HABER - Fatma TEMEL / Veli BALTACI
Diyarbakır Barosu'nun 49'uncu Olağan Genel Kurulu toplantısı başladı. Çand Amed Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki genel kurula DEM Parti Diyarbakır Milletvekilleri Serhat Eren, Meral Danış Beştaş ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
Diyarbakır Barosu'nun 49'uncu Olağan Genel Kurulu toplantısının programı şu şekilde olacak:
Yönetim Kurulunun dönem çalışmaları sunumu, Yönetim Kurulunun geçmiş yıl çalışmaları, hesap işleri, Denetim Kurulu raporlarının okunması, Raporlar üzerinde görüşme, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun ibrası, Meslekte 25 yılını dolduran üyelere plaket verilmesi, 4667 Sayılı Yasa ile değişik Avukatlık Yasasının 81/2, Maddesi uyarınca levhaya yazılacakların ve nakil olacakların, giriş keseneği ve Baroya kayıtlı olanların yıllık keseneklerinin saptanması, Gelecek dönem (2 yil) tahmini bütenin okunması, görüşülmesi ve bütçe tasarısının karara bağlanması, Baro Başkanlığı, Yönetim Kurulu Üyeliği, TBB delegeliği, Denetleme ve Disiplin Kurulu üyelikleri için adaylık, başvuruların alınması şeklinde devam edecek.
Baro organları seçimi yarın 09.00-17.00 saatleri arasında yapılacak. Baro Başkanlığı için Abdulkadir Güleç ile Barış Yavuz yarışacak.
‘Diyarbakır Barosu'nun yaşanan hukuksuzluklara karşı aldığı tutum çok önemlidir’
Program sunumunun ardından mevcut Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, açılış konuşmasını yaptı.
Konuşmasına 6 Şubat depremlerinde yaşamını yitiren avukatları anarak başlayan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, "49'uncu Genel Kurulu’nu savaş ve çatışmayla karşılıyoruz. Kadınların katledildiği, çocukların vahşice öldürüldüğü, yargının bağımsızlığının ciddi anlamda sorgulandığı bir süreçten geçiyoruz. Diyarbakır Barosu'nun yaşanan hukuksuzluklara karşı aldığı tutum çok önemlidir. Hemen yanı başımızda, Filistin’de 40 binin üzerinde kişi yaşamını yitirdi. Savaşın, çatışmanın, şiddetin en acı tecrübesini yaşamış halk olarak, insanların barış içerisinde yaşamasını sağlamakta sorumluluğu olan tüm kurumlara bu çatışmayı durdurma konusunda çağrıda bulunuyorum” dedi.
“Yeni bir çözüm sürecinin oluşabilmesi için Diyarbakır Barosu’na büyük sorumluluk düşmektedir”
Çözüm süreci tartışmalarına değinen Eren, şu değerlendirmede bulundu: "Son günlerde Türkiye’de yeniden barışın, çözümün konuşulması bizi ne kadar umutlandırdığını, beklenti içine soktuğunu gözlemleyebiliriz. Diyarbakır Barosu hiçbir zaman toplumun taleplerinden kendini uzak tutmadı, tutamaz da.
Bu ülkenin toplumsal sorunlarının, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü açısından en ufak söylem bizi umutlandırıyor. Önümüzdeki günlerde yeni bir barış, çözüm sürecinin oluşabilmesi için Diyarbakır Barosu’na büyük sorumluluk düşmektedir. Diyarbakır Barosu’nun aynı şekilde Kürt sorunun çözümü konusunda sorumluluk alacağı bilinmektedir."
‘Tahir Elçi dosyası cezasız bırakılmak istendi’
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili konuşan Eren,"Ömrünü insan hakları mücadelesine adayan Baro Başkanımız Tahir Elçi buna örnektir. İsteksizlikle dava açıldı ama aynı isteksizlik yargılama sürecinde de devam etti. Tahir Elçi dosyası cezasız bırakılmak istendi. Bu mesaj aslında Tahir Elçi’nin çizdiği, savunduğu ve Kürtlere karşı bu ülkede savunma yapan her insan hakları savunucusuna karşı verilen bir mesajdı. Kürtlere bu mesajı göstermek için bu kararı verdiğini iyi biliyoruz. Tahir Elçi dosyasının cezasız kalmaması için mücadele verdik, bundan sonra da hem baro olarak hem de dostları olarak mücadele vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın."
‘Kürtlerin seçme hakkına müdahale edilmek istendi’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında verdiği ihlal kararlarını hatırlatan Eren, şunları söyledi:
"Türkiye’de hukukun üstünlüğü askıya alınmıştır. AİHM’in kararları mahkemeler tarafından uygulanmıyor. Sayın Demirtaş’ın, Kavala’nın tahliye edilmesi için verilen ihlal kararları bertaraf edildi. Diyarbakır Barosu'nun bu zorlu koşullarda, Kürt Halk Hareketi'nin önemli temsilcisi olan avukatlarla birlikte gereken çalışmaları ve mücadeleyi sürdüreceğinden de kimsenin kuşkusu olmasın. Hukuk alanında yaşanan hukuk tahribatının yanı sıra Kürdistan kentlerinde bizlerin seçilme hakkına da müdahale edildi. Önce Van’da sonra Hakkari’de Kürtlerin seçme hakkına müdahale edilmek istendi. Ama halklar buna gösterdiği direnişle, önümüzdeki günlerde de buna karşı çıkacağını gösterdi."
‘En hassas olduğumuz yer rengimiz, dilimizdir, kültürümüzdür’
Eren konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bu süreçte Kürtler, çektiği halaylardan, şarkılardan, suç teşkil etmeyen sloganlardan kaynaklı tutuklandı, ağır cezalar gördü. En hassas olduğumuz yer rengimiz, dilimizdir, kültürümüzdür. O yüzden bu saldırıların altında da Kürt meselesinin altındaki çözümsüzlüğün yattığını çok iyi biliyoruz. Kürtler cezaevinde tecrit altında tutuluyor, ölüme mahkum ediliyor. Uzun cezalarla cezaevinde tutuluyor. Biz Amed Barosu olarak 2 yıl süreç içerisinde hak, hukuk mücadelesiyle bu haksızlıklara karşı durmaya çalıştık. Amed Barosu’nun mücadele geleneğiyle sesimizi çıkarmaya devam ettik. Bundan sonra baronun geçmişten gelen bu geleneği sürdüreceğinden kaygımız yok. Aday arkadaşlarıma başarılar diliyorum."