Ahmet Sümbül

Yüzyıllardır Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olan ama bulundukları bölgelerde kendi başlarına bağımsız olan aşiretlerin kontrol altına alınıp vergiye bağlanması ve bir araya gelmelerinin önlenmesi için 1800'li yılların ortalarında başlatılan ve 1868-75 yılları arasında askeri güç de kullanılarak aşiretlerin ıslah ve iskan projesi hayata geçirilir. Bu 7 yıl içerisinde aşiretlerin vergiye bağlanması ve biat etmeleri birkaç yerde başarıya ulaşsa da, tam anlamıyla hayata geçirilemez. Bağımsız olan aşiretler tüm baskılara rağmen tümden devlet otoritesine girmeyi kabul etmez.

Bu aşiretler için yeni projeler ve askeri seçenekler masaya yatırılırken Osmanlı İmparatorluğu'nun yaşadığı savaşlar bu projelerin fiilen hayata geçirilmesine engel olur. Rus, Ortadoğu ve Balkanlarda Osmanlı İmparatorluğu çeşitli ülkelerle savaşa girince aşiretlerin ıslah ve iskanı için yeteri derecede askeri kuvvet bölgeye gönderilemez ve Osmanlı İmparatorluğunun 50 yıldan fazladır hayata geçirmeye çalıştığı aşiretlerin ıslah ve iskan projesi

Cumhuriyetin ilanı tüm dengeleri değiştirir

Ancak 1. Dünya savaşından Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilerek, yerine Cumhuriyetin ilan edilmesi bölgedeki tüm dengeleri değiştirir. Artık eski imparatorluk gitmiş, yerine yeni, dinamik ve yeniliğe açık cumhuriyet gelmiştir.

İktidara gelen Kemalist rejim ise yeni ulus devlet yapısının inşası için çalışmalara başlar. Düşünülen yeni ulus devlet yapısına uymayan ise aşiretlerdir. Aşiretlerin düzene sokulması, kontrol altına alınması, vergiye bağlanması tekrar gündeme getirilir. 85 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu'nun bir türlü başaramadığı projeyi tek parti rejimi hayata geçirir ve gerektiğinde zor kullanarak bunu uygular.

Hilafetin kaldırılmasından sonra hız verilir

Özellikle 1922 tarihinde Hilafetin kaldırılması sonrasında Eğitim, Sanayi, Din, Savunma, Ekonomu, Kültür, Dil konularında yeni rejim kendi projelerini hayata geçirir. 1925 yılında Şeyh Sait isyanı yaşanır. Bu isyan, Osmanlı İmparatorluğu'nun çözemediği aşiretlerin ıslah ve iskanı için yeni adımlar atılmasını sağlar.

Cumhuriyetin bu projeye verdiği isim ise "Şark Islahat Planı"dır.

Umum müfettişlikleri oluşturulur. İskan Kanunu çıkartılır. Bu kanun uyarınca birçok aşiret zor kullanılarak Ege, İç Anadolu ve Trakya bölgesinde iskana tabi tutulur. İskan edilen ya da merkezi hükümeti tanımayan aşiretlerin yerlerine ise Kafkas ve Balkan muhacirleri yerleştirilir.

İlk kez 1925 tarihinde 'Şark Raporu' hazırlanır

 

Başbakan İsmet İnönü, Abdulhâlik Bey'e yetki vererek aşiretlere ilişkin rapor hazırlamasını ister.

Şeyh Sait İsyanı sonrasında bölgede incelemelerde bulunan Abdülhâlik Bey, Diyarbakır başta olmak üzere Mardin, Van, Hakkari'de çalışmalarda bulunur. Bunu raporlaştırarak 14 Eylül 1925 tarihinde dönemin Başbakanı İsmet İnönü'ye sunar.

"Şark Raporu" adıyla hazırlanan rapor, tek parti CHP yönetiminin doğu bölgeleri için uygulayacağı stratejinin ana kaynağını oluşturur.

Devlet politikasının gözden geçirilmesi önerilir

Rapor, doğu bölgesinde ortaya çıkan isyanların sebepleri ve yapılması gerekenler ile aşiretlerin yaşamı, nüfusu, ekonomisi, yerleşkesi, gücü hakkında uzun bir rapor niteliği taşımaktadır. Raporda, doğunun yeniden yapılandırılması için devlet politikasının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği üzerine durulmaktadır. Abdülhâlik Bey’in Şark Raporu’nda öne çıkan önemli hususlardan biri de “aşarın kaldırılması ağa ve bey köylerinde henüz hayırlı tesirler gösterememiştir; aşiret reisleri ile ağaların nüfuzları kırılamamıştır”tespitidir.

Abdülhâlik Bey’in belirttiği hususlardan biri olan aşiret reislerin gücü ve bu gücün devlet otoritesi tarafından kırılmamış olması hususu önem taşımaktadır.

Aşiret yapısının yıkılması için iskan seçeneği!

