancılık ve çeltik üretimi, Karacadağ'dan faydalanan köylüler için iyi bir geçim kaynağı.

Hayvancılık için uygun ekosisteme sahip

Karacadağ'ın Diyarbakır'a bakan kısmında tarıma uygun araziler bulunurken, diğer alanlarda ise hayvancılığa uygundur. Havası, kaynak suları ve bitki çeşitliliği ile hayvancılık için büyük ve küçükbaş hayvancılık için mükemmel bir ekosisteme sahip olan Karacadağ, bu özelliklerinden dolayı Mardin'in Derik, Mazıdağı, Urfa'nın Siverek, Viranşehir, Hilvan gibi ilçelerinde hayvancılıkla uğraşanların da ilgi odağıdır.

Karacadağ bir zamanlar ormanla kaplıydı

Ünlü seyyah Evliya Çelebi başta olmak üzere, birçok gezgin, yazdıkları anılarında Karacadağ'ın bir zamanlar sık orman örtüsüyle kaplı olduğunu ve buranın Diyarbakır'ın en önemli mesire yeri olduğunu belirtir.

Sık orman örtüsü nedeniyle geyik, ceylan, dağ keçisi ile pars, leopar gibi yırtıcı hayvanlar da yaşarmış. Diyarbakır Sur’larına figürleri işlenen hayvanların tamamı Karacadağ'da yaşıyordu.

Ormanlık alan yıllar içinde talan edildi

Karacadağ'daki ormanlık alanlar, dönemin Diyarbakır Valisi İsmail Hakkı Paşa'nın 1800'lü yılların sonlarına doğru Siverek'e yol açtırmak için ormanlık alanları kesmesiyle başlar.

Karacadağ'a çıkan baltacılar, yol açmak için aylarca çalışıp buradaki ormanlık alanı yok ederler. Ardından da Maden'deki bakır fabrikalarının fırınları için de binlerce ağaç kesilir. Hem yol yapımı, hem bakır fırınlarında kullanılmak için, hem de halkın kışın yakacak ihtiyacı için bilinçsiz bir şekilde yapılan ağaç kesimi sonrasında şu anda Karacadağ'da ormanlık alan tümden yok olmuş durumda.

Arıcılık ve geven bitkisi

Karacadağ'ın eteklerinde nadiren ağaçlık alanlara rastlansa da 1400 metre yükseklikten sonra hiçbir ağaç türüne rastlanmaz. Bu yükseklikten sonra yetişen geven bitkisi ise, bal üreticilerin gözdesi konumundadır.

Her yıl Diyarbakır merkez olmak üzere bölgenin birçok ilinden gelen arıcılar, arı kovanlarını Karacadağ'ın zirvelerindeki geven bitkisinin yetiştiği alanlara kurarak, arılarını buradan beslerler. Geven bitkisi, arıların eşsiz gıdalarının başında gelir.

Köylülerin geçim kaynağı

Hevsel Bahçeleri nasıl Diyarbakır'ın sebze ve meyve ihtiyacını karşılayan bir can damarı ise, Karacadağ’da et, süt, peynir, yoğurt, tereyağı, çeltik ve kendine özgü kenger gibi bitkileri ile Diyarbakır'a hayat veren bir yaşam platosudur aynı zamanda.

154 cinse ait 254 bitki türünün bulunduğu Karacadağ, hem Diyarbakır, hem de eteklerinde bulunan Mazıdağı, Viranşehir gibi ilçelerinde hayvancılıkla uğraşanların ilkbahar ve yazın, meralarda hayvanlarını otlatmak için hayvancılıkla geçimini sağlayan köylülerin uğrak alanıdır. 

