ÖZEL HABER - Sertaç KAYAR
Diyarbakır’ın Kayapınar İlçesi’ne bağlı Mezopotamya Mahallesi’nde adıyla göze çarpan küçük dikim atölyesi, hayalini gerçekleştirmek için mücadele eden bir kadına ait mekan olma özelliğine sahip. Müne Can, ısrarlı mücadelesi ile hayalini gerçekleştirmek için çabalayan girişimci kadınlardan sadece biri. Meslek Lisesi’nden başlayarak üniversiteye kadar hayalini kurduğu dikim atölyesini açan Müne Can, verdiği zorlu mücadeleyi Güneydoğu Ekspres’e anlatarak “Geç kalınmışlık diye bir şey yok” diyor.
MUNA’NIN HİKAYESİ
Ekonomik olarak herkesi zorlayan pandeminin sona erdiği 2022 yılında ‘Muna Dikim Atölyesi’ adıyla iş yerini açan Müne Can, küçük de olsa hayalini burada gerçekleştirdi. Atölyenin de ayrıca bir hikayesi var. Arapça olan Müne, Suudi Arabistan’ın Hicaz Bölgesi’ndeki Mekke şehrinin güneydoğusunda bulunan Mina’dan geliyor. Anne tarafı Arap, baba tarafı Kürt olan Müne Can, Kürt olan baba tarafının Müne ismini ‘Muna’ olarak telaffuz ettiği için ortaya böyle bir isim çıkmış. Yanlış telaffuz, işletmenin adı olarak bir markaya dönüştü. Müne Can, yanlış telaffuz ile ortaya çıkan Muna’nın patentini de aldı.
“YAPMAKLA BAŞARMAK AYNI ŞEY DEĞİL”
Yıllar önce ‘Muna’ adıyla marka olma hayalinin olduğunu kaydeden Can, “Gençlik çağında hayallerimiz çok yüksektir. Bende de öyleydi. Hep bana uzak bir hedef gibi gelir. Ama bir gün hayata geçirmeyi de çok istedim. Okulu bitirdikten sonra evlendim, çoluk çocuğa karıştım. Hep böyle bir ötelendi. İstek vardı, yapmak istiyordum ama sürekli ket vuruyordum. Cesaretim de yoktu. Ekonomiden kaynaklı ‘yapar mıyım, başarır mıyım? Tükenmişlik sendromu yaşarım ve ‘yapamadın bak’ şeklinde kendimden korkuyordum. Yapmakla başarmak aynı şey değil yapabilirdim ama başarmayı da istiyordum. Olsun ama başarılı olsun istiyordum” dedi.
“HAYALİMİ HAYATA GEÇİRMEYE KARAR VERDİM”
“Küçük kızım büyüdükten sonra, okula başladığı zaman evde yalnız kalacağımı hissettim ve artık bu hayalimi hayata geçirmeye karar verdim” diyen Can, şöyle devam etti: “Ben ‘bir yıl daha, bir kış daha evin içinde, dört duvar arasında geçirmek istemiyorum‘ dedim. Buna karar verdim. KOSGEB süreci başladı. Beni en çok yüreklendiren de bu oldu. Ekonomik olarak korkuyordum. Sanki çok para dökeceğim, başaramazsam çok başarısız bir hikayem olacakmış gibi. Aslında çok maliyetli bir şey değilmiş. Sadece ben buna cesaret edemedim. Fizibilitesini doğru yapamamışım. Dükkanı açtım ve KOSGEB’e başvurdum. Orada mülakatta ‘neyin var?’ dediler, ‘hayalim var, param yok’ dedim. Mülakata alan ‘şansın çok düşük’ dedi. Bir ay sonra açıklandı ve bana verilmiş. KOSGEB olumlu sonuçlanınca makine sayımı ve kumaş stoğumu arttırdım. O beni biraz daha cesaretlendirdi. KOSGEB verse de vermese de atölye mi bir makinayla açmıştım. Ufak tefek kumaşlar malzemeler almıştım ama KOSGEB’in desteğiyle beraber içerdeki malzemem ve makine sayım arttı.”
