ÖZEL HABER - Fatma TEMEL
Teknolojinin sunduğu kolaylıklar aynı zamanda yeni şiddet türlerini de beraberinde getiriyor. Dijital şiddet her geçen gün daha yaygın hale geliyor. Siber zorbalık, hakaret, ifşa, kişisel bilgilerin izinsiz paylaşımı ve çevrimiçi tehditler, milyonlarca insanın günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Araştırmalar, özellikle gençlerin ve kadınların dijital şiddetin en büyük mağdurları arasında olduğunu ortaya koyuyor. Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Dicle Gencan, dijital şiddetle mücadelede toplumsal farkındalık yaratma ve eğitim önemli rol oynadığını belirtti.
“BİRÇOK DİJİTAL ŞİDDET TÜRÜ VAR”
“Dijital şiddet, sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarının kullanımının yaygınlaşması ile ortaya çıkmıştır” diyen Gencan, dijital şiddettin birçok türü olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Kısaca sanal mecranın bireyler üzerinde baskı kurmak, zarar vermek veya kontrol altına almak amacıyla kötüye kullanılmasıdır. Dijital şiddetin bu kadar hızlı artmasındaki sebep ise faillerin gerçek kimliklerinin ortaya çıkmayacaklarına inanmalarıdır. Gerçek hayatta yapamayacakları eylemleri, yüz yüze olmamanın ve anonim olmanın verdiği rahatlıkla kolayca yapabilmektedirler. Dijital şiddetin birçok türü bulunmaktadır. Örneğin, siber zorbalık, dijital şiddetin en sık karşılaşılan biçimlerinden biridir. Bu, sosyal medya platformlarında ya da çevrimiçi mesajlaşma uygulamalarında hakaret etmek, küçük düşürücü ifadeler kullanmak ya da kişinin itibarını zedeleyecek içerikler paylaşmak gibi eylemleri kapsar. Benzer şekilde, dijital takip (stalking) de bir başka yaygın türdür. Sahte hesaplar oluşturularak kişilerin özel hayatı takip altına alınır. Bu durumda kişi, sosyal medya hesapları, konum bilgileri veya dijital cihazlar aracılığıyla sürekli izlenir ve bu durum kişinin özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlar. Bunun yanı sıra, şantaj ve tehdit de dijital şiddetin yaygın bir formudur. Özellikle özel fotoğraflar ya da mesajlar üzerinden bir kişinin tehdit edilmesi ve kontrol altına alınmaya çalışılması, mağdurda ciddi psikolojik ve sosyal hasarlara yol açabilir.”
“İFŞA KÜLTÜRÜ DE DİJİTAL ŞİDDETTİR”
Ayrıca, rızasız veri paylaşımı veya ifşa kültürünün de dijital şiddet olarak değerlendirilebileceğini kaydeden Gencan, şöyle devam etti: “Bu tür durumlarda özel bilgiler, fotoğraflar ya da videolar, mağdurun izni olmaksızın kamuya açık hale getirilir. Daha karmaşık bir örnek olarak, ‘ghosting’ ve ’gaslighting’ adını verdiğimiz türde, kişinin çevrimiçi ortamda maruz kaldığı manipülasyonlar sayesinde kendi algılarından şüphe etmesi sağlanır. Bu durum, mağdurun özgüvenini ciddi şekilde zedeler. Sahte hesaplar oluşturma, mağdurun adına içerik paylaşarak itibarını zedeleme veya dolandırıcılık amacıyla kişinin kimliğini kullanma da dijital şiddetin bir başka boyutudur.”
“İNSAN HAKLARINI TEHDİT EDER”
Dijital şiddettin aynı zamanda toplumsal yapıları etkileyen bir şiddet olduğunu belirten Gencan, “Dating uygulamaları olarak bilinen çeşitli tanışma uygulamalarında taciz ve istismar, en sık karşılaşılan sorunlardır. Rahatsız edici mesajlar, istem dışı görüntüler veya uygunsuz teklifler bu kapsamda yer alır. ‘Catfishing’ yani sahte profil kullanımı, mağdurların duygusal ya da maddi zarara uğramasına yol açabilir. Özel görüntülerin şantaj amaçlı kullanılması ya da ifşası, ciddi bir dijital şiddet türüdür ve mağdurun itibarını hedef alır. Polis, savcı, avukat gibi resmi bir görevdeymiş gibi kendini tanıtıp kişileri kandırmak da dijital şiddetin bir türü olarak değerlendirilebilir. Kişi, mağdurun güvenini kazanmak, onu korkutmak ya da dolandırmak amacıyla sahte bir kimlik kullanarak hareket eder. Özellikle ‘Ben savcıyım, hakkınızda şikayet var’ gibi ifadelerle mağdur üzerinde korku yaratmak ve kişisel bilgileri ele geçirmek ya da maddi menfaat sağlamak gibi eylemler, mağdurlarda ciddi bir psikolojik baskı oluşturabilir. Dijital platformlarda yayılan nefret söylemleri, cinsiyetçi, homofobik söylemler gibi şiddet içerikli dil, daha geniş toplumsal yapıları etkileyen ciddi bir sorundur. Bu tür söylemler, sadece bireyleri hedef almakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal önyargıları güçlendirir, gruplar arasında kutuplaşmayı artırır ve toplumsal normları, değerleri ve insan haklarını tehdit eder” şeklinde konuştu.
