ÖZEL HABER - Faruk BALIKÇI / KAMERA - Veli BALTACİ
İstanbul’da CHP’li Esenyurt Belediyesi’nin ardından DEM Partili Mardin Büyükşehir, Batman ve Halfeti belediyelerine de kayyum atanmasına yönelik tartışmalar sürüyor. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Vahap Coşkun, kayyum atamalarının hukuki boyutuyla ilgili Güneydoğu Ekspres’in sorularını yanıtladı.
‘SON DERECE ANTİDEMOKRATİK BİR UYGULAMA’
*Kayyum atamaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Kayyum Türkiye’de demokrasin önündeki en büyük engellerden biridir. 2016’dan bugüne kadar ki uygulamalarına bakıldığında kayyum, kelimenin gerçek anlamıyla aslında halk iradesinin gaspıdır. Çünkü, burada insanlar kendileri seçim yapıyor ama bu seçim bir takım gerekçelerle boşa çıkartılıyor. Sadece seçilen Belediye Başkanı değil, bütün Meclis üyeleri görevden alınıyor. Ve böylece insanların seçme ve seçilme hakları da ellerinden alınmış olunuyor. Dolayısıyla, kayyum hem hak iradesinin gaspı Hem de vatandaşların en temel hakkı olan seçme ve seçilme haklarının ellerinden alınmasını doğuran son derece antidemokratik bir uygulamadır.
‘OLAĞANLAŞTIRILMIŞ BİR OLAĞANÜSTÜ HAL DÖNEMİ YAŞATILIYOR’
*15 Temmuz darbesinden sonra KHK ile yasalaştı. Aradan dokuz yıl geçti uygulama halen devam ediyor. Ne diyorsunuz?
Kayyum düzenlemesi Olağanüstü dönemde yasalaştı. Ancak olağan dönemde de devam ediyor. Bu uygulama kaldırılmalıdır.
Bu çok ciddi bir problemdir. Yani, olağanüstü Hal dönemlerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin yapılan hukuki düzenlemelerin asıl itibariyle sadece olağan üstü hal döneminde geçerli olmaları gerekir. Ancak bu KHK daha sonra yasalaştığı için Olağanüstü hal, Olağan dönemde de devam ettiriliyor. Dolayısıyla, yerel yönetimin, merkezi yönetim ile ilişkisi bağlamında olağanlaştırılmış bir olağanüstü hal dönemi yaşatılıyor. Kayyum uygulaması bunun çok net bir şekilde göstergesi olarak gösteriliyor. 15 Temmuz’dan sonra düzenleme getirildi fakat sadece FETÖ’ye yönelik değil, tüm muhaliflere yönelik olarak kullanıldı. Bu uygulamanın mutlak suretle kaldırılması demokratik bir uygulamaya geçilmesi gerekiyor. 127.madde İçişleri Bakanlığı, geçici tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilineceğini öngörüyor. Ancak, Belediye Başkanı yerine kimin atanacağına ilişkin yer almadığı da belirtiliyor.
‘ANAYASA MAHKEMESİNE GÖTÜRÜLÜRSE İPTAL EDİLİR’
Kayyumun hukuki uygulamasına ilişkin ciddi tartışmalar var. 1988 yılında dönemin iktidarı da KHK ile buna benzer bir uygulama yapmıştı. Fakat o zaman KHK, Anayasa mahkemesine götürülmüş ve Anayasa Mahkemesi seçimle işbaşına gelen kurumlarda bu tür bir yapılanmanın mümkün olmadığını çünkü bunun Merkezi yönetim ile yerel yönetim ayrımını ortadan kaldırdığı ifade edildiği hüküm verilmişti ve düzenleme iptal edilmişti. Fakat, 2016 yılında yenden bir düzenleme yapıldı. Bu kez, terörle ilişkili olarak eğer bir belediye bakanı hakkında soruşturma açılmışsa görevden alınabileceği ve onun yerine illerde İçişleri Bakanlığının ilçelerde Valinin atama yapabileceği öngörüldü. Ne yazık ki bu kanun hükmindeki Kararname Anayasa Mahkemesine götürülmedi. Hükümette buna dayanarak Kayyumu uyguluyor. Fakat, bunun anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla eğer bu kanun anayasa mahkemesine götürülürse büyük bir ihtimalle iptal edilir.
‘MUHALEFETİN BU MESELEYİ CİDDİ ŞEKİLDE ÖNÜNE ALMASI GEREKİR’
*Bugüne kadar neden götürülmedi?
