MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 tarihinden itibaren yaptığı çağrıların ardından, 28 Aralık 2024 ve 22 Ocak’ta İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan ile iki kez görüşen DEM Parti heyeti, bu hafta sonu Irak Federal Kürdistan Bölgesi’ne geçerek, Öcalan'ın isteği üzerine KDP Lideri Mesud Barzani ve YNK Lideri Bafel Talabani ile görüşecek.
“BARIŞ İHTİMALİ İÇİN ÇABALIYOR”
2015 yılındaki çözüm sürecinde de İmralı heyetinde yer alan ve son olarak DEM Parti Milletvekili Pervin Buldan ile birlikte iki kez Abdullah Öcalan ile görüşen Sırrı Süreyya Önder, MA’ya verdiği demeçte, Öcalan’ın süreçten umutlu olduğunu belirterek, hedeflenen barış ihtimalinin gerçekleşmesi için çabaladığını aktardı.
“BİR ESERİN YAZIM AŞAMASINDAYIZ”
Önder, Öcalan’ın yapacağı çağrıya dair hazırlıklarını şu şekilde ifade etti: “Bir eserin yazım aşamasındayız. Sayın Öcalan’ın sergilediği tutumu doğru anlamak gerektiğini düşünüyorum. Çok sancılı, zamana yayılmış, toplum ve dinamikleri açısından yıpratıcı bir sorunun çözüm ihtimalinden bahsediyoruz. Bir günden diğerine herkesin ve her şeyin değişmesi beklenemez.
Tamamen tozpembe bir tablo asla çizilmedi. Aşırı beklentilere de aşırı bir karamsarlığa da yer yok bu dönemde. Sayın Öcalan’ı son derece umutlu ve coşkulu gördük. Çünkü hedeflenen barış ihtimalinin gerçekleşmesi için çabalıyor, olumsuzluklara son vermeyi amaçlıyor ve bu sürecin herkesi, hepimizi yaşatacağı fikrini benimsiyor. Asıl umut verici olan bu.
Bu konuda ciddi bir hazırlık var mıdır, düzeyi nedir gibi detayları bilemiyoruz ama en azından ilk aşamada çağrıyla birlikte özgür ve güvenli çalışma olanaklarının sağlanması gerekiyor. Onun özgür ve eşit muhataplığı sürecin selameti açısından çok önemlidir. Hızlı ve sağlıklı koşullarda devreye girmesi gerek. Sayın Öcalan, bunun bir temelinin olduğunu da biliyor. Geçmişte Özal, görüşmelere başlamak istediğinde Şartlı İndirim Yasasını çıkarmıştı. Erbakan görüşme amaçlı mektup teması kurduğunda da beş yıl siyaset yasağı önermişti. Sayın Bahçeli bu gerekliliği “umut hakkının uygulanması” olarak ifade etmişti, hatta Sayın Öcalan’ın gelip
TBMM’de çağrı yapmasını önermişti. Elbette bu istemin somut nedenleri var. Bu kadar çetrefilli bir meselenin tek bir çağrıyla sonuçlanacağı düşünülebilir mi? Eğer gerçekten Öcalan’ın rolünü oynaması bekleniyorsa, onun gereken görüşmeleri ve tartışmaları yapabileceği özgür çalışma, iletişim ve bilgiye erişim koşullarının oluşması gerekir. Dünyadaki benzer çatışma çözümlerinde de mahpusluk koşulları değişmeksizin özgür çalışmalar ve çağrılar yapılması beklenmemiştir. Ancak şöyle bir durum da var; tecrit yalnızca bir hapishane uygulaması değildir. Öcalan’ın çağrısının karşılık bulması da en az tecrit kadar önemlidir.”