Hacı Rüştü’nün Kahvehanesi kuşaktan kuşağa devam eden ve bazı insanlar için hem demli çayı hem de dost sohbetleriyle vazgeçilmez bir yer. Nesilden nesile devam eden işletme enfes çaylarının sırrını söylemese de, çayın güzelliği suyun her daim odun ateşinde ve mis semaverde pişmesi, çayın külde demlenmesi ve suyunun dağlardan gelmesi olarak ifade ediliyor.
“Erzurum, çay ve Hacı Rüştü Kahvehanesi”
Erzurumluların çaya olan tutkusu ve alışkanlığını artık bilmeyen kalmadı. Erzurum’a has kıtlama şekerle içilen çaylar aynı zamanda tatlı sohbetlerinde vazgeçilmezi. Pasinler ilçesinde yaklaşık 120 yıldır ayakta duran ve dört nesildir bir aile tarafından işletilen Hacı Rüştü’nün Kahvehanesi sabahın ilk ışıklarıyla gelen müşterilerini ağırlıyor. Buranın müşterileri sadece ilçe halkından değil başta Erzurum şehir merkezi ve ilçeleri olmak üzere bir çok yerden gelen çay tiryakilerine ev sahipliği yapıyor. Kahvehanenin en önemli özelliği sabah saatlerinde çayla birlikte yapılan kahvaltı. Kahvaltıların vazgeçilmezi ise Hasankale Lavaşı, gögermiş peynir, bal, kavurma ve pide olarak sıralanıyor.
Müşterilerinin vazgeçemediği bir mekan
Hacı Rüştü Kahvehanesi’nin müdavimlerinden Abdulkadir Kars, “Buranın hem çayı hem de sohbet ortamı çok güzel. Ben aslen Erzurumluyum. Adapazarı’nda yaşıyorum. Özlem duyduğum için Erzurum’a memleketime geldim” dedi. Osman Yağar da Pasinlerde yaşadığını ifade ederek, “Buranın sohbeti çok farklı. Sabahleyin insanlar buraya kahvaltı için gelir, Lavaş ekmeğini alır çayını içer ve gider. Burada önceden kaşık kullanmazlardı. Çayın demi bozulmasın diye. Namı her yere yayılmış güzel bir kahvehane. Burayı seviyoruz” diye konuştu
“120 yıllık bir geleneği sürdürüyoruz”
Emirhan Yaşar bir yandan çay siparişlerine yetişmeye çalışıyor, bir yandan da bardakları yıkıyor, çayı demliyor, ateşe odun atıyor, kazana su taşıyor. O Hacı Rüştü Kahvehanesi’nin dördüncü kuşak temsilcisi. Yaptığı işten keyif aldığını belirten Emrihan Yaşar, “Ben Hacı Rüştü’nün torunun oğluyum ve dördüncü kuşağım. Kahvehanemiz tam olarak 120 yıllık bir geleneği sürdürüyor. Osmanlı döneminden beri devam ediyor. Sabah 04.00’te açıp akşam 12.00’ye kadar hizmet veriyoruz. Sabah kahvaltılarımız var. Burada kavurmalı, kaşarlı pidemiz ve lavaş fırınımız var. Lavaş ekmeğimiz, göğermiş peynir, bal ve yağ aklınıza ne gelirse kahvaltıda var. Allah’a şükür hiç boş kalmıyoruz. Türkiye’nin dörtte bir yerinden çeşitli bürokratlar olsun doktorlar olsun profesörlerimiz olsun bize ulaşır ve kahvaltı yapar, çayımızı içerler. Sırrımızı açıklayamam ama çayımız odun ateşinde yapılıyor. Çayımızın suyumda özeldir ve dağdan gelmektedir. Bu işe aynı zamanda sevgimizi de katıyoruz. Deden geldiği için sevgimizi aşkımızı hiçbir zaman kaybetmedik” dedi. (İHA)