Ahmet Sümbül

DİYARBAKIR - Mezopotamya bölgesinde tarihten bugüne kadar aşiretler olarak göçebe ya da yarı göçebe halinde yaşayan Kürtlerin iskana tabi tutularak yerleşik hayata geçirilmesi ve 'ıslah' edilmesi çalışmaları Osmanlı imparatorluğu döneminde gündeme geldi. Her ne kadar "yerleşik hayata geçiş ve ıslah edilmeleri" denilse de, amaç dağınık haldeki aşiretleri gerekirse zor kullanarak kontrol altına almaktı. Diyarbakır'da kapsamlı olarak aşiretleri iskan ve ıslah etme çalışmaları 1868 yılında kente atanan Vali Kurt İsmail Paşa tarafından başlatıldı. Diyarbakır bölgesinde bunda kısmen bir başarı sağlanmış oldu. İkinci çalışma ise Cumhuriyetin ilanından sonra tek parti döneminde başlatıldı. Amaç, Kemalist iktidarın bölgede ulus devlet yapısını inşa etmek için çalışmalar yapmaktı. Bu çalışmalar gerektiğinde zor kullanılarak yerine getirilecekti.

Osmanlı imparatorluğunun birçok kaynak tarafından batılaşmanın ilk adımı olarak görülen Tanzimat Fermanı, Sultan Abdülmecid'in izni ile 3 Kasım 1939 tarihinde Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşit Paşa tarafından okundu. Gülhane'de okunduğu için "Gülhane Hatt-ı Hümayumu" olarak da bilinir. Birçok reform içeren Tanzimat Fermanı, sadece İstanbul'da değil, Osmanlı imparatorluğuna bağlı eyalet ve sancaklarda da hayata geçirilmeye çalışıldı. Bundan daha ileri bir noktaya gidilerek, 18 Şubat 1856 tarihinde ise Islahat Fermanı ilan edildi. Bu ferman, Tanzimat Fermanı tarafından sağlanan reformların genişletilmiş halini kapsıyordu.

Her medeniyetin ilgisini çeken bir kent

Binlerce yıldır insanlık tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan Diyarbakır kent merkezi, stratejik bir konumda bulunması, kuzeyindeki dağlık yaylalar ile güneyindeki ovalar arasında yerleşime elverişli sahalar bulunması nedeniyle Diyarbakır her medeniyetin, her iktidarın ilgisini çekmiş. Her imparatorluk, her medeniyet, surlarla korunan bu eşsiz zenginliklere sahip kente sahip olmak istemiştir.

İslamiyet dönemi ve sonrası

Diyarbakır, Dicle ve Fırat Nehirleri arasında verimli topraklarda bulunduğundan ilkçağdan itibaren burada devletler kurulmuştur. Şehir Doğu Roma İmparatorluğu zamanında önemli bir merkez olarak, İslamiyetin yayılışı ile birlikte kuzeye doğru çıkan İslam ordularının hedefi haline gelmiştir. Nitekim 639 tarihinde zapt edilen Diyarbakır'da İslami dönem başlamıştır.

Diyarbakır'a daha sonra sırasıyla Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdâniler, Büveyhoğulları, Mervaniler hakim olmuştur. Şehir 1232 yılında Eyyübler'in eline geçmiş, 1240'da ise Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından zapt edilmiştir. Moğol istilasından sonra Diyarbakır, 1259'da İlhanlılar'ın eline geçmiş, 1394'te Timur tarafından fethedilip, 1401'de Akkoyunlular'a verilmiştir. 1507 yılında ise Diyarbakır'a İran Hükümdarı Şah İsmail hâkim olmuştur.

Diyarbakır’ın Osmanlı hakimiyetine girişi

Diyarbakır'ın Osmanlı hâkimiyetine geçişi Yavuz Sultan Selim zamanında İran seferi sonucunda olmuştur. 1514 yılında Çaldıran Muharebesi'nde Şah İsmail yenilince, Yavuz Sultan Selim'im emri ile Bıyıklı Mehmed Paşa 1515 yılında Diyarbakır’ı ele geçirmiş ve bu tarihten itibaren Diyarbakır Osmanlı imparatorluğu idaresine girmiştir.

Osmanlı devrinde Diyarbakır, en büyük ve en önemli eyaletlerden birinin merkezi olmuştur. Diyarbakır'ın bu önemi biraz da İran'a yakın olmasından kaynaklanmaktadır. İran ile yıllarca süren savaşlarda Diyarbakır, bir hareket üssü olarak kullanılmıştır. Osmanlı padişahları Diyarbakır'a verdikleri önemden dolayı devlet adamları arasında dirayetli ve çalışkan olanları buraya görevli olarak göndermişlerdir.

Paşa sancağı

Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra Diyarbakır şehri, Osmanlı imparatorluğunun en geniş ve en önemli eyaletlerinden birinin beylerbeyi merkezi yani paşa sancağı oldu. İlk beylerbeyi olarak da Diyarbakır'ı fethetmekle görevlendirilmiş bulunan Bıyıklı Mehmed Paşa, 4 Kasım 1515 tarihinde tayin edildi.

Diyarbakır Eyaleti, 24 sancağı kapsamaktaydı. Bunun 11 tanesi normal Osmanlı sancak yapısını taşımaktaydı, 8 tanesi özel bir şekle bağlanmış yurtluk ve ocaklık sancakları, 5 tanesi ise idaresi babadan-oğula geçmek üzere mahalli beylere bırakılmış olan sancaklardı.

Tanzimatla birlikte Diyarbakır vilayet haline getirildi

Osmanlı Devleti'nde Tanzimat’la birlikte dirlik idaresi kaldırılıp, 1868'de vilayetler kurulmaya başlanmıştı. Diyarbakır'ın da idaresi değiştirilip, vilayet haline getirildi. Vali olarak Kurt İsmail Hakkı Paşa tayin edildi. Kurt İsmail Paşa, 1869 yılında ilk olarak tertip ettirdiği Salname'de, Diyarbakır ilinin, Amid, Siird, Mardin, Ma'muratü'l-Aziz sancaklarından meydana geldiği görülmektedir.

Beş sancaktan oluşuyordu

Kurt İsmail Hakkı Paşa'nın 1868-1875 yılları arasında valiliğini yaptığı Diyarbakır vilayetinin idari teşkilatı yine kendisinin tertip ettirdiği Salnâme'de beş sancak olarak gösterilmektedir.

1. Amid Sancağı, ilçeleri; Siverek, Lice, Silvan, Re'sulayn, Ergani Madeni.

2. Siird Sancağı, ilçeleri; Eruh, Garzan, Şirvan, Sason.

3. Mardin Sancağı, ilçeleri; Cizre, Midyat, Nusaybin.

4. Ma'müretü'l-Aziz Sancağı, ilçeleri; Palo, Keban Madeni, Çarsancak, Eğin.

5. Malatya Sancağı, ilçeleri; Akçadağ, Hısn-ı Mansur, Kâhta, Behisni.

Sancaklara bağlı bucaklar

Aynı salnamede sancaklara bağlı bucaklar ise şu şekilde gösterilmiştir:

1. Amid Sancağı; Şark Bucağı, Garb Bucağı, Kiki Bucağı, Ömergân Bucağı, Mahal Bucağı, Metinan Bucağı, Behremki Bucağı, Angevr Bucağı.

2. Silvan İlçesi'nin Bucakları; Hazro, Mihrani, Kulp, Hevedan, Badikan.

3. Lice İlçesi'nin Bucakları; Peçar, Tavusî, Hırte, Zikni, Genç, Hani.

4.Ergani Madeni İlçesi'nin Bucakları; Ergani, Çermik, Çüngüş, Eğil, Ebû Tahir olarak gösterilmiştir.

İsmail Hakkı Paşa’nın Diyarbakır Valiliği’ne Atanması

Diyarbakır, özellikle 1865’lerden sonra güneyden gelen Arap ya da sonradan Araplaştırılmış aşiretlerin saldırılarına maruz kalınca, kent sınırları dahilinde bulunan aşiretleri kontrol altına almak ve aşiretleri ıslah ve iskan edecek özel yetkili bir valinin atanması kararlaştırıldı. Bu işleri yapacak kapasitede kişi olarak Kurt İsmail Hakkı Paşa tespit edilince, ataması Diyarbakır’a yapıldı.

Kurt İsmail Paşa, daha önce görev yaptığı yerlerde aşiretlerin ıslah ve iskanı konusunda çalışmalar içerisinde bulunduğu için bu konuda tecrübeliydi. Ahmet Cevdet Paşa'nın, aşiretleri düzene koyacak kişinin Kurt İsmail Paşa olduğunu belirtmesi üzerine, padişah tarafından Diyarbakır'a atanması gerçekleştirilir.

Diyarbakır’ın 221'inci Valisi

Kurt İsmail Paşa, Dördüncü Ordu-yı Hümâyun'damirlivâ iken 28 Nisan 1868 tarihinde15 Diyarbakır Vilayeti Valiliği'ne tayin edilir. Kurt İsmail Paşa, Diyarbakır'a vardıktan sonra bu görevin kendisine verilmesinden dolayı merkeze minnettar kaldığı ve teşekkürlerini ifade ettiği 21 Haziran 1868 tarihli sadaret arzından anlaşılmaktadır. Kurt İsmail  Paşa, Osmanlı dönemi Diyarbakır Valilerinin 221.'si olarak tayin edilmiş olup 19 Ekim 1875 tarihine kadar Diyarbakır'da birçok yeniliklerin yanı sıra, aşiretlerin iskana tabi tutulması ve ıslahı için de önemli çalışmalarda bulunmuştur.

Aşiretlerin biat etmesi amaçlanıyordu

Kurt İsmail Paşa'nın Diyarbakır'a vali tayin edilmesinin sebepleri arasında Diyarbakır'ın o tarihteki sosyal, ekonomik ve jeo-politik durumu çok önemlidir. Çünkü Diyarbakır'da fazla sayıda yerleşik hayata geçmemiş göçmen aşiretler mevcut olup, bunlar hiçbir iktidara baş eğmiyor ve kimsenin boyunduruğu altına girmek istemiyorlardı. Bu aşiretleri kontrol altına almak ve imparatorluğu boyun eğmelerini sağlamak için özel yetkili bir vali atanması gerekiyordu. Bu işin üstesinden gelebilecek tecrübeye sahip ve o vasıfları taşıyabilen kişi ise Kurt İsmail Hakkı Paşa idi.

Birçok bölgede aşiretleri hükümete bağladı

1845 yılında Çıldır, 1846-1852 yılları arasında Muş, Van, Hakkâri, Dersim ve Siirt'te ıslah çalışmalarında bulunan Kurt İsmail Paşa,1856 tarihinde de Diyarbakır'da aşiretlerin ıslahında bizzat rol oynamıştı.

1865 yılında ise devletten tamamen kopmuş bulunan Kozan, Gavurdağı, Zeytun, Kürtdağı, Akçadağ ve Dersim ahalisinin, tekrar devletin itaati altına alınması için teşkil edilmiş ve "Fırka-i Islahiyye" adı altında kurulan birliğe, bir alay süvari ve dört tabur piyade ile katılmış, buraları zor kullanarak kontrol altına aldıktan sonra bu birliğin komutanlığına getirilmişti.

Başarıları Abdülhamid'e bildirilir

Kurt İsmail Paşa, "Fırka-i Islahiyye'"deki görevleri sonucunda, aşiretlerin ıslahı ve iskânı konusunda kullandığı yöntem ve edindiği tecrübeler göz önüne alınarak Diyarbakır'a gönderildi.

Nitekim daha sonra Sultan II. Abdülhamid'e sunulan bir layihada, İsmail Paşa'nın almış olduğu cesaretli tedbirler sayesinde, aşiretlerin iskânında başarılı olduğu vurgulanarak şöyle denilmektedir:

"Vali-i Vilâyet İzzet Paşa, sâdık bendegândan ise de teb'an halim olup cebbarlığı olmadığı ve burada bulunacak vali ise cebbar olması mukteziyât-ı şedide olan bulunduğu cihetle gerek Kürdistan ve gerek çöl ahalisini hususiyle nüfuz-ı şahsiyelerininâfiz kılmak üzere gece ve gündüz enva-i hile ve desâisle meşgul ve yevmen fî yevmen zuhura gelen şu fenalıkların vukuuna sebebiyet vermekte bulunan ümerâ ve ağavatın gözlerini yıldırıbef'al-i fecie-i kadîmelerinden vazgeçirmekle dâhil-i vilayetin her vecihle emniyet ve asayiş altına alınması akdem umurdan olmağla bu makâsıd-ı hayr-ı mersudunhusuliiçün vilâyet-i müşârun-ileyhâda devlet ve milletine sadık din ve diyanetini sâhib Kurt İsmail Paşa ve buna manend bir valinin bulunması elzem ve vacib olduğu hasbe's-sadaka arz olunur."

Vilayete bağlı 'Diyarbekir Gazetesi' çıkarıldı

Osmanlı valilerinden Kurt İsmail Hakkı Paşa, padişahın emri ile 1863 yılında aşiretlerin iskanı için kurulmuş olan Fırka-i Islahiyye"de görev yapıp burada edindiği tecrübelerden sonra Vali olarak atandı. 1875 yılına kadar Diyarbakır'da görev yapan Kurt İsmail Paşa, birçok yenilikleri kente getirdi.

İlk kez Diyarbakır'da bir matbaa kurarak, valiliğin resmi gazetesi olan "DiyarbekirGazetesi"ni çıkardı.

Aşiretlerin ıslahı için Islahhane açtı. Aynı şekilde Sibyan ve Rüşdiye mektepleri kurdu. Diyarbakır'da halen Kurt İsmail Paşa adı ile cadde, sokak ve okullar mevcut.

Aşiretleri zor kullanarak kontrol altına aldı

Kurt İsmail Paşa, Diyarbakır'da sadece esas ilgi alanı olan aşiretlerin zor kullanılarak ıslah ve iskânı konusuyla ilgilenmeyip, Diyarbakır'da imar ve ziraat alanında da  çalışmalarda bulunmuştur.

Vali Kurt İsmail Paşa'nın yeni yollar, su kanalları, zirai alanda çalışmalarının yanı sıra, en büyük başarısı ise göçebe halde yaşayan aşiretlerin ıslah ve iskan edilmesiydi. Devletin otoritesini tanımayan aşiretleri kontrol altına almış, ya şehir merkezlerine yaşamaya zorlamış ya da kontrol edilebilen bölgelere iskana tabi tutmuştur. (Sürecek)

Editör: TE Bilişim