ÖZEL HABER - İbrahim İnanç YILDIZ
Erzincan’ın İliç İlçesi’ndeki Çöpler Köyü’nde Anagold Madencilik tarafından Pasa Dağı’nda siyanürle işletilen altın madeninde toprak kaymasının yankıları sürüyor. Resmi açıklamalara göre, 9 işçi göçük altında kaldı. Arama kurtarma çalışmaların devam ettiği göçükle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulması kararlaştırıldı. Diğer yandan 3 başmüfettiş ile 1 müfettişin görevlendirildiği faciayla ilgili 7 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
ESKİ BAKAN 135 KEZ DENETLENDİ DEDİ AMA…
Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, işletmenin çevre mevzuatına uygun iş yapıp yapmadığın tam 135 kez denetlendiğini ve kapısının 3 kez mühürlendiğini söyledi. Kurum, “Bununla da kalınmayıp; işletmenin çevreyi kirletmesi nedeniyle; Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuldu. İşletmenin, tüm tedbirleri aldığı bilirkişi raporlarıyla tespit edilince faaliyetine tekrar başladı” dedi.
Bakanlık, tesise çevre kirliğinden 131 bin 516 TL ve 16 milyon 441 bin 440 TL para cezası uyguladı. Şirket 12 Mart 2023'te yürürlüğe giren yasa uyarınca vergi affından yararlanarak, 7,2 milyon dolarlık vergi, faiz ve cezası sıfırlandı.
Altın madeninin çevre verdiği zararlarla ilgili hukuki süreci başından beri takip eden Avukat Barış Yıldırım, yaşananlara dair Güneydoğu Ekspres’e konuştu.
MADEN SAHASI ÖNEMLİ BİR DOĞA ALANI
Altın madeninin Munzur havzası içerisindeki sahada çalışma yürüttüğünü söyleyen Yıldırım, projenin yürütüldüğü alanın hem önemli bir doğa alanı hem de önemli bir bitki alanı olduğunu söyledi. Yine madenin Türkiye’nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri’nin birkaç yüz metre hemen üstünde olduğunu dile getiren Yıldırım, nehrinin Türkiye’nin hidrolik potansiyelinin üçte birinin barındırdığını belirtti.
KAPASİTE ARTIRIMINA İZİN VERİLDİ
Önemli bir ekosistemden bahsettiklerini ifade eden Yıldırım, maden projesi için ilk olarak 2008 yılında “ÇED olumlu” kararı verildiğini, sonrasında 2014 ve 2021 yıllarında kapasite artışı için “ÇED olumlu” kararı alındığını, 2016’da kapasite artırımı için ise “ÇED gerekli değil” kararı verildiğini anlattı. Kararın iptali için Erzurum 1’inci İdare Mahkemesi’ne açtıkları davada önce yürütmeyi durdurma kararı verildiğini ardından ise iptal edildiğini belirten Yıldırım, “Şirket şöyle bir yöntem izliyor. Ruhsat sahasının tümüne ilişkin ÇED raporu hazırlamak yerine, kısım kısa rapor hazırlatıyor. Yani böylelikle hem ÇED yönetmeliğine hem Çevre Kanununa hem de ilgili mevzuata aykırı davranılıyor” dedi.
KUŞ ÖLÜMLERİ YAŞANDI, MERA ALANLARINDAN İSTİFADE EDİLEMEDİ
Proje işletmeye alındığından bu ana ekokırım yapıldığına dair çağrı yaptıklarını söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti: “Bölgede kuş ölümlerine ilişkin çok fazla sayıda haber basına yansıdı. Yine bölgede arıcılık faaliyeti tamamen bitme noktasına geldi. Köylülerin mera alanlarından istifade edemediği şekilde pek çok durum yaşandı. Yine akarsu kaynaklarına, yeraltı sularına etki ettiğine dair pek çok haber yapıldı.”
