HABER-Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Diyarbakır Şubesi öncülüğünde Çand Amed Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen “Anadilinde Eğitimde Çözüme Doğru: Olanaklar, Engeller, Öneriler” başlıklı çalıştay başladı. Çalıştaya çok sayıda sivil toplum kuruluşu, siyasi parti temsilcisi, akademisyen ve eğitimci katıldı. Katılımcılar, anadilinde eğitimin hem bireysel haklar, hem de toplumsal barış açısından taşıdığı öneme dikkat çektiler.

ANADİLDE EĞİTİM KONUSU MASAYA YATIRILDI 

Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi adına açılış konuşmasını yapan Ercan Faruk, "Sendikamız yıllardır ‘Anadilde Eğitim Hakkı’ konusunda ciddi bir mücadele içindedir. Bu coğrafyanın öğretmenleri olarak, anadilde eğitim alamayan çocuklarımızın neler yaşadıklarına yakından tanık oluyoruz. Bizler konuya hem politik, hem de pedagojik yaklaşıyoruz . Bu çalışmamızın amacı, her yönüyle ‘Anadilde Eğitim ‘ konusunu günümüz koşullarında masaya yatırıp konuşmaktır" dedi.
Anadilde eğitim hakkının toplumsal barış üzerindeki etkisine de işaret eden Faruk, "Anadilde Eğitim Hakkı konusunda Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kanada ile birlikte Bask bölgesine de bakmakta fayda vardır. Böylece Anadilde Eğitim hakkının toplumsal barış üzerindeki etkisinin ne olduğunu görme imkanı bulmak mümkündür" diye konuştu.

1-113

KÜRTÇE ÜZERİNDEKİ YASAKLAR OSMANLI DÖNEMİNDE BAŞLADI 

'Türkiye Hukukunda Anadilinde Eğitim Sorunu' konulu başlığı anlatan Diyarbakır Barosu'ndan Müslüm Dalar, "Türkiye'deki dilsel haklarla ilgili ve Kürtçenin üzerindeki yasaklar Osmanlı döneminde başladı. Ulus devletin kurulmasıyla arttı. Ve zamanla kanunla yasaklanan bir dil haline geldi. Kürt mirleri ve Osmanlılar arasında bir anlaşma yapıldı ve bu anlaşma sonrası medreselerde Kürtçe eğitim verildi. Ama daha sonra Türkiye kendi sınırlarını korumak için Sultan Abdulhamit döneminde tazminat fermanının ilan etti ve Türkiye Cumhuriyeti de kurulduktan sonra Kürtçe dili yasaklandı. 1980 darbesiyle birlikte şiddetli bir asimilasyon dalgası yaşandı. Kürtçe Türkiler yasaklandı. Kürtçe bir düğün bile yapamazdınız. Ama 1990 yılında halk ve insan hakları örgütlerinin bu konudaki itirazları sonrası ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği gündeme gelmesiyle birlikte Kürtçenin üzerindeki baskılar biraz azaldı. Ama baskı ve yasaklar kalkmadı. Kürtçenin eğitim dili olarak halen kullanılması yasaktır. 2024 yılında Kürtçenin eğitim dili olması için bir Meclise bir kanun teklifi sunuldu, ama Meclis Başkanı bunu gündeme bile almadı" dedi.

PEDEGOJİK VE SOSYOLOJİK YÖNÜ OLAN BİR MESELEDİR

Ardından söz alan Avukat Cemile Turhallı ise, "Yakın dönem Türkiye’sinde anadilinde eğitime yönelik yasalar ve politik tartışmalar süreçleri" konulu başlığı anlattı. Turhallı, “Türkiye’deki en önemli sorunlardan biri Kürt sorunudur. Kürt sorunun en önemli sorunlarından birini de dil sorunu oluşturur. Çünkü dil konusu kişinin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsurdur.  Kürt sorunun esasını ayrımcılık ve eşit yurttaş talebinin reddi oluşturmaktadır. Anadili meselesi genel siyasi boyutu olan, pedagojik, sosyolojik yönü olan bir meselidir. Dil barışını sağlayamayan topluluklar iç barışını sağlayamazlar.  Üniter ve Ulus devlet olarak kurulan devletin temel anayasaları ulusu tek bir etnik kimliğe göre tanımlamıştır” diye koınuştu.

2-64

DİLLER ARASINDA, DİL BARIŞI SAĞLANMALI

Kürt sorunun en önemli sorunlarından birisinin dil sorunu oluşturduğunu ifade eden Turhallı, çözüme dair de şunları söyledi:  
"Anadili hakkı sadece bir siyasetin konusu değildir. En önemlisi bu hakkın yaşam hakkı, sağlık hakkı, çalışma hakkı kötü muamele ile doğrudan ilişkisi vardır.  (Bebek ölümleri engellemede etkisi, çocuğun eğitimdeki başarıya etkisi) 
-Öncelikle diller arasında bir “Dil barışı”  sağlanmalıdır. 
-Dil barışını sağlayamayan topluluklar iç barışını sağlayamazlar. 
-Çok dillilik ve çok kültürlülük demokratik cumhuriyetin teminatıdır."
Turhallı anayasa konusunda ise ne gibi değişiklikler yapılmasına ilişkin de şu başlıklara değindi: 
-Vatandaşlığın etnik bir tanıma indirgenmesi kaldırılmalıdır.  Yerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı getirilmeli. 
-Çoğulculuğun ulusal birliğin bir teminatı olduğu vurgusu yapılmalıdır.
-Demokratik ve insan haklarını tüm etnik, inançsal gruplar için eşitlik temelde devlete yeniden ele alınması anayasada ayrımcı maddeler (Anayasa ilk 3 ve 4, 42, 63. Maddeler) öncelikle değişmeli.
-Eğitim ve Öğretimde anadili kullanımı hakkı devlete bir pozitif yükümlülük yüklemeli. 
-Kamu hizmetleri sunumunda anadili hakkı dikkate alınmalı. 
-En az iki resmi resmi dilin kabulü. 
 -Merkezdeki yetkinin fırsat eşitliğini dikkate alınacak şekilde yerele transferi."

Muhabir: Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU