ÖZEL HABER - Fuat Bulut
16 Mart 1988 Çarşamba sabahı, Irak’ın Halepçe kentinde gökyüzü sıradan bir günden farklıydı. Genelde sakin olan bu küçük Kürt kasabası, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte korkunç bir felakete tanıklık etmek üzereydi.
O gün, 40 bin nüfuslu Kürt kasabası, dünya tarihinin en büyük kimyasal saldırılarından birinin hedefi olacaktı. Halepçe, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 5 bini aşkın masum insanın hayatını kaybettiği, Saddam Hüseyin'in Irak hükümetinin zalim yüzünü bir kez daha gösterdiği bir felakete sahne oldu.
ELMA KOKULU ÖLÜM…
Savaş uçaklarının gökyüzünde belirivermesiyle, insanlar henüz ne olduğunu anlamadan korkunç bir patlama sesi duydu. Ardından, zehirli gazlar, her tarafı sararak şehri kapsadı. Kimse, bu korkunç saldırının ne kadar yıkıcı olacağını tahmin edememişti. Birkaç dakika içinde, keskin bir elma kokusu yayıldı. Bu kokuyu ciğerine çekenler, dakikalar içinde son nefesini verdi.
O anlarda, hayatını kaybedenlerin çoğu kadın ve çocuktu. Gözyaşları, yardım çığlıkları, korku ve panik, her şeyin önündeydi. Irak Hava Kuvvetleri, Halepçe'yi tam beş saat boyunca kimyasal silahlarla bombaladı. İlk başta evler konvansiyonel silahlarla bombalanarak camlar kırıldı ve ardından kimyasal bombalar devreye sokuldu. Bu zulüm, bir halkın varoluş mücadelesinin en kanlı dönemiydi.
Katliamda, 5 binden fazla insan hayatını kaybetti, 10 binden fazla kişi ise yaralandı.
Olayların üzerinden yıllar geçse de, Halepçe'nin acısı hala taze. 1986-1989 yılları arasında süren Enfal Soykırımı’nın en acı ve en son etabını teşkil eden Halepçe Katliamı, Saddam Hüseyin'in Kürt halkına karşı uyguladığı sistematik soykırımın simgesel bir örneğiydi.
Kimyasal silahlar kullanarak öldürülen on binlerce insan, sadece bir halkın acısını değil, tüm insanlığın vicdanını sorgulatan bir trajediydi.