Diyarbakır, zengin kültürü ve tarihi kadar, 1980’lerde cezaevinde yaşanan geçmişiyle de adından söz ettiriyor. Şehirde E Tipi ve D Tipi kapalı cezaevleri ile Açık Ceza İnfaz Kurumu olmak üzere üç cezaevi bulunuyor.  Ancak bunların arasında en çok dikkat çeken, dünya çapında da bilinen Diyarbakır Cezaevi’dir. 12 Eylül Darbesi sonrası işkence ve ölümlerle anılan cezaevi, bugün bile hafızalardan silinmeyen karanlık anılarla dolu. 

DİYARBAKIR CEZAEVİ

1972 yılında yapımına başlanan ancak 1980’de açılan Diyarbakır Cezaevi, özellikle 12 Eylül Darbesi sonrası işkencelerle hafızalara kazındı. The Times’a göre bu cezaevi, “dünyanın en kötü şöhretli” 10 cezaevi arasında yer alıyor. 1981-1984 yılları arasında cezaevinde yaklaşık 30 kişinin öldüğü, bir kısmının açlık grevleri, intiharlar ve hastalıklar sonucu öldüğü iddia ediliyor. 
Diyarbakır Cezaevi, Kemal Pir, ölüm orucu nedeniyle hayatını kaybetti. Mazlum Doğan ise cezaevinde intihar etti. Sakine Cansız gibi diğer isimler de bu cezaevinde hapis yatanlar arasındaydı. Bu dönemde işkence gören 32 kadının anlattıkları ise cezaevindeki yaşananları gözler önüne seriyor. Cinsel işkenceden elektrikli şoklara, kadınların başına gelenler tarihe karanlık bir leke olarak geçti.

Diyarbakır’da Boşaltılan Cezaevinin Gündüz Yanan Işıkları 1
Esat Oktay Yıldıran'ın, Kıbrıs Harekatı sonrası Diyarbakır Cezaevi'ne bizzat Kenan Evren tarafından yollandığı ve iç güvenlik komutanı olarak görev süresi boyunca işkence yaptığı iddia ediliyor. Bunun yanı sıra Esat Oktay Yıldıran'ın işkence yaptığını söyleyen Nagehan Alçı ve eşi Rasim Ozan Kütahyalı ile Ümit Zileli, bunu kanıtlayamadıkları için yargısız infaz yapmak ve Esat Oktay Yıldıran'ın hatırasına hakaret etmekten 105 gün hapis cezasına çarptırıldı.

DİYARBAKIR CEZAEVİ’NİN MÜZEYE DÖNÜŞÜMÜ

1988 yılında Adalet Bakanlığı’na devredilen Diyarbakır Cezaevi hakkında bugüne kadar birçok kitap yazıldı ve belgeseller çekildi. Özellikle Çayan Demirel’in "5 No’lu Cezaevi: 1980-84" belgeseli, tanıkların anlatılarıyla bu karanlık dönemi gözler önüne serdi. 
Cezaevinin geçmişine dair sergiler açıldı, resim ve karikatürlerle yaşanan acılar anlatıldı. Bugün ise Diyarbakır Cezaevi’nin müzeye dönüştürülmesi planlanıyor. Bu müze, hem bir ibret vesikası hem de toplumsal hafızayı diri tutma aracı olarak tasarlanıyor.

Kaynak: WİKİPEDİA