Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerini değerlendiren Genel Başkanı Seyit Aslan, atılması gereken adımları şöyle sıraladı:
“KAYYUMLAR OLMASIN, TECRİT KALDIRILSIN”
“Örneğin bugün Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmış değil mi? Bu kayyımı görevden alın ve oradaki halkın iradesinin tecelli ettiği, halkın kendi yöneticilerini seçtiği ve bu yöneticilerin görevlerini yapabilecek koşulları yaratın. Ya da Öcalan ve diğer siyasi tutsaklar üzerindeki tecridi kaldırın. Bunun önünde bir engel yok. Bunun yanı sıra operasyonların derhal durdurulması lazım. Çünkü şuan hala Kuzey Irak’a, ihtiyaç duyduklarında Suriye’ye her gün sınır ötesi operasyonlar yapılıyor. İçerde de gözaltı ve tutuklama operasyonları yapılıyor. Mitingler, gösteriler yasaklanıyor. Bölgedeki valilerin, kaymaklarımın her birisi olağanüstü yetkilerle donatılmış kurumların temsilcileri olarak 15 gün boyunca ‘bu ilde eylem, basın açıklaması yapamazsınız’ şeklinde karar alıyorlar. Böyle bir ülkede önce bunların çözülmesi lazım. O açıdan iktidarın Kürt sorununu çözme, adım atma, barış süreci başlatması noktasında dönemsel taktik olduğunu, sorunların üzerini örtmek üzere yeni hamleler yaptığını, hem iç hem dış politikadaki sıkışıklığın ortaya çıkardığı bir sonuç olarak görüyorum. Zaten Bahçeli’de Erdoğan ne diyorsa ona uygun davranıyorum’ diye belirtiyor.”
Kürt sorununun çözümüne dair yapılan açıklamaların ülke ve bölgedeki gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağını belirten Aslan, “Bugün ki Cumhur İttifakı, Erdoğan, tek adam tek parti yönetiminin hedefleri ne ve Kürt sorununu gerçekten çözmek istiyor mu? Bunun için adımlar atacak mı öncelikle bunlara bakmamız gerekir” dedi.
HERKESİME ‘SORUMUMLULUK2 ÇAĞRISI YAPTI
Kürt sorununun çözümünün salt iktidarın dönemsel politikalarını güncellemesiyle sağlanamayacağını vurgulayan Aslan, bu konuda CHP başta olmak üzere demokrasi güçlerine de büyük sorumluklar düştüğünü belirterek şu çağrıda bulundu: “Ana muhalefet geçmiş yıllardaki politikalarıyla bu sorunun çözümsüzlüğünü üreten bir yaklaşım içerisindeydi ama bugün hem ana muhalefet hem diğer muhalefet partilerinin bunu terk etmesi lazım. Tabi Türkiye’nin diğer sol-sosyalist partileri, emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri bir bütün olarak bu sürece dair çok açık şekilde, ‘Biz tartışmasız, ör yargısız ve hiçbir karşılık beklemeden bu sorunun çözülmesini istiyoruz’ diye çok net biçimde bizim tutumumuzu kamuoyuna deklare etmemiz ve iktidar üzerinde bu sorunun çözümünü istemeyen kesimleri yalnızlaştıracak ve onlar üzerinde baskı kuracak politikaları üretmemiz gerekiyor. Yani burada şunu açıklıkla söylemek gerekir; sadece Kürt halkının, Kürt emekçilerinin ve Kürt hareketinin çözüm istemesi yetmez, Türkiye’de demokratikleşmeyi isteyen kim varsa Kürt sorununun çözümü konusunda elini taşın altına koymalı. Burada hiçbir tereddüt olmaması lazım çünkü bu demokratikleşme sadece Kürt halkı için değil hepimiz için önemli.”