HAZIRLANAN RAPORDAN KISA SÜRE SONRA SİYANÜR SIZDI
13 şubatta yaşanan toprak kaymasının “sonun başlangıcı” olarak değerlendiren Yıldırım, 13 Nisan 2022’de bölgede yapılan keşifte Türkiye Barolar Birliği Çevre Komisyonu’nun görevlendirilmesiyle gözlemci sıfatıyla bulunduğunu ve hazırlanan raporla projenin Munzur ekosisteme zarar verdiği şeklinde kamuoyuna bir paylaşıldığını söyledi. Yıldırım, rapordan çok kısa süre sonra ise haziran ayı içerisinde 20 ton kadar siyanür solüsyonun toprağa sızdığını belirtti.
“BAŞINDAN BERİ İZİN VERİLMEMESİ GEREKEN YERDİ
Yaşanan son toprak kaymasıyla ilgili gelinen aşamada ortaya çıkan sonuçlarını dile getiren Yıldırım, “Aslında en başından beri izin verilmemesi, ruhsatlandırılmaması gereken bir sahaya ruhsat verildi. ‘ÇED olumlu, ÇED gerekli değil’ kararları verildi. Bu başta Türkiye'nin taraf olduğu Dünya Kültürel ve Doğa Mirasını Koruması Sözleşmesine, Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesine, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine aykırı. Bölgede Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa Konseyi’nin Bern Sözleşmesine göre kesin koruma altında bulunan canlı türleri var. Yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, vaşak, susamuru, ayı, kaya kartalı var. Bunların hepsi koruma altında olan türler. Yine Munzur havzası, endemik bitki çeşitliliği itibariyle de dünya ölçeğinde bir sahadır. Yani Munzur havzasında Hollanda'dan İngiltere'den daha fazla bitki vardı. 2 bin 250’nin üzerinde bitki saptanmış. Bunların beşte biri endemik” diye konuştu.
FIRAT NEHRİ İÇİN MUNZUR HAVZASI KORUNMALI
Fırat Nehri’nin ana kaynaklarının ya Munzur havzasında doğduğunu ya da bu havzada birleştiğini söyleyen Yıldırım, “Bu bakımdan bu havzanın korunması aslında stratejik öneme sahip. Bu sadece insan yaşamını, ekosistemini korumak için değil, bir bütün olarak yaşam hakkının korunabilmesi için de çok stratejik. Oradaki kimyasalların teması büyük bir coğrafyayı etkiler” dedi.
KANUNA GÖRE SİYANÜR KULLANIMI YASAKLANMALI
Çevre Kanunu 30’uncu maddesine ve Anayasa 56’ıncı maddesine göre, çevreye zarar veren bir faaliyetin derhal durdurulması gerektiğini söyleyen Yıldırım, “Yani o faaliyetin çevreye verdiği zarar akademisyenler, TMMOB tarafından belirtiliyor. İlgili tüm kesimler o projenin hukuka uygun olmadığını, insan ve çevre sağlığına zarar verdiğini fikir olarak belirtiyorlar. Gelinen nokta itibariyle artık o projenin faaliyetlerinin sonsuza kadar durulması gerekiyor. Avrupa Birliği üyesi ülkeler Romanya’da meydana gelen hadiseden sonra siyanür kullanımını yasaklıyorlar. Türkiye'nin de gelen aşama itibariyle gerek taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, gerek ulusal mevzuatı gereğince siyanür yöntemiyle altın üretimini yasaklaması gerektiği kanaatindeyiz” dedi.
Eski Bakan Murat Kurum, maden sahasının 135 kez denetlendiğini söyledi. Bu durumuna dair de konuşan Yıldırım, “Orada siyanür kullanımı ile altın üretimi sonrası ortaya çıkan atıkların depolandığı sahanın mühendisliğe aykırı şekilde oluşturulduğu yönünde basına yansıyan sık sık demeçler oldu. Biz 2022 yılında keşfe gittiğimizde o durumu görmüştük. Usulüne uygun denetlenmiş olsaydı o hadise meydana gelmezdi” dedi.