Göçerler ilkbaharla birlikte Karacadağ'a gelir

Zengin bitki örtüsü nedeniyle hayvancılığa uygun olan Karacadağ, ilkbaharın başlaması ile birlikte farklı bölgelerden geçimlerini hayvancılıkla sağlayan göçerlerin akınına uğrar. Buraya gelen göçerler, kurdukları kıl çadırları ile kendilerine yazın sıcağından koruyacak barınma imkânı sağladıktan sonra, hiçbir suni yeme ihtiyaç duymadan, hayvanlarını Karacadağ'ın bereketli meralarına yayarlar.

Karacadağ'ı yaklaşık 9 ay boyunca kullanan göçerler, burada hayvanlardan elde ettikleri ürünlerle Ekim ayının ortalarına doğru dağdan inerek kışı geçirmek için yeniden Çınar, Viranşehir ve Ceylanpınar'a geri dönerler.

Aynı şekilde Karacadağ çevresindeki köylerde yerleşik olan aileler de, hayvanlarını yazın Karacadağ'a götürüp, sonbaharda köylerine dönerler. Karacadağ eteklerindeki köylerin tamamında küçük ve büyükbaş hayvancılık yapılmakta. Bu köylülerin tek geçim kaynağı, süt ve süt ürünleri ile canlı hayvan satımına dayanmakta.

Karacadağ denince pirinç akla gelir

Karacadağ aynı zamanda taşlık olmayan sulu topraklarda çeltik ekimine de uygun verimli topraklara sahip bir bölge. Belirli köylerde yapılan çeltik üretimi ile elde edilen Karacadağ pirinci, sadece Türkiye'de değil, dünya pirinç üretiminde de isminden söz ettirmiş.

Sonbaharda hasadı yapılan pirinç, Diyarbakır, Mardin ve Urfa'nın ihtiyacını karşılarken, tadının lezzetinden dolayı beğenildiği için Türkiye'nin değişik kentlerine de ihraç ediliyor.

Hayvancılık yavaş yavaş azalıyor

Köylerde artan nüfus, hayvancılığa verilen teşviklerin yetersiz kalması ve yem fiyatlarının artması gibi nedenler Karacadağ bölgesinde hayvancılıkla uğraşan aileleri kara kara düşündürüyor.

Son 10 yılda birçok aile tek geçim kaynağı olarak gördükleri hayvancılıktan eskisi gibi verim alamadıklarını ya da ürettiklerini değeri altında satmak zorunda kaldıklarını belirterek, yavaş yavaş bu sektörden çekilmeye başlarken, Karacadağ'ın eteklerindeki köylerde yerleşik olarak yaşayan ailelerdeki gençler ise geçim kaynağı olarak yaz aylarında batı illerinde mevsimlik işlerde çalışmak zorunda kalıyor.

Hamravat Suyu ve Kanuni Sultan Süleyman

Karacadağ, verimli zengin doğasının yanı sıra, ünlü Hamravat Suyu ile Diyarbakır'ın da içme suyunu karşılamış bir bölge.

Rivayete göre, Halep'den dönen ve hasta olan Kanuni Sultan Süleyman, hekimlerinin tavsiyesi ile Karacadağ havasının iyi geleceğini düşünerek 29 Eylül 1549 - 4 Kasım 1549’a kadar 37 gün boyunca Karacadağ'da kalır. Hamravat Suyu ve Karacadağ'ın havası sayesinde iyileşen Kanuni, ünlü “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...” sözünü burada söyler.

Karacadağ'da şifa bulan Kanuni, Diyarbakır'dan ayrılmadan önce de Vali Bali Paşa'ya emir vererek, bu şifalı Hamravat Suyu’nun Diyarbakır'a getirilmesini ister. Ve o tarihten sonra Karacadağ'dan Diyarbakır'a kadar taşlardan su kanalı yapılarak, şifalı Hamravat Suyu Diyarbakır'a taşınır ve yüzyıllarca bu su kentin içme suyunu karşılar. Kanuni’nin emri ile yapılan su kanalının günümüzde sadece fotoğrafları var.

(Sürecek)

 

 

 

 

 

 

 

Editör: TE Bilişim