Bu çok önemli bir soru. O dönemde özellikle 2106 dönemi düşündüğümüzde hem şiddet ortamının yükseldiği ve darbe girişiminin olduğu bir dönemdi. Belediyelerin büyük bir kısmı HDP’liydi. O zaman CHP, HDP ile birlikte görünmemek ve aynı karede bulunmamak için bu uygulamayı Anayasa Mahkemesine götürmedi. Ve dolayısıyla yasalaştı. Ama şimdi HDP ile de sınırı kalmadı. CHP’li Belediyeye de uygulandı. Bugün artık muhalefetin bu meseleyi ciddi şekilde önüne alması, son kayyum uygulamalarından sonra CHP’nin mutlak anlamda inisiyatif alması Anayasa Mahkemesi’ne taşıması gerekir. Sadece DEM Belediyeler için değil, tüm belediyeler için Demokles’in kılıcı gibi üzerlerinde duracaktır.
‘SİYASİ HESAPLAR GÖZETİLEREK VERİLEN KARARLARDIR’
*Ahmet Özer ve Selçuk Mızraklı Belediye Başkanı olmasaydı tutuklanırlar mıydı?
Tutuklanmazlardı. Neden tutuklanmazlardı? Siyasete atılmadan önce yargılanmasını ve tutuklanmasını gerektiren bir soruşturma vardıysa bunun daha önceden yapılması gerekirdi. Her ikisinin de Belediye başkanlığı olması uygun görüldü. Bu da bize bunun hukuki değil siyasi karar olduğunu gösteriyor. Herhangi bir şekilde hukuki dayanağı yoktur. Siyasi bir takım hesaplar gözetilerek verilen kararlardır. Dolayısıyla bu kararlarla ilişkin olarak siyaseten mücadele vermesi gerekiyor.
‘SEÇMENLERE ‘SİZ SEÇMEYİ BİLMİYORSUNUZ’ DİYORLAR’
*Kayyumun, Yasal dayanağı olduğu, ancak hukuki olmadığı ifade ediliyor. Bir hukukçu olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle hukuksuzdur. Demokratik iradeyi ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Fiili bir şekilde seçme ve seçilme haklarını elinden alınıyor. 1930’dan beri Belediye kanunu var. Belediye Başkanları bir suç işleyebilirler ve onların görevden alınmasını gerektirecek durum olabilir. Bu durumda yapılması gereken Belediye Meclisi içerisinde birinin seçilmesidir. Temel mantık seçimin meşrutiyeti, seçmenin iradesinin korunmasıdır. Milli irade denilen şey budur. Ama burada sadece belediye başkanı değil, bütün meclis üyelerine de el çektiriliyor. Seçmenlere şu söylenmek isteniyor ‘siz seçmeyi bilmiyorsunuz. Bizim istediğimiz insanları seçmiyorsunuz. O nedenle biz sizin iradenizi boşa çıkartırız’ denilmek isteniyor.
‘O ATEŞ MUHALEFETİ DE YAKMAYA BAŞLADI’
*Yeterli muhalefet tepkisi var mı?
2106’da HDP Tek başına kaldı. Siyasal destek görmediler. Bugün ise CHP’nin kararlı olduğunu görüyoruz. Açık bir şekilde hukuksuz olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini ifade ettiler. Daha ciddi bir tepki olduğu görülüyor. Ama zamanında demokratik bir tepki verilmiş olsaydı bu kayyum uygulaması9nın bugüne kadar gelmesi söz konusu olmayacaktı. Ama bunun sadece belirli bir partiye uygulanacağı düşüncesiyle zamanında muhalefet tepkisini koymadı. Şimdi o ateş geldi muhalefeti de yakmaya başladı.
‘SİYASETEN SORUNLARI ÇÖZMEYİ YARALAYAN BİR DARBEDİR’
* Bugüne kadar 147 Belediyeye kayyum atandı. Bunun başka örneği var mı?
Bunun bir örneği yok. Bu ancak antidemokratik ülkelerde söz konusu olur. Demokratik ülkelerde seçimin bir anlamı vardır. Seçmenin gösterdiği karara saygı duyulur. Seçmen karar veriyor, siz hukuk dışı ayak oyunlarıyla karar veriyorsunuz. Bunun kabul edilir tarafı yoktur. Siyaseten sorunları çözmeyi yaralayan bir darbedir de. Siz siyaseti devre dışı bırakırsanız o zaman siyasetin sorun çözme işlevi de, insanların siyasete olan inancı da ortadan kalkar. Özellikle bölgede ‘Biz seçiyoruz. Devlet görevden alıyor. Peki bizim seçimimiz ne işe yarıyor’ diye soruyorlar. İnsanlarda bu duyguyu uyandırmamak gerekir. Siyasete inançsızlığa neden oluyor. İktidar açısından da kayyum uygulamasının bir mantığı yoktur. Kayyum uygulamanıza halk kırmızı kart göstermiş. AK Parti tabanını da eritiyor. Kayyum siyaseti daraltıyor. Hukuken ve siyaseten de kabul edilir bir uygulama değildir. Türkiye’nin bir an önce kayyum belasından kurtulması gerekir.