Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan 3 Ağustos tarihli karar göre 44 yeni fakülte, yedi enstitü, bir yüksekokul kuruluyor. Buna göre, Altınbaş Üniversitesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Kahramanmaraş İstiklal Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne iletişim fakülteleri kurulacak. Ancak raporlara bakıldığında en fazla işsizliğin ve sömürünün yaşandığı iş kolları arasında iletişim fakültelerine ait meslekler olduğu göze çarpıyor.
Birgün gazetesinden Umut Serdaroğlu'nun haberine göre, örneğin İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’nın, iletişim fakülteleri ile ilgili 2022 yılında yayımladığı rapora göre en fazla işsizlik yaşayan bölüm gazetecilik. Raporda 2018, 2019 ve 2020 yıllarında en fazla işsizliği gazetecilik bölümü mezunlarının yaşadığı ve son 7 yılda en fazla işsizliğin yaşandığı bölümlere bakıldığında gazetecilik bölümünün hep ilk üç sırada yer aldığı görülüyor.
İşsizliğin en yoğun yaşandığı gazetecilikte ayrıca iktidarın yarattığı baskı ve sansür ortamı da sektörün gelişmesini engelleyen en önemli etkenlerden biri. Yüzlerce gazeteci için verilen tutuklama ve gözaltı kararlarının yanı sıra gazetelere açılan maddi tazminat davaları istihdam oranının artmasının ve çalışma koşullarını iyileştirmesinin önüne engel koyuyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) son yayımladığı "Türkiye’de Gazetecilik: Algı ve Profil Araştırması" da basın mensuplarının yaşadığı stresin, tedirginliğin ve geçim sıkıntısının had safhada olduğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca Türkyie’nin "Basın Endeksi Özgürlüğü" sıralamasında 180 ülke arasında 165’inci olması ülkedeki gazetecilik sektöründe yaşanan sorunların ne denli büyük olduğunu gösteriyor.
Böyle bir ortamda yeni iletişim fakültelerinin kurulması tepkileri beraberinde getiriyor. Uzmanlar ise ülkede demokrasi ortamı yaratılmadan bu tür iş kollarının sorunlar yaşamaya devam edeceğine hemfikir.
"İşsizlik öteleniyor"
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Ceren Sözeri, iletişim fakültesi arasında en fazla işsizliğin yaşandığı bölümün gazetecilik olduğunu hatırlatıyor. Yeni fakülteler ve üniversiteler açılmasının temel sebebini genç işsizlik oranını en az 4 yıl boyunca ötelemek olduğunu dile getiren Sözeri, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Sadece iletişim fakültesi değil, bütün alanlarda iş bulmak artık çok zor. Devlet Bahçeli’nin sık sık üniversite sınavlarını kaldırmak için tekrar ettiği dileklerine şahit oluyoruz. Bu vasıfsız bir işgücü yaratmak anlamına geliyor. Gençler, mezun olduktan sonra en nihayetinde bulundukları yerin alış-veriş merkezlerinde, hizmet sektörünün en altında ve sömürüye açık alanlarında çalışmaya mahkûm ediliyor. Bu Türkiye’de yükseköğretimin bir gerçeği.”
Doç. Dr. Sözeri yeni fakülteler açmak yerine önceliğin medyayı güçlendirmeye verilmesini gerektiğini söyleyerek yaşanan sorunları şöyle anlatıyor:
“Öncelikle medyayı güçlendirmek için önlemler alınmalı. Mesela pek çok kentin çok köklü yerel gazeteleri var. Fakat yerel gazeteciliği destekleyecek imkânlar yaratılmıyor. Bunda basın ilan kurumunun uygulamaları ve sansürcü bir zihniyete sahip olması da büyük etken. Bu nedenle gazeteler kapanma riskiyle mücadele ediyor. Gazetecilerin hayatını idame ettirecek ücretler alması da artık çok zor. Birçok gazetecilik mezunu genç İstanbul ve Ankara’ya gelip buralarda şanlarını deniyor. Ancak bu da işsizliğin önüne geçemiyor.”
"Sistem komple değişmeli"
DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ise gazetecilik gibi sektörlerin kalkınabilmesi için Türkiye’de mevcut iktidarın yarattığı sistemin topyekûn değiştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Eren şunları söylüyor:
“Açılan üniversiteler, fakülteler tamamen genç işsizliği gizleme operasyonu. Genç işsizlik oranı çok yüksek. Sadece iletişim fakültesi değil; açılan diğer fakülteler, üniversiteler de bunu gizlemek için yapılıyor. Ancak gençler gazetecilik gibi bölümlerden mezun olup büyük bir işsizlik gerçeği ile karşı karşıya kalıyor. Gazetecilik sektörünü ele alacaksak bütün medya düzeninin değişmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda ülkenin demokrasisiyle de alakalı. Sistem değişmediği taktirde alınacak her önlem yetersiz kalacak. Emekten yana bir sistem gelmeden, basın ve ifade özgürlüğü önündeki engeller ile medya önündeki abluka kalkmadan sorunlar artara devam edecek.”