DİJİTAL ŞİDDET VE TÜRK CEZA KANUNU
“Dijital şiddet, Türk Ceza Kanunu kapsamında farlı suç türlerine vücut verebilir ve mağdurları hem psikolojik hem de fiziksel açıdan zarara uğratabilir” diyen Gencan, şöyle devam etti: “Örneğin, dijital ortamda bir kişiye hakaret etmek, onu küçük düşürmek veya aşağılamak ‘hakaret’ (TCK m.125) suçunu oluşturur. Aynı şekilde, dijital platformlar üzerinden bir kişiye zarar vereceğine dair söylemlerde bulunmak ‘tehdit’ (TCK m.106) suçu kapsamına girer. Ayrıca, kişisel bilgilerin veya görüntülerin izinsiz paylaşılması ve şantaj amacıyla kullanılması ‘şantaj’ (TCK m.107) suçunu oluşturur. Kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi (TCK m.136) de dijital şiddetle ilişkili bir suçtur ve mağdurun özel bilgilerini izinsiz şekilde paylaşmak, bu verileri kötüye kullanmak gibi eylemleri kapsar. ‘Cinsel taciz’ (TCK m.105) ve ‘cinsel saldırı’ (TCK m.102-103), dijital ortamda uygunsuz tekliflerde bulunmak ya da cinsel içerikli mesajlar göndermek gibi eylemlerle de işlenebilir. Ayrıca, dijital ortamda bir kişinin onurunu, şerefini ya da haysiyetini zedelemek, kişinin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilir ve ‘kişilik haklarına saldırı’ (TCK m.24) suçunu oluşturur.”
“DİJİTAL ŞİDDETİN NE OLDUĞU BİLİNMİYOR”
Diyarbakır’da yıl içinde 261 kişinin başvuru yaptığını söyleyen Gencan, “Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı 2024 yılı raporuna göre bu yıl Diyarbakır’da dijital şiddet mağduru 261 kişi başvuru yapmış. Ancak eminim ki yıl içinde binlerce kişi dijital şiddet mağduru olmuştur. Çevremde bile birçok kişi dijital şiddete maruz kaldığından bahsediyor. Başvuru sayısının az olma sebepleri ise dijital şiddetin ne olduğunun bilinmemesi, dijital şiddetin çoğu türünün sadece basit bir rahatsız edici eylem olarak nitelendirilmesi ve dijital şiddete maruz kalındığında ne yapılacağının daha doğrusu yasal yollara başvurulabileceğinin bilinmemesidir. Gelen şikâyetlerin çoğunlukla cinsel taciz, cinsel saldırı, hakaret, küçük düşürücü ifadeler, kişi hakkında yanlış bilgi yayma, tehdit ve şantaj olduğunu söyleyebilirim” dedi.
“MAĞDUR DİJİTAL ŞİDDETE MARUZ KALDIĞINDA BUNU ANLAYABİLMELİ”
Dijital şiddetle mücadele etmenin yollarını açıklayan Gencan şunları söyledi: “Öncelikle dijital şiddet konusunda bilinç kazandırılması gerekiyor. Fail, eyleminin bir şiddet türü olduğunu bilmeli ve mağdur dijital şiddete maruz kaldığında bunu anlayabilmelidir. Dijital şiddet basit görülmemeli ve göz ardı edilmemelidir. Dijital şiddet mağdurları hukuki süreç başlatmalıdır. Hukuki süreçte failin cezalandırılabilmesi için en önemli hususlar failin kimliğine ulaşılabilmesi ve delil toplanmasıdır. Sosyal medya aracılığı ile dijital şiddete maruz kalındığında, failin profil URL’si mutlaka kaydedilmelidir. Böylece hesap silinse dahi faile ulaşılabilecektir. Ekran görüntüleri ve gönderilen medya saklanmalıdır. Mesajlaşma uygulamalarında ekran görüntüsü alırken failin numarası görünür olmalıdır. Bunları kişisel boyutta yapabileceklerimize örnek verebilirim.”
“MEVCUT YASAL DÜZENLEMELER DİJİTAL ŞİDDETİ YETERİNCE KAPSAMIYOR”
Gencan, “Teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte dijital şiddet, geleneksel şiddet türlerinden farklı ve daha karmaşık boyutlar kazanmıştır. Bu nedenle, mevcut yasal düzenlemeler dijital şiddeti yeterince kapsamıyor. Dijital şiddetin hukuki boyutları, kişisel verilerin korunması ve dijital mahremiyetin güvence altına alınması açısından daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmalıdır. Bu kapsamda, dijital suçlarla mücadele edecek özel bir birim ya da dijital şiddetle mücadeleye yönelik bir mekanizma oluşturulması da önemlidir. Dijital platformlar ise dijital şiddetin önüne geçebilmek için önlem mekanizmalarını güçlendirmelidir. Sosyal medya ve diğer dijital platformlar, kullanıcı güvenliğini sağlamak için içerik denetimi yapmalı, taciz veya şiddet içeren paylaşımları hızlı bir şekilde kaldırmalıdır. Kullanıcılar, dijital şiddetle karşılaştıklarında kolayca bildirimde bulunabilecekleri bir sistemle desteklenmeli ve şikâyetler ciddiyetle ele alınmalıdır. Platformlar ayrıca, kişisel bilgilerin korunması için daha güçlü gizlilik politikaları geliştirmeli ve kullanıcıların mahremiyetini ihlal eden içeriklere karşı etkin denetim sağlamalıdır. Okullarda, üniversitelerde ve iş yerlerinde dijital şiddet hakkında eğitim programları düzenlemek, bireylerin dijital ortamdaki davranışlarını şekillendirmeye yardımcı olabilir” dedi.