“KENDİMİ YURTDIŞINA ÜRÜN YAPARKEN BULDUM”
Atölyeyi açtıktan sonra bu defa kirayı ödeyememe kaygısı yaşadığını ifade eden Can, “Bir kadın girişimci bana destek olsun diye yurtdışından benden sipariş alınmasını sağladı. Bu siparişleri yaparak başladım. İşimi güzel ve temiz yapıyordum. Ondan sonra başka sipariş verdiler. O da başka birine tavsiye etti, o da sipariş verdi. Ona da ürün gönderdim. Derken ben birden bire kendimi yurtdışı atölyelerine ürün yaparken buldum. Çok yoğun ve stresli bir dönemden geçiyordum. Tek başımaydım, personelim yoktu. Hem mükemmeliyetçi bir yapım vardı iyi iş verip işin devamını istiyordum. Öyle de oldu” şeklinde konuştu.
“KRİZ İŞLERİ SEKTEYE UĞRATTI”
Dünyada yaşanan ekonomik krizden etkilendiğini ve siparişlerin durduğunu söyleyen Can, “İşler de sekteye uğradı. Şuan atölyeyi çevirebiliyorum. Para kazanıyorum ama çok cüzi rakamlar. Atölyemin yerinden kaynaklı olsun ekonomik krizden kaynaklı olsun sıkıntılar var. Şuan çalışıyorum, cüzi de olsa para kazanıyorum. İlk açtığım bir yıl içinde çok güzel atölyeye hızlı hızlı iş geldi ve iş çıkardım. Şuanda da kendimce bir hayalim var. Atölyemin yerini değiştirmek istiyorum. Daha işlek, satış yapabileceğim bir yer istiyorum. Şuan çevremdeki akrabalarıma, arkadaşlarıma, onlara daha çok çalışıyorum. Kapının önünden geçerken gelip ‘siz burada ne dikiyorsunuz?’ diyen bile olmuyor. Daha işlek bir yere geçip orada devam etmek istiyorum” dedi.
“İLK SENE ÇOK ZORLANDIM”
Atölyede ilk olarak ev mefruşatı diktiğini belirten Can, zorlandığı konular ile ilgili şunları söyledi: “Nevresim, yastık dikerek başladım. Yurtdışında bez çanta talebi gelince çanta yapmaya başladık. Arkasından tulum ve şapka verdik. Şuan mutfak önlüğü yapmaya başladım. Yoğun olarak nevresim ve yastıklar çıkıyor. Açtığım ilk zamanlarda satış yaparken para kazandığımı düşünüyordum. Ancak tekrar sipariş verinde kumaş fiyatları neredeyse iki kat oluyordu. O dönem içinde sattığım her şeyi bildiğiniz bedavaya vermiştim. O beni çok yordu. En çok zorlayan dükkanımın sakin bir yerde olması ve kiranın çok yüksek olması. 2 yıldır sürekli dükkanın yerini değiştirme fikri var. Buraya gelip bütün günümü makinada geçirip sonra eve yorgun bitkin halde gidiyordum. Burada bütün eforum bitiyordu. Onun için ilk sene çok zorlandım. Şuan sadece tek sorun yer değiştirme.”
“GEÇ KALINMIŞLIK DİYE BİR ŞEY YOK”
Önceden yalnız çalışan, şuan yanında bir kadın çalışanı istihdam eden Can, işlerin düzelmesi ile başka kadınları da istihdam etmek istediğini söyledi. Eğitim verebileceğini de kaydeden Can, kadınlara şu çağrıyı yaptı: “Dükkanı tam 40 yaşında açtım. Herkeste şu düşünce vardı ‘bu yaştan sonra? Bu güne kadar neredeydin?’ 30 yaşındaki enerjim olsaydı kesinlikle çok daha fazla şeyler yapabileceğime inanıyorum. Ama olmadı, hayat aktı ve 40 yaşında bunu yapabildim. Ne olursa olsun zaman geç değil. Hayat ne getirecek bilmiyoruz. Ama geç kalınmışlık diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Ne olursa olsun bir hayal varsa buna ulaşmak gerekir, çünkü çok güzel bir duygu.”