ÖZEL HABER - Güneş OCAĞA / Zafer TÜZÜN
17 Haziran “Dünya Çölleşmeyle ve Kuraklıkla Mücadele Günü” dolayısıylaTürkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Diyarbakır İl Temsilcisi Prof. Dr. Necmettin Pirinççioğlu, gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e demeç verdi.
800 MİLYON İNSAN AÇLIKLA BOĞUŞUYOR
İnsan faaliyetleri ve iklim değişiklikleri çölleşmenin temel nedenlerini oluşturduklarına işaret eden Pirinççioğlu, "Çölleşme küresel bir sorun olduğu için etkileri yılda yitirilen 6 milyon hektar alan, çöl ve çöl benzeri bu yerlerde yaşayan yaklaşık 750-800 milyon kişinin açlık sınırında yaşamaları ile sınırlı değildir. Dolayısıyla etkileri sadece çölleşen toprak alanları ve burada yaşayan inşalarla sınırlı kalmayıp aynı zamanda su ve orman gibi ekosistemleri ve bunlara bağlı yaşayan insan ve diğer canlıların yaşam alanlarını da tehdit etmektedir" dedi.
ÇÖLLEŞMENİN NEDENLERİ?
Çölleşmenin nedenlerine dikkat çeken Pirinççioğlu, "Eski çağlarda da kurak araziler büyük kuraklıklar yaşamalarına rağmen bu kurak dönemler sonrasında kendilerini kolaylıkla yenileyebilmişlerdir. Fakat maalesef, bu arazilerin günümüzde sürdürülebilir bir şekilde yönetilmedikleri için biyolojik ve ekonomik açıdan verimlilikleri hızla azalmaktadır. Verimli üst toprağın oluşması yüzyılları alırken bunun bilinçli ve verimli kullanılmadığı takdirde birkaç yıl içinde yok olması kaçınılmazdır. Bu arazilerin tahribatına neden olan etmenlerin başında aşırı işlenmeleri, aşırı otlatılmaları, ormansızlaştırılmaları ve yanlış sulanmaları gelmektedir. Bu sonuçları doğuran temel nedenler ekonomik, sosyal baskı, cehalet, savaş ve kuraklıktır" diye konuştu.
ÇÖLLEŞMENİN GLOBAL BOYUTU
Pirinççioğlu, global boyutuna da şöyle değindi:
"Diğer boyut ise global yaklaşımlardır. Çok uluslu şirketlerin insanların topraklarını istismar etmeye yönelik teşvik edici politikaları bu tehdidin lokal düzeyde ortaya çıkmasında rolleri yadsınamaz. Uluslararası ticaret modelleri yerel kaynakların ihracat için kısa vadeli istismarına yol açmakta, bu da toprağın yönetimi ve bakımı için yerel seviyede çok az kar bırakmaktadır. Ulusal düzeyde nakit kesintileri ve vergi cezaları gibi uygulanan ekonomik politikalar da toprağın istismarına neden olmaktadır.
Toprak tahribine yol açan diğer nedenler ise cehalet, hatalar, doğal ve insan eliyle meydana gelen afetlerdir. Cehaletle ilgili en çarpıcı örnek ABD'de 1930'lardaki kuraklık döneminde yaşanmıştır. Diğer taraftan son dönemlerde yanlış politika veya teknoloji seçim de benzer yanlışlıklara sebep olmuştur. Bunlar da hem gelişmiş hem de gelişmekte olan birçok ülkede toprak tahribine neden olmuştur. İç savaşlar yüzünden yaşanan göçler nedeniyle bir bölgeye çok yüklenilmesi de kuraklık gibi doğal afetlerde benzer etkiler yaratmıştır."
ÇÖLLEŞME HANGİ SONUÇLARI DOĞURUR?
Pirinççioğlu, çölleşmenin doğuracağı sonuçları da şöyle sıraladı: "Çölleşme sonucu azalan tarım arazilerinin kullanılamayacak duruma gelmesi sebebiyle gıda üretimindeki azalmalara bağlı olarak gıda fiyatlarında aşırı artış ve gıdaya erişim sıkıntılarının yaşanması olur. Zaten mevcut durumda gıdaya ulaşımda ciddi eşitsizlikler önümüzde dururken bu durum gıdaya erişime mahrum kalan kişilerin sayısında anlamlı artışlara yol açar. Bu da durumu daha da derinleştirecektir. Bu neticeye bağlı olarak birçok toplumsal sorun ortaya çıkar. Bunların başında ekonomide istikrarın bozulması ve bununla ilintili olarak ortaya çıkacak işsizlik ve yoksulluğun artması, ciddi sağlık sorunları, göç tehlikesi ve bunlardan kaynaklanan savaşları, ortaya çıkabilecek en önemli tehlikeler olarak sayabiliriz."
VANDAŞLARA ÇAĞRIDA BULUNDU
Vatandaşlara da çağrıda bulunan Pirinççioğlu, "Toplumsal davranışlarımızdan biri de yerde bulduğumuz bir ekmek parçasını alıp, öpüp, başımıza koyarak bir kenara bırakmaktır. Bu ritüel bir davranıştır. Aslında bunu yaparken bu ekmek parçasının soframıza gelene kadar harcanan suyun, gerekli olan toprağın ve bunun için ormanların rolünün bilinmesi bunu daha anlamlı kılar. Neticede çölleşmeyle mücadele ancak sosyal yapıları, toprak sahipliğini, eğitimi ve iletişimi kapsayan entegre bir yaklaşımla mümkündür" diye kaydetti.