Raporun dikkat çeken önemli noktalarından biri de “aşiret hayatını ortadan kaldırmak için hükümeti güçlü yapmak” ibaresidir. Abdülhâlik Bey’in raporunun bu kısmında, aşiret hayatının merkezi yönetimi hiçe saydığı ve aşiret düzeninin aşiret reisinin güçlü olmasını sağlayan önemli bir yapıyı içinde barındırması nedeniyle, bu yapının yıkılması amacıyla iskân seçeneğinin uygulanabilir olduğu düşüncesinde durmaktadır.

Abdülhâlik Bey’in Şark Raporu’nun diğer bir yerinde “küçülmüş vilayetleri büyütmek, doğu demiryolunun Erzincan, Elaziz, Muş, Van Gölü sahiline veya Diyarbekir’e mümkün olduğu kadar az zamanda varmasını temin etmek”  hususuna yer verilmekte olup buradaki amaç doğu illeri arasındaki karayolu veya demiryolu bağlantısının sağlanarak, bazı illerde yeniden idari düzenleme yapmaktadır.

Kent isimleri değiştirilir

Gerçekten de tek parti CHP'nin başında olduğu yeni ulus devlet yönetimi, otoritesinin tesisi için 1935 yılında Dersim Vilayeti’ni idari düzenlemeye tabi tutularak ismi Tunceli olarak değiştirildi, vilayetin Elazığ, Malatya ve Diyarbakır ile olan bağlantısını idari düzenleme ile yeniden ele alındı.

Yine 1926 tarihli 4395 sayılı kararname ile Beyazıd Vilayeti idari olarak düzenlemeye tabi tutularak 1927’de Ağrı ismini aldı.

'Acil nüfus sayımı' istenir

Raporun dikkat çektiği hususlardan biri de acilen nüfus sayımın yapılması gerektiği konusundaki maddedir. Mevcut nüfusun niteliklerinin tam anlamıyla bilinmesi halinde bu aşiretlere karşı alınacak önlemler hakkında da sağlıklı fikir edinilebileceğidir.

Hükümet hazırlanan Şark Raporu önerileri arasında yer alan nüfus sayımını da gündemine alır. TBMM’nin 2 Haziran 1926’da çıkardığı 893 nolu kanun gereğince 28 Ekim 1927’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımı yapılmıştır. Sayım işlerini, 1926’da kuruluşu gerçekleştirilen İstatistik Umum Müdürlüğü yürütmüştür. Yapılan nüfus sayımında ilk defa halka ana diliniz ve dininiz nedir sorularının sorulması, bölgedeki nüfusun niteliğini, sayısını, etnik ve dini kökenini anlamaya yöneliktir.

Köylüye toprak dağıtımı

Abdülhâlik Bey, aşiret reislerinin gücünün kırılmasıyla ilgili olarak devlet otoritesine önerdiği tekliflerden biri de bölgedeki arazilerin kadastro yapılarak kayıt altına alınması ve köylüye toprak dağıtılması uygulamasıdır. Abdülhâlik Bey, bu uygulamanın bölgede devlet otoritesinin artırılmasına katkıda bulunacağı düşüncesi vardır.

Abdülhâlik Bey, Başbakan İsmet İnönü'nün isteğiyle hazırladığı rapor, devlet gücünün yeniden tesis edilmesi, "doğuda neler oluyor ve ne yapılmalı" sorusunun cevabının verilmesi açısından değerlendirildiğinde kayda değerdir.

Bakanlar Kurulu kabul eder

Bu raporun hemen ardından ise Bakanlar Kurulu, Şark Islahat Planını kabul eder ve bu plan içinde yapılması gerekenler için ekonomik ve askeri projeleri başlatır. Aşiretlerin dağıtılması ya da tam anlamıyla kontrol altına alınması için bölgeye yeni devlet memurları ve askeri birlikler gönderilir. Şark Islahat Planı, Abdülhâlik Bey'in hazırladığı Şark Raporu üzerine şekillenir. Ve bu raporda önerilen maddelerin tamamına yakını kabul görerek hükümetin gündemine gelir ve heç zaman kaybetmeden bunlar yürürlüğe sokulur.

Şark Islahat Planı ve İskân Kanunu

Kürt illerinde aşiret düzenini ortadan kaldırma girişimi olan iki proje Şark Islahat Planı ve İskan Kanunu'dur. 8 Eylül 1925 tarih ve 2536 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Şark Islahat

Planı’nın hazırlanmasında bölgede yapılan araştırmaların ve yazma eserlerin de büyük etkisi vardır. Aynı şekilde Kazım Karabekir’in Islahat Planı’nın hazırlanmadan önce aşiretler hakkındaki söylemleri Şark Islahat Planı’nın ana hedefini belirlemektedir.

Cumhuriyet döneminin en kapsamlı kararnamesi

Bu şartlar altında hazırlanan Şark Islahat Planı, 24 Eylül 1925 tarihli ve 2536 numaralı kararnameye göre oluşturulan komisyon tarafından Başbakanlık aracılığıyla Bakanlar Kurulu’na sunlur ve kabul edilir. Şark Islahat Planı kararnamesi, aşiretler hakkında Cumhuriyet döneminin hazırladığı o tarihe kadar ki en kapsamlı kararnamedir. (Sürecek)

Editör: TE Bilişim