ÖZEL HABER - Fatma TEMEL
Yer aldığı sergilerde Erk gözünün denetimindeki rollerin ardını görmeye, bir kapı aralayarak öteki olup özgün, özerk kalabilen kimlikleri gösteren sanatçı Pelda Aytaş, erkekler tarafından öldürülen kadınların isimlerini nakşediyor. Aytaş’ın ‘Anıtnakış’ ismini verdiği çalışmada isimlerin işlendiği kumaş uzadıkça uzuyor. Aytaş, eseri biraz daha geliştirerek artık sadece öldürülen kadınların isimlerini değil aynı zamanda nerede ve kim tarafından öldürüldüğünü de nakşedecek.
“BİR CİNS KIRIM VAR”
Nakış pratiğiyle üretimlerine devam ettiğini söyleyen sanatçı Aytaş, “II. dalga feminizmin ‘özel olan politiktir’ sözü bir süredir eserlerimde ‘yaşamsal olan politiktir’e dönüştü. Bana göre toplumsal roller yaşamdır, ona içkindir. Anıtnakış çalışmasıyla öldürülen kadınların isimlerini nakışlamaya devam ediyorum. Anıtnakış, bir belge niteliğinde erkek tarafından öldürülen ya da intihara zorlanan, tüm kadın ve kadın olmaya yönelmiş bireylerin isimlerinin yer aldığı ‘bu ülke, kadınlarını korumuyor. Bu ülkede bir cins kırım var. Ve hiçbir otorite bu kırıma bir dur demiyor devlet katilleri koruyor’ düşüncesiyle ürettiğim bir çalışma. Artan kadın cinayetleriyle biraz daha keskin bir dil kullanmaya başladığımı söyleyebilirim. Şimdi Anıtnakış’ı daha detaylandırdığım bir eser üretiyorum. Bu eserde kadınların nerede, nasıl ve kim tarafından öldürüldüğü, gösteriliyor” dedi.
İLK KİŞİSEL SERGİ
İlk kişisel sergisine hazırlandığını söyleyen Aytaş, “Cinsel kimlik üzerine bir sergi yapmayı planlıyorum. Sergide yer alacak eserlerde, kendisini izleyen voyeur bir göze karşı ya da o göz için değil, kendisi için zevk almakta olan kadınlar, pasif konumda olmaya direnerek bir anlamda sahiplendikleri kadın kimlikleri ve cinsel arzularıyla tabulara da isyan ediyor” dedi.
“MEDYA TOPLUMSAL FARKINDALIKTA KRİTİK ROL OYNAYABİLİR”
Kadın cinayetlerinin medyada işlenme biçimi ve sanatta ele alınışı konusunda düşüncelerini ifade eden sanatçı Aytaş, “Bilinçli bir medya yaklaşımı, toplumsal farkındalığı artırmada kritik bir rol oynayabilir. Aynı şekilde bu konuda duyarlı sanat eserleri ve etkinlikleri toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama, nefret suçları, femicide ve mizojeniyi azaltma konusunda toplumun daha bilinçli olmasını sağlayabilir, üzerine düşündürür, gündemde tutar, bir farkındalık yaratır. Maalesef medyanın, kadın cinayetlerini işleyiş biçimi toplumsal normları etkileyerek şiddeti meşrulaştırma riski taşıyor.
Kadın cinayetleri haberleri çok sansasyonel, şiddeti gerekçelendiren ifadelerle kurban yerine faili koruyan ve şiddet pornografisi içeren görsellerle gösteriliyor. Haberciler bu konuda daha çok sorumlu davranmalı kurbanların kimliklerini koruyacak şekilde düzenlenmeli özellikle cinayetlerin gerekçelendirildiği ve normalleştirildiği haber dili, kadınların maruz kaldığı şiddeti pekiştiriyor. Yine, yaygın olan erkeğe bağımlı, erkeğin kontrolünde olan kendi ayakları üzerine durduğu anda hemen başına kötü bir iş gelen kadın hikayeleri toplumu çok olumsuz etkiliyor. Erkeğin baskı ve şiddetine zemin hazırlıyor, kadının özerklik arzusu engelleniyor. Daha çok özgür güçlü kadın hikâyelerine ihtiyacımız